Yeni bir araştırma, iklim dalgalanmasının Dünya’nın en büyük şehirlerini vurmaya başladığını ortaya koydu. Dallas’tan Şanghay’a kadar bazı şehirler seller ve kuraklık arasında aşırı dalgalanma yaşarken, Madrid ve Kahire gibi şehirlerde ise iklim neredeyse tamamen değişti.
İklim krizi şiddetlendikçe, dünya çapında büyük şehirler iklim dalgalanmasının etkisi altına girmeye başlıyor. Yeni bir rapora göre, son 20 yılda Lucknow, Madrid ve Riyad gibi onlarca şehir, kuru ile ıslak aşırı hava koşulları arasında bir “dönüşüm” geçirdi. Çalışma, en kalabalık 100 şehri ve seçilmiş 12 şehri inceledi ve bunların %95’inin daha ıslak veya daha kuru hava koşullarına doğru belirgin bir eğilim gösterdiğini buldu.
Şehirlerin değişen iklimi, vatandaşları daha kötü sel ve kuraklıklarla karşı karşıya bırakabilirken, örneğin Karaçi ve Hartum gibi su altyapısının zaten zayıf olduğu şehirler, en çok etkilenenler arasında yer alıyor. Avrupa, zaten kurak olan Arap Yarımadası ve ABD’nin büyük kısmı daha kuru hava koşulları ile karşı karşıya kalırken, Güney ve Güneydoğu Asya’daki şehirlerde daha büyük yağışlar gözlemleniyor.
Raporun yazarlarından olan İngiltere’nin Bristol Üniversitesi’nden Prof. Katerina Michaelidas, “Çalışmamız, iklim değişikliğinin dünya çapında ne kadar dramatik şekilde farklı olduğunu gösteriyor” dedi. Cardiff Üniversitesi’nden çalışmanın eş yazarı Prof. Michael Singer ise mevcut iklim deseni için “küresel tuhaflaşma” tanımı yaparak ekledi:
“Gözlediğimiz çoğu yer bir şekilde değişiyor. Ancak bu değişiklikler her zaman tahmin edilebilir değil. Dünyanın en büyük şehirlerini incelediğimiz için, gerçekten büyük sayılarda insanın etkilendiği bir durum söz konusu.”
Su Sıkıntısında “Sıfır Günü” Tehdidi Büyük
İklim dalgalanması ve şehirlerdeki dönüşümlerle başa çıkmanın son derece zor olduğunu belirten Michaelides de, birçok şehrin halihazırda hızla büyüyen nüfuslarıyla birlikte su temini, kanalizasyon ve sel koruma sorunlarıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Ancak küresel ısınma bu durumu daha da kötü bir hale sokuyor. Gelişmiş ülkelerdeki genellikle yaşlanan altyapılar, artık var olmayan bir iklim için tasarlanmışken, düşük gelirli ülkelerdeki aşırı iklim olayları, hayati altyapının inşa edilmesini daha da zorlaştırıyor.
Araştırmacılar, iklim dalgalanması yaşayan şehirlerden biri olan Kenya’nın Nairobi şehrinde de çalışmalar yaptı. Çalışma üzerine izlenimlerini aktaran Michaelides şunları söyledi:
“İnsanlar, susuzlukla, tarımda düzgün ürün alamamakla ve hayvanlarının ölümleriyle mücadele ediyorlardı. Kuraklık, geçim kaynaklarını ve yaşamlarını birkaç yıl boyunca gerçekten etkiledi. Sonrasında da fazla yağmur yağdı ve her yeri su bastı. Sonucunda da daha fazla hayvan kaybı yaşandı. Şehir altyapısı aşırı yüklenince, su kirlendi ve ardından insanlar hastalandı.”
Analizi yapan sivil toplum kuruluşu WaterAid’in icra direktörü Sol Oyuela, su sıkıntısı konusunda küresel bir “sıfır günü” tehdidi olduğuna dikkat çekerek, “Su sıkıntısı çeken 4 milyar insan bu kırılma noktasına ulaştığında ne olacak? Suya bağımlı gıda, sağlık, enerji, doğa, ekonomi ve güvenlik sistemleri uçurumun eşiğine geldiğinde ne olacak?” diye sordu. Oyuela acil bir kolektif eylem gerektiğini de sözlerine ekledi.
Bazı Şehirler Ya Çok Kurak Ya da Aşırı Yağışlı Hale Geldi
Söz konusu analiz, dünya çapında 17 şehrin iklim dalgalanmasından etkilendiğini ve bu şehirlerin daha sık ıslak ve kuru koşullar arasında aşırı uçlar yaşadığını ortaya koydu. En büyük iklim dalgalanmaları, Çin’in Hangzhou şehri, Endonezya’nın mega şehri Cakarta ve ABD’den Dallas’ta gözlemlendi. Diğer iklim dalgalanması yaşayan şehirler arasında Bağdat, Bangkok, Melbourne ve Nairobi de yer aldı.
Analiz ayrıca, bu yüzyılda 24 şehrin dramatik iklim değişimlerine tanık olduğunu ortaya koydu. Islak koşullardan kuru koşullara en keskin geçişler, Kahire, Madrid ve Riyad’da yaşanırken, Hong Kong ve California’dan San Jose de ilk 10 sırada yer aldı. Uzun süreli kuraklıklar, su kıtlığına, gıda tedarikinde aksamalara ve hidroelektrik güce dayanan bölgelerde elektrik kesintilerine yol açabiliyor.
Kurak koşullardan ıslak koşullara en keskin geçişler ise Hindistan’ın Lucknow ve Surat şehirlerinde ve Nijerya’nın ikinci büyük şehri olan Kano’da yaşandı. Islak hava koşullarına geçiş yapan diğer şehirler arasında da, Bogotá, Hong Kong ve Tahran yer aldı.
Araştırmacılar ayrıca şehirlerdeki sosyal hassasiyet düzeyini ve altyapı kalitesini de değerlendirdi. İklim tehlikelerinde en büyük artışı ve en yüksek hassasiyeti bir arada yaşayan, yani bir anlamda en büyük tehlikelerle karşı karşıya kalan şehirler ise Sudan’dan Hartum, Pakistan’dan Faisalabad ve Ürdün’den Amman oldu. Pakistan’dan Karachi de yüksek hassasiyet sıralamasında yer aldı ve daha fazla aşırı ıslak hava koşulları yaşamaya başladı.
İklim değişikliklerinin daha az belirgin olduğu şehirlerin bile neredeyse tamamında net eğilimler gözlemlendi. Son 40 yılda daha kuru hale gelen yerler arasında Paris, Los Angeles, Cape Town ve Rio de Janeiro yer aldı. Daha ıslak hale gelen birçok yer ise örneğin Mumbai, Lahor ve Kabil gibi Güney Asya’daki şehirlerden oluştu. Araştırmacılar tüm bunların yanı sıra, Japonya’dan Nagoya, Zambiya’dan Lusaka ve Çin’den Guangzhou’nun da aralarında yer aldığı, son 20 yılda aşırı ıslak veya kuru ay sayısının azaldığı 11 şehir buldu.
Yeni çalışmanın genel sonuçları, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) en son raporuyla da tutarlılık gösterdi. Bu rapor, ağır yağışların arttığı bölgelerin yanı sıra kuraklıkların arttığı diğer bölgelerin ve her ikisinin de arttığı bazı bölgelerin olduğunu ortaya koymuştu.