50 ülkeden 460’tan fazla haber kaynağının üye olduğu ve toplamda yaklaşık 2 milyar insana seslenen “Covering Climate Now” adlı organizasyonun kurucusu ve The Nation’ın çevre muhabiri Mark Hertsgaard, özellikle medyada “iklim sessizliği”nin yaşandığını ve bu sessizliğin, çok az ciddi önlemin alındığı mevcut durumun sürmesine neden olduğunu belirtiyor. Hertsgaard’a göre, iklim krizinin ve bu sorunun çözümü temas edilen herkesle iklim krizine dair konuşmak.
YAZI: Bulut BAGATIR
İklim Haber ve KONDA Araştırma’nın son üç senedir gerçekleştirdiği iklim değişikliği algısı anketinin sonuçlarına göre, Türkiye halkının %70’i iklim değişikliğinin şu an yaşandığını düşünüyor. Ancak medyanın iklim değişikliğine karşı olan tutumu ve ilgisi oldukça zayıf. Size göre buradaki problem nedir?
Türkiye’deki medya yapısını bu soruya kapsamlı bir cevap verecek kadar bilmiyorum. Ancak Türkiye’nin bu konuda diğer birçok ülkeyle benzeştiğini düşünürsek, medyanın iklim değişikliğiyle ilgili hâlâ modası geçmiş tutumlara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Birçok yayın halen daha iklim hikayesinin okuyucuların, dinleyicilerin ve izleyicilerin ilgisini çekmediğini, bu izleyicilerin iklim değişikliğini sıkıcı, iç karartıcı veya karmaşık bir konu olarak gördüğünü düşünüyor.
Bu yaklaşım 10, hatta beş yıl önce doğru olabilirdi ancak şu an için bir geçerliliği kalmadı. En son yapılan sosyal bilim araştırması, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde, ankete katılan insanların en az %70’inin iklim değişikliğini gerçekten çok önemsediğini ve bu konuda daha az değil, daha fazla haber duymak istediğini gösteriyor. Bu oran özellikle 35 yaş altı insanlarda çok daha yüksek. Böyle bir sonuç çok mantıklı çünkü bu insanlar hayatlarının geri kalan kısmında bu sorunla mücadele edecek.
Çözümü olan bir sorunla karşı karşıyayız ancak zamanımız hızla tükeniyor. İklim inkarcılarını veya mevcut politik iradeyle hiçbir şeyin başarılamayacağını düşünenleri de hesaba katarsak iklim krizini ve bunun çözümünü en iyi şekilde nasıl aktarabiliriz?
Texas Tech Üniversitesi’nden önde gelen iklimbilimci Katharine Hayhoe’nun sık sık söylediği gibi, iklim krizinin en önemli çözümlerinden biri, insanların basitçe onun hakkında konuşması. Arkadaşlarınız, komşularınız, iş arkadaşlarınız; kısacası temas kurulan herkesle bu konuyu konuşmalısınız. Çünkü kamuoyunun farkındalığını ve eylemini artırmanın tek yolu bu: Siyaset, iş dünyası ve medya liderlerine insanların bu krizi önemsediğine ve derhal ele alınmasını istediğine dair bir mesaj göndermek. Çok uzun süredir, özellikle medyada “iklim sessizliği” olarak tanımladığım bir durum var ve bu sessizlik, çok az ciddi önlemin alındığı mevcut durumun sürmesine neden oldu. Bu arada şunu da söylemeliyim: Fosil yakıt şirketleri ve iklim inkârcıları tam da bundan hoşlanıyor.
İklim haberciliği alanında çalışan gazetecilere “yeşil badana” tuzağına düşmemeleri adına neler önerirsiniz?
Şüpheci olmalısınız ve bu tür iddiaları iklim alanındaki deneyimli kişilerle birlikte kontrol etmelisiniz. Genellikle en iyi kaynağınız çevre aktivistleri oluyor. Tabii ki gazeteciler aktvisitlerin de söylediklerine şüpheyle yaklaşmalı ancak şirketlerin veya politikacıların gerçek eylemlerine ve saiklerine dair muazzam tecrübelerini göz önünde bulundurmanın faydalı olacağına inanıyorum. Tüm bunlarla birlikte, suçlamanın ötesinde iddialarını belgelerle destekleyebiliyorlarsa, o zaman gazeteci bu belgelerin gücünü araştırabilir ve inceleme altındaki şirkete yanıtının ne olduğunu sorabilir.
İklim krizinin finansman meselesi değil, sosyal adalet meselesi olduğunu söyleyen CHP Milletvekili Salıcı, “Fonların üreten,…
Akbelen Ormanı’nı kömür madeni için yok eden YK Enerji, Türkiye Mükemmellik Ödülleri’nde “EFQM Üstün Performansta…
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…