Politika

İklim Krizinden Genç Sesler: Cinsiyet Ayrımcılığına Karşı İklim Kuşağı

YAZI: Burak YALÇINYİĞİT

Toprak, hava, su kaynakları ve denizler endüstriyel atıklarla zehirlenirken, karbon salınımının tetiklediği iklim krizi kuraklık, sel, hortum ve deniz seviyesindeki yükselme gibi başka sonuçlar veriyor. Bütün bu saydıklarımızın başlıca doğrudan çıktıları ise kıtlık, yoksulluk, çatışma/savaş, göç diye sıralanabilir. Fakat bu son saydıklarımız, iklim krizinden bağımsız olarak tarih boyunca iki kesimi özellikle zor duruma sokmuş: Kadınları ve çocukları… Yani iklim krizine önlem alınmadığı takdirde kadınları ve çocukları ama özellikle de kız çocuklarını daha zorlu günlerin beklediğini öngörebiliriz.

Güçleşen hayat koşullarıyla birlikte, kız çocuklarının temiz su ve gıdadan pay alması olduğundan daha zorlaşacak; hastalanması, güvencesiz ve güvenliksiz çalıştırılması veya evlendirilmesi daha kolaylaşacak; okula gitme oranı ve adil ücretlerle çalışması ihtimali çok daha düşecek; fiziksel ve cinsel şiddet görmesi ya da ekonomik açıdan bağımlı birer yetişkine dönüşmesi ihtimali çok daha artacak. Bunlara kadınların etnik köken ayrımcılığı, yaş ilerlemesi veya ailede bakım emeğinin kendilerine yüklenmiş olması gibi başka sorunları da olduğu gerçeğini ekleyelim. Bütün bunlar, iklim krizinin anlık ya da uzun vadeli bir sonucu karşısında bir kadının ya da kız çocuğunun kendini savunabilmesinin önünde erkeklere nazaran daha büyük engeller oluşturuyor. Kadınların yükü, çocukların hayati sorumluluklarını üstlenmeleriyle iyice artıyor.

Kız çocukları ve kadınların iklim krizi bağlamında içinde bulunduğu dezavantajlı konum, aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülkede, toplumsal yaşamdaki cinsiyet ayrımcılığı sebebiyle halihazırda gözlenebiliyor. “İklim Krizinden Genç Sesler” çalışması dahilinde görüştüğümüz liseli iklim aktivistlerinin ısrarla vurguladığı konuların başında da cinsiyet ayrımcılığı geliyor. Bununla birlikte genç iklim hareketinin üyeleri, faaliyetlerinde kadınların gözle görülür biçimde çoğunlukta olduğuna dikkat çekiyor. İstanbul’dan 17 yaşındaki Tibet Şahin’in genç kuşak kadınlarla ilgili gözlemi şöyle:

“Eylemlerde kadınların çoğunluk olması üstüne çok düşündüm. Nedenini bilmiyorum ama kişisel tecrübelerime göre de Z kuşağındaki kadınlar, sadece iklim krizi değil diğer konularda da daha duyarlı gözüküyor.”

İklim Krizinden Genç Sesler dosyası dahilinde yaptığımız görüşmelerde, iklim hareketindeki cinsiyetler arası mevcudiyet farklılığı, ‘kadınların çokluğu kadar, erkeklerin azlığıyla’ da açıklandı. İzmir’den 17 yaşındaki İdil İra, erkeklerin hak savunusu yapmaktan geri durmasında toplumdaki çarpık cinsiyet algısının etkili olabileceğinden çekiniyor:

“Genç iklim hareketinde gerçekten çok az erkek var. Genelde çevreyi önemsemenin, insanı önemsemek olduğu fark edilmiyor ve galiba bu tutum ‘kadınsı’ diye niteleniyor. Bu üzücü, çünkü buradan, kimilerinin ‘kadınlık’ın kötü bir şey olduğunu düşündüğü sonucuna da varılabilir.”

Bununla birlikte İdil, kendi gözlemlerinden yola çıkarak erkeklerin hak savunuculuğunda azınlık olmasının sebebine ilişkin derinlikli bir görüş ortaya atıyor. Erkeklerin toplumsal alanda bulduğu rahatlık onları pasifleştiriyorken, baskılar sebebiyle bu rahatlığı hissedemeyen kadınlar tüm sorunlara ilişkin doğal bir bilinçlenme süreci yaşıyor olabilir mi:

“İklim hareketinde kadınların çoğunluk olması, belki de günlük yaşamda daha fazla haksızlığa uğramalarından ötürü, çevrelerinde yaşananlarla daha kolay empati kurmalarındandır. Erkeklere istediklerini yaşamaları için daha fazla alan bırakılıyor. Kadınlar ise pek çok alanda geride tutuldukları için gerçekliklere ilişkin daha fazla farkındalığa sahip olabilirler.”

İstanbul’dan 18 yaşındaki Yiğithan Bektaş kadınların iklim hareketine olan ilgisinde bir gariplik olmadığını söylerken, tepkisiz kalan erkeklere toplumsal sorunlardan etkilenmez bir konumda olamayacakları mesajını gönderiyor:

“Genç iklim hareketinde neden daha az erkek var, bilmiyorum. Ama kadınlar, erkeklerden 14 kat daha fazla iklim krizinden etkileniyormuş. Bakarsak, ‘kadına karşı şiddet’ sorununda da kadınlar ses çıkarmaya çalışıyor. Ama aslında erkekler şiddetten kendileri de çok çekmesine rağmen, yine de bir şey yapmıyor.”

Fiziksel ve psikolojik şiddet, bireyleri kendi zararlarına olan pek çok durumu kabullenmeye itiyor. Bu sorunlar karşısında yalnız olduğunu düşünen birey, ‘güçlünün sözünün geçtiği’ bir toplumsal yaşamda kendine yer kapıp, bunu muhafaza etmeye çalışıyor. İzmir’den 16 yaşındaki Maya Kılıç, demokratik bir pozisyon almak yerine bu hiyerarşik yapıda var olmayı tercih eden erkeklerin kendilerinin de ezilmekten kurtulamadığı tespitinde bulunuyor:

“Bizim toplumumuzda erkeklerin üzerinde baskı gözlüyorum. Uymaları gerektiğini düşündükleri bir erkek prototipi var ve bunun dışına çıkmak istemiyorlar. Kendisinin bir şey başaramayacağına inanmıyor, başardığında şaşırıyor. Sen bir şey başarana kadar da seni baltalamak için büyük bir çaba harcıyor. ‘Hayattan soğu, hiçbir şeyle uğraşma’ demeye getiriyorlar. Belki onlara da böyle yapıldığı için aynısını biz kadınlara uyguluyorlar.”

İklim aktivistleri, toplumsal yaşamda kadınların önüne çıkarılan engellerin, toplumsal birer norm görünümünde bilinçaltımıza işlenmiş olmasına hayli tepkili. Buna ek olarak cinsiyet ayrımcılığının aslında erkekleri haklarını savunmaktan alıkoyduğunu ve iklim hareketi gibi hak mücadelelerinde erkeklerin eksikliğinin iyiye işaret olmadığına parmak basıyorlar. İdil bu sorunun, karar alıcı kurumların yapılanmasında ve ‘erkek’ otoritelerin tutumunda zemin bulduğuna işaret ediyor:

“Faaliyetlerimizde genelde on kişinin sekizi kadın. Ama daha ileri yaşlarda, kurumsal iş dünyasının bürokrasisi içinde kadınlar teker teker eksiliyor. Çünkü geride bırakılmaları için kurgulanmış bir sistem var. Bizimki gibi taban hareketlerinde kadınların ne kadar aktif olduğu çok net görülüyor. Bu çok değerli ama erkeklerin de girmesi gerekiyor. Toplumun her kesimi gözükmüyorsa, büyük bir sorun var. Bu iş, gönüllülükle yapılıyor. Şu an oy hakkım yok; yaşlı ve erkek politikacılara baktığımda onlarda kendimi, düşüncelerimin yansımasını göremiyorum. Bu hem korkutucu hem de adaletsiz. Zaten bu yüzden faaliyette bulunmak zorundayım.”

Videoların tümüne buradan ulaşabilirsiniz.

Paylaş

Önceki Haberler

Kirli Hava Ruhsal Hastalıklara Yol Açıyor

Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…

18 Aralık 2024

IEA: Küresel Kömür Talebi 2024’te Rekor Kırabilir

Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…

18 Aralık 2024

10 Kentte Enerji Projeleri için Acele Kamulaştırma Kararı Çıktı

Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…

18 Aralık 2024

Yeni Sıcaklık Rekorları Kapıda!

Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…

18 Aralık 2024

Kanada Hükümeti Emisyon Azaltım Tavsiyesine Uymadı

Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…

17 Aralık 2024

Salda Gölü Her Geçen Gün Eriyor!

Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…

17 Aralık 2024