Bu haberin orijinali Columbia Journalism Review’da yayımlanmıştır. İklim Haber’in de içinde bulunduğu 250’den fazla haber platformunun Covering Climate Now projesi ile ortaklığı kapsamında yayımlanmaktadır.
Haber: Wudan Yan
Çeviri: Gülce Demirer
Haziran ayında New York Times’dan Andy Newman “Dünyayı gezmek onu yok etmeye yardımcı oluyorsa, evde mi oturmalıyız?” başlıklı bir makale yayımlamıştı. Makale her birimizin iklim değişikliğinin halihazırda olan felaket sonuçlarını daha da kötüleştirmemesi gerektiğine ve -iklim değişikliğini hızlandıran, okyanus seviyelerini yükselten ve buzulların erimesine neden olan- havayolu, denizyolu veya araba ile seyahat edip etmemeye dair ahlaki bir soru yöneltiyordu. Newman’ın makalesi “Uzak bir yere seyahat etmek bir vatandaşın bireysel olarak iklim krizine yönelik yapacağı en kötü eylem” fikrine dayanıyordu.
Ancak bu doğru değil. 2017’de İsveç Lund Üniversitesi’nden Seth Wynes ve British Columbia Üniversitesi’nden Kimberly Nicholas farklı yaşam biçimlerinde bireylerin karbon emisyon oranlarına olan etkisini değerlendirdi. Hazırladıkları rapora göre iklim krizini yavaşlatmak adına yapılabilecek en iyi eylem bir sayı eksik çocuk sahip olmak. Çünkü araştırmacıların yaklaşık tahminlerine göre gelişmiş ülkelerde bir çocuk sahibi olmak fazladan yılda 58.6 ton karbondioksit salımı demek. Sonrasında gelenler ise (yılda 2.4 ton karbondioksit salımına sebep olan) araba sahibi olmayanlar ve atlantik aşırı uçuş yapmayanlar (yılda 1.6 ton karbondioksit). Newman Wudan Yan’a yolladığı mailinde, çocuk sahibi olmamayı makalesine eklemediğini çünkü bunu “bir eylem” (a single action) olarak görmediğini söylemiş. Dünyaya gelecek bir bireyin bütün hayatında sebep olacağı karbondioksit emisyonlarının “milyonlarca eylemi” oluşturduğunu ve bir kaç saat süren ve tek başına verilebilen bir karar olan uçak kullanımı ile bir ömür boyu süren karbondioksit salımını eş tutmanın adil olmayacağını belirtmiş.
İklim değişikliğini yavaşlatmak adına birçok makale yazılıyor. Quartz’ın yayınladığ, “Gezegendeki ayakizinizi önemsiyorsanız uçağı bırakmalısınız” makalesinde fazladan bir çocuk sahibi olunması hesaba katılmamış. Nüfus sorununu ve bireysel bir tercih olarak çocuk sahibi olmamayı yazılarında dile getiren, bağımsız gazeteci Erica Gies, sadece daha az uçak kullanımı, daha az et tüketimine odaklanan ancak çocuk sahibi olmayı ele almayan bir makale yanıltıcı ve tehlikelidir diyor ve ekliyor: “Veya yazarın bilgisi eksiktir, kafasını kuma gömmüştür ya da bu konuda yazdığı için saldırıya maruz kalmak istemiyordur.”
Fazladan bir çocuk sahibi olmamak yılda 20 kat daha fazla karbon salımını önlüyorsa, neden daha fazla gazeteci insan nüfus oranının iklime olan etkisine değinmiyor?
Çevreciler aşırı nüfus artışının şu an yaşadığımız iklim krizinin sebebi olarak görüyor. İnsanların gezegendeki etkisini açıklamak için I = PAT formülünü kullanıyorlar: insanlığın gezegene olan etkisi (Impact) nüfusun (Population), refahın (Affluance) ve teknolojinin (T) ürünüdür. Çevre aktivisti Bill McKibben 1999’da yazdığı Belki Bir kitabında iklim krizi sebebiyle sadece bir çocuk sahibi olma kararını, nüfusun ani bir şekilde değişmediğini ve o sırada nüfus yoğunluğunun ABD’de en düşük seviyesinde olduğu için çok fazla konuşulmamasını ele alıyor.
Nüfus sorunu, biyolog Paul Ehrlich’in yazdığı, nüfusun kontrol edilemez bir şekilde arttığı uyarısında bulunan “Nüfus Patlaması” kitabının ardından 1970’lerde daha geniş bir çerçevede tartışılmaya başlamıştı.
Aynı vakitlerde ABD’deki Sierra Club, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ve Audubon Topluluğu gibi ana akım çevre kuruluşları nüfus artışını durdurmayı hedefleyen politikalar benimsemişti. Örneğin Sierra Club, ABD nüfusunu sabit tutmak için göçü kısıtlaması gerektiğini düşünmüştü. Ancak bu fikirden daha sonra vazgeçtiler. Aktivist ve belgesel yapımcısı Terry Spahr “Eğer devletin nüfus politikalarını savunuyorsanız ırkçı, kolonyalist, emperyalist ya da ötenaziyi savunuyorsunuz demekti. Sonucunda nüfus kontrolü politikası gerçekliğini, tutarlılığını ve önemini kaybetti” diyor.
Nüfus kontrolü hakkında ilk makalesini 2011 yılında Forbes’a yazan Gies çok uzun bir süre kimsenin bu konu hakkında yazmak istemediğini söylüyor. “Çok utandım. İnsanlar bana eğer bu kadar endişeliysen kendini öldürmelisin diyordu. Birçok kültürde çocuk sahibi olmak otomatik olarak iyi bir şey olarak görülüyor. Dolayısıyla insanlar siz kendi tercihlerinizi tartıştığınız halde onları ve seçimlerini eleştirdiğinizi düşünüyorlar.” Ama aynı zamanda, Gies onun gibi düşünen ve hisseden birçok insandan olumlu dönüşler aldığını da belirtiyor.
Birçok gazeteci iklim krizinin ciddiyeti konusunda ortak bir alanda buluşuyor olsa da nüfus sorununu iklim kriziyle birlikte ele alan ya da birlikte ele alınması gerektiğini savunan herhangi bir alan bulunmuyor. Çocuk sahibi olmamak hakkında konuşmak, Frost’un dediği gibi, “herkesin aynı şeyi yaptığı takdirde (et yememek gibi) dünyanın daha iyiye gideceği ve herkesin yaptığı takdirde (çocuk sahibi olmak) dünyanın daha kötüye gideceği gibi eylemlerin farklılığına dair oldukça karışık etik soruları beraberinde getiriyor”.
Çevre gazetecisi David Roberts, Vox’a verdiği bir röportajında, 2017’de yazdığı makalesinde aşırı nüfustan bahsetmekten kaçındığını çünkü ahlaki ve politik olarak endişe verici olduğunu söylüyor. Hatta “kadınlar güçlendirilir ve eğitilir, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları için imkanlar tanınırsa, -dolaylı bir şekilde- daha az çocuk sahibi olmayı tercih edeceklerini” açıklıyor. Gies ise nüfusun doğrudan tartışılması gerektiğini söylüyor. Sorun burada, “hiçbir zaman doğrudan bu meseleyi konuşmadık” diyor.
Spahr, iklim krizi ve nüfus etrafında dönen tartışmanın son beş yıl içinde daha görünür hale geldiğini söylüyor. Prens Harry ve eşi Meghan, iklim krizi sebebiyle sadece iki çocuk sahibi olacaklarını duyurdu. Ancak iki çocuk nüfus yenilenme oranını pek sağlayamıyor ve iklim krizinin etkilerini azaltmaya da yardımcı olmuyor. Geçtiğimiz Şubat ayında ise Demokrat Parti temsilcisi Alexandria Ocasio-Cortez iklim krizi göz önünde bulundurulduğunda çocuk sahibi olmanın etik bir karar olup olmadığını dile tartışmıştı.
Demokrat Parti’den 2020 Başkanlık seçimlerinin adayı Bernie Sanders ise “İklim krizini farklı yapısal ve kültürel açılardan ele almalıyız. Nüfusun sihirli bir çözüm sunacağını düşünmüyorum ama üzerine çok fazla tartışmadığımız konulardan biri. Bu konunun etik bir tartışma çerçevesinde ele alınarak özgür ve bireysel seçimlere yol açabileceğine inanıyorum” diyor.
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…
Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni bir çalışmasına göre, küresel seragazı emisyonlarının %40’ını oluşturan sekiz sektördeki emisyon…
Dünya, kuraklık ve arazi bozulumuna en çok maruz kalan ülkeleri desteklemek için yeni bir çerçeve…
İklim ve çevre alanında çalışan 8 sivil toplum kuruluşu, okul, hastane, belediye binası, kamu binası,…
Çin, kömür çıkarımı sırasında açığa çıkan metan emisyonlarını azaltma amacıyla daha sert kurallar getireceğini duyurdu. Metan,…