;
Politika

İklim Krizinden Etkilenen Ülkelere Yardım İçin “Kayıp ve Zarar” Anlaşması Yapıldı

kayıp ve zarar

Hükümetler, Abu Dabi’de gergin geçen müzakerelerin ardından ilk etapta Dünya Bankası’nın yöneteceği fon için bir plan ortaya koydu.

Ülkeler, iklim değişikliği ile ortaya çıkan hasarı onarmak için dünyanın en savunmasız insanlarına fon sağlamaya yönelik temel önlemler üzerinde anlaşmaya vardı.

Zengin ve yoksul ülkelerden gelen hükümetler, geçtiğimiz Cuma ve Cumartesi (3-4 Kasım) günü BM rehberliğinde bir araya geldi. Toplantıda yeni bir “kayıp ve zarar” fonu için taslak oluşturuldu.

Kayıp ve zarar fonu ilk etapta Dünya Bankası tarafından yönetilecek ve gelişmekte olan büyük ülkelerle beraber ABD, AB ve İngiltere gibi zengin ülkelerin finansman kaynaklarından da yararlanılacak. Fonun ne kadar para dağıtacağına ilişkin henüz kesin bir hedef belirlenmedi. Buna karşın, iklim krizinden en çok etkilenen ülkeler, fonun birkaç yıl içinde yüz milyarlarca dolara ulaşmasını umuyor.

Planın bu ayın sonunda Dubai’de yapılacak olan COP28 BM iklim zirvesinde resmi olarak kabul edilmesi gerekiyor. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında kurulan geçiş komitesinin bu hafta sonu vardığı anlaşma bunun muhtemel olduğunu gösteriyor.

Barbados İklim Elçisi ve Latin Amerika ile Karayipler geçiş komitesi üyesi olan Avinash Persaud, “Bu zorlu ama kritik bir sonuçtu. Artık ilk kez, aşırı hava koşulları veya etkisi uzun yıllar sonra görülebilecek olaylardan sonra yeniden inşa, rehabilitasyon ve yeniden yerleştirmenin hibe bazlı finansmanı için uluslararası bir fonu faaliyete geçirecek bir araca sahibiz. Bu, ileriye doğru atılmış önemli bir adım ve diğer iklim eylemlerine olumlu bir ivme kazandıracaktır” dedi.

Gelişmekte olan ülkeler, fonun geçici olarak Dünya Bankası tarafından yönetilmesinin kabulü gibi önemli tavizler verdi.

Kampanyacılar ise, anlaşmanın savunmasız ülkeler için ihtiyaç duyulan ve bu on yılın sonunda muhtemelen trilyonlarca dolara ulaşacak fonları garanti altına almak için yeterli olmadığını söyledi.

10 Yılı Aşkın Süredir En Tartışmalı Konu

Uluslararası İklim Eylem Ağı Küresel Siyasi Strateji Başkanı Harjeet Singh şunları söyledi: “Bu, zengin ülkelerin savunmasız topluluklara sırt çevirdiği bir iklim adaleti günüdür. Atılan adım, savunmasız topluluklara iklim etkileriyle başa çıkmak ve hayatlarını yeniden inşa etmek için finansal ihtiyaçlarının karşılanacağına dair yeterli güvenceyi sağlamaktan uzak.”

İklim felaketinden etkilenen toplulukların kurtarılması ve rehabilitasyonu anlamına gelen kayıp ve zarar, on yılı aşkın süredir küresel iklim müzakerelerinde en çok tartışılan konulardan biri. Yoksul ülkelerin, iklim krizinde sorumluluğu oldukça az olsa da, iklim etkilerinin en ağır sonuçlarına maruz kalıyor.

Geçen Kasım ayında, Mısır’daki COP27 zirvesinde bir kayıp ve zarar fonunun kurulmasına karar verilmişti. Ancak, fonun tasarımıyla görevlendirilen geçici komitenin Mart ile Ekim arasındaki dört toplantısı; hangi ülkelerin en fazla ödeme sorumluluğunu taşıması gerektiği, hangi ülkelerin fondan faydalanması gerektiği ve fonun nasıl yönetileceği konusunda ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle çıkmaza girmişti.

İki gün süren yoğun müzakereler, Cumartesi günü eşbaşkanların akşam geç saatlerde tartışan taraflara “ister kabul et ister etme” (take it or leave it) metnini sunmasıyla yeniden çökmek üzere görünüyordu. Bu, gelişmiş ülkeleri fona katkıda bulunmaya “teşvik etti” ve gelişmekte olan ülkeleri de aynısını yapmaya “cesaretlendirdi”.

Bazı kampanyacılar, gelişmiş ülkelerin geçmişteki seragazı emisyonlarıyla daha güçlü bir şekilde yüzleşmemesinden memnun değil. Singh şunları söyledi: “Zengin ulusların, tarihi yükümlülüklere rağmen mali sorumluluklarını yerine getirme konusundaki isteksizliği, onların gerçek niyetlerini ve gelişmekte olan dünyanın durumuna karşı kayıtsız olduklarını açıkça ortaya koydu.”

COP28’in Baş Etmesi Gereken Diğer Sorunlar

​Bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi şunları söyledi: “Özellikle savunmasız ülkelerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için tek bir hükümet veya hükümet alt kümesinin yeterli kaynağı yok. İşte bu nedenle bu fonun finansal katkıları karşılayabilme yeteneğine sahip olmasının ne kadar kritik olduğunu bu müzakereler boyunca sürekli olarak dile getirdik. Bu kaynakların, karbon piyasaları, uluslararası fiyatlandırma mekanizmaları gibi yenilikçi kaynaklar da dahil olmak üzere en geniş yelpazeden gelmesinin ne kadar önemli olduğunu dile getirdik ve bu, kamu ve özel kaynaklardan gelen hibeleri ve imtiyazsız kredileri tamamlamak için hizmet edebilecek diğer kaynaklarla birleşebilir.”

COP28’e liderlik edecek Sultan Al Jaber, aynı zamanda ülkenin petrol şirketi Adnoc’un da başkanı olması nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalmıştı. Karar, BAE’nin COP28 başkanlığı için önemli bir diplomatik başarıyı da temsil ediyor.

Al Jaber şunları söyledi: “Kayıp ve zarar fonu ile finansman düzenlemelerini operasyonel hale getirmeye yönelik bu açık ve güçlü öneri, COP28’de anlaşmanın yolunu açıyor. İklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız olan milyarlarca insan, hayat ve geçim kaynağı, COP28’de bu yaklaşımın benimsenmesini bekliyor.”

Birçok kişi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan gibi büyük petrol ve gaz üreticilerinin kayıp ve zarar fonuna bağış yapmaları gerektiğini savunuyor. Şu anda, 1992 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında hâlâ gelişmekte olan ülkeler olarak sınıflandırılmaları nedeniyle bu ülkeler muaf tutuluyor.

BAE’nin fonun içine para yatırıp yatırmayacağı hakkında herhangi bir açıklama şu an için yok, ancak Guardian’ın elde ettiği bilgilere göre olumlu görüşmeler yapılıyor.

COP28’i sekteye uğratabilecek birkaç acil sorun daha bulunuyor. 80’den fazla ülke, fosil yakıtlardan aşamalı çıkış konusunda bir anlaşma istiyor, ancak birçok petrol ve gaz üreticisi bu fikre şiddetle karşı çıkıyor. Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını endüstri öncesi seviyeye göre 1,5 derecede sınırlama hedefini karşılama konusundaki ilerlemenin değerlendirileceği “küresel stok sayımı” olarak bilinen süreç de tartışmalı olacak. Çünkü büyük ekonomiler mevcut emisyon azaltma çabalarının yetersizliğiyle yüzleşmek zorunda kalacaklar.