Dünya çapında sel bölgelerindeki yerleşimlerin sayısı 30 yılda iki kattan fazla arttı. Bu da iklim değişikliğiyle birlikte daha sık hale gelen aşırı hava olaylarına karşı hazırlıklı olunması gerektiği anlamına geliyor.
Sadece Çin’de yerleşim alanları 1985 ile 2015 yılları arasında %165 oranında artarken, en yüksek sel tehlikesi kategorisindeki bölgelerdeki yerleşim ise %223 artış gösterdi.
Çalışma, Dünya Bankası’ndan araştırmacılar, İsviçre veri danışmanlığı MindEarth ve Yunanistan’daki Ege Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütüldü. Sonuçlar ise geçen hafta hakemli dergi Nature’da yayımlandı.
Dünya Bankası’nda kıdemli bir ekonomist olan çalışmanın başyazarı Jun Rentschler, dünya çapında sel felaketlerini yoğunlaştıran iklim değişikliğine uyum sağlama ihtiyacına rağmen birçok ülkenin sel felaketlerine maruz kalma oranını hızla artırdığını söyledi.
İklim değişikliği ile sürdürülebilir, dirençli kalkınmanın kesişimine odaklanan Rentschler, Çin’in “son on yıllardaki olağanüstü büyümesinin” kentleşmeyi körüklediğini söyledi.
“Birçok ülkede olduğu gibi, en hızlı büyüyen endüstriyel ve ekonomik merkezler, ticaret yollarına ve kaynaklara erişim sunan ancak aynı zamanda yüksek sel risklerine de maruz kalan kıyı bölgelerinde yer alıyor” dedi.
Rentschler’e göre böyle bölgelerde yerleşim yeri kurmak, erken uyarı sistemlerine ve tahliye protokollerine yatırım yapmayı ve bir selden sonra bölgede yaşayan toplulukları desteklemeyi gerektiriyor.
Araştırmaya göre, Doğu Asya genelinde yüksek tehlike altındaki yerleşim alanlarının genişlemesi, sele karşı güvenli yerleşim alanlarına nazaran %60 arttı.
Rentschler bunun nedenlerinden birinin toprak kıtlığı olduğunu söyledi: “Gelişmekte olan dünyada hızla büyüyen pek çok kent merkezinde, şehre yeni gelenler genellikle sele eğilimli gayri resmi yerleşim alanların ayerleşiyor ve bir kez yerleştikten sonra bu tür riskli kentsel genişlemeyi tersine çevirmek zorlaşıyor” dedi.
Rentschler’e göre, bazı ülkeler turizm veya diğer ekonomik fırsatlar için sele eğilimli kıyı bölgelerindeki liman şehirlerini hızla genişletmeyi seçti ancak bazı yerleşimler uygun risk değerlendirmelerinden elde edilen veri ve bilgi eksikliği nedeniyle tehlikeli bölgelerde gelişti.
“Riskleri azaltmadan önce, ülkelerin riskleri artırmayı bırakması gerekiyor” diyen araştırmacıya göre yerel yönetimler insanları korumak ve iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerini önlemek için çok daha fazlasını yapabilir.
Sel tehlikesinin yüksek olduğu yerlerde, kayıpları azaltmak için afet hazırlığına yapılan yatırımların hayati önem taşıdığını, buna karşılık artan risk altında olan bölgelerde arazi kullanımı ve kentleşme planlarının acilen gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…