;
Bilim Ekonomi Politika

İklim Krizi ile Mücadelede Kadın Tarımının Rolü

İklim krizi gezegenin başındaki en büyük sorunlardan biri olması yanında, “cinsiyet eşit” de değil. Hakların dağılımı, kaynakların kullanımı, maddi manevi sorumlulukların eşit dağılmadığı bir düzen, kadınlar ve kızlar için eksik ve yanlış beslenme, sağlıksız koşullarda yaşama ve gündelik yaşam aktivitelerini yerine getirememe sorunları oluşturuyor.

İklim krizi ve buna bağlı olağanüstü hava olaylarından en çok etkilenenler, en yoksullar. Dünyadaki tüm yoksulluğun dörtte üçünü oluşturan kadınlar, hem iklim değişikliğinden en çok etkilenenler hem de aynı zamanda ne olduğunu en az bilenler, önlemler konusunda en eğitimsiz olanlar.

İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!

Diğer yandan kadınlar, gezegeni ve üzerindeki toplumları yaşatan sistemin doğal besleyicisi rolleri ve içgüdüleriyle hayatın devamlılığına yönelik yüksek “matriyotik” değerlere sahipler. Bu doğal özellikleri ile başta iklim krizi, açlık ve fakirlikle mücadele olmak üzere tüm sürdürülebilir kalkınma amaçları için kritik önemleri var.

Hem cinsiyet ayrımı hem de iklim krizlerine yönelik acil çözümler oluşturmayı hedeflediğimiz “Sürdürülebilir Kalkınma Çağı”nda tarımda kadın girişimciliği öne çıkan bir alan.

Yazının öncelikli konusu küçük ölçekli kadın tarım girişimciliği üzerinden yapılabilecekler olmakla birlikte, genel hatları ile kadın – iklim krizi – yoksulluk ve açlık üçgeninde sorunların üzerinden geçmekte de fayda var.

Kadınlar İklim DeğişikliğindeEn Riskli Kesim

Geleneksel olarak ev etrafındaki yaşamları, kadınların gelmekte olan bir felaketten haberdar olamamalarını veya olsalar bile evi terk edememe zorunlulukları (çocukları ve yaşlıları geride bırakmama, kültürel ve dini sebepler vb.) olduğu için felaketten korunamamalarına neden oluyor. Öte yandan yine geleneksel olarak nispi eğitim seviyelerinin düşük olması da felaketler ile mücadele yöntemlerini yeterince bilememe olasılığını artırıyor. İklime bağlı olağanüstü hava olaylarında ölümler en çok kadınlardan oluyor. 2008’deki Myanmar Nargis Tayfunu’nda %61, 2004’deki Hint Okyanusu tsunamisinde %70-80 (Oxfam) ve 1991’de Bangladeş’teki tayfunun %91’i kadın ölümleri.

Geride kalan ve felaket sonrası ortaya çıkan yıkım ve sağlıksız koşullarla mücadele etmesi gerekenler de yine kadınlar. 2005’teki Katrina Kasırgası’ndan sonra geride kalanların %80’i kadındı. Cinsiyet bazlı şiddetin bile, olağanüstü hava olayları sonrası arttığı gözlemlenmiş. Katrina Kasırgası sonrası, öncesine göre bu oran dört kat artmış.

İklim krizi ile artan sıcaklık, vektör kaynaklı sıtma gibi hastalıkların artmasını sağlıyor. Bu, yoksulluğun en yüksek olduğu Afrika ve Güney Asya’daki su toplayıcı kadınların hastalık riskini daha da artırıyor.

İklimin değişmesi ile azalan verimlilik ve olağanüstü hava olayları sonrası oluşan yiyecek sıkıntısı da yine en çok kadınları etkiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, iklim krizi ile birlikte yetersiz beslenme, hava kalitesinde azalma ve su kaynaklı artan hastalıklar ile senede 250.000 civarı daha fazla ölüm gerçekleşecek. Mevcutta cinsiyet eşitliğine sahip olmayan kadının konumunun, iklim krizleri ile daha da kötüleşmesi bekleniyor.

Kadınlar Tarımsal Verimliliği Artırıyor

Eşit tarımsal üretim kaynaklarına sahip oldukları durumda kadın çiftçiler %20 – 30 daha fazla üretim sağlıyorlar. Bu durum, özellikle düşük gelirli ülkelerde toplam tarımsal üretimin %2.5-4 arası artması ile yaklaşık 150 milyon insanın açlıktan kurtulma olanağını yaratıyor. Toplamda ise açlığı %12-17 arası azaltma şansına sahip olunabilecek (FAO). Üretimin yanı sıra, diğer tüm kaynaklarda erişim eşit olduğunda, kadın üretiminin %7-23 daha fazla olduğu da görülmüş (FAO).

Sadece açlıkla mücadelede değil, emisyonların azaltılması için de bu verimlilik artışına çok ihtiyacımız var.

Kadının Tarımda Küçük Ölçekli Girişimciliği Ne Fayda Sağlayacak?

Ünlü çevreci Paul Hawken tarafından geliştirilen Project Drawdown’un rakamlarına göre kadınlar dünyadaki tarımsal üretimin %43’ünü, yoksul bölgelerde ise %60-80’ini yapıyor. Dolayısıyla kadının güçlendirilip küçük tarımsal işletme sahibi yapılması, gıda güvenliği ve iklim mücadelesi açısından en kritik adımlardan biri olmalı. Project Drawdown’un yaptığı modellemede kadınların finansa ve mülkiyete eşit erişimi düzenlenerek 98 milyon dönüm arazi üzerinde kadınların küçük ölçekli tarım yapması düşünülmüş. Bu senaryoya göre tarımsal verimliliğin %26 artacağı ve ötesinde 2050’ye kadar karbon emisyonunda yılda 2.1 gigaton azalma olacağı sonuçlarına ulaşılmış. Dolayısıyla kadınların tarımsal alanda rolünü artırmak, hem tarımsal verimlilik hem de emisyonla mücadelede önemli adımlar atılmasını sağlayacak.

Yapısal Bakış Açıları Ne Olabilir?

Başlangıç noktamızdaki problemleri şöyle özetleyebiliriz.

– Tarımsal arazilerin sadece %10-20’si kadınlara ait;

– Mülkiyet riskli, kadınların sosyal ve kanuni haklarına sahip olabilmeleri önünde engeller var;

– Finansal sermayeye erişim ve bunlarla birlikte tarım için gerekli besleyicilere, alet ve edevata, suya, tohuma ulaşmaları kısıtlı;

– Teknik bilgi eksiklikleri var, eğitime erişmeleri zor;

– Ev ve arazi etrafında yaşamla kısıtlılar ve iletişim eksikliği çekiyorlar;

– Kooperatiflerde temsil eksikliği yaşıyorlar.

Kadınlar gelişmekte olan ülke ekonomilerinde tarımın büyümesi için kritik ve potansiyel olarak dönüştürücü bir öneme sahip olsalar da, sistemin içerisine dahil olmada zorluklar ve ekonomik kısıtlarla karşı karşıyalar. Uluslararası Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü (International Food Policy Research Institute – IFPRI) tarafından oluşturulan endeks ile kısıtları daha iyi anlayabilmek ve gelişmeyi takip edebilmek amaçlanıyor. Konuya beş temel açıdan bakılıyor:

-İklim değişikliğine dirençli ve sürdürülebilir gıda tedariki oluşturmak;

– Herkes için sağlıklı beslenmeyi desteklemek;

– Gıda endüstrisi etrafında kapsayıcı, et- kin pazarlar ve ticari sistemler yaratmak; ,

– Yönetişim modelini ve kurumları güçlendirmek.

Oluşturulan endeks kadının güçlenmesi, gıda güvenliği ve tarımsal büyüme arasındaki bağlantıları anlamaya yönelik olarak çalışıyor. Tarımsal üretimde karar verme mekanizmaları, gelirin kullanımı üzerindeki kontrol, liderliğin gelişimi ve zaman endikatörleri üzerinden gelişmeyi inceliyor.

Bu tip yapılara bakarak ve sebepleri daha iyi anlayarak, şu alanlarda müdahalenin faydalı olacağını önerebiliriz:

– Kadınlara çiftçi statüsü vermek: Tarımı destekleyen veya yardımcı yerine kadının mesleki statüsünü tanımlamak.

– Kadınların araziye erişim ve mülkiyet haklarını artırma ve güvence altına almak: Hukuksal düzenlemeler yapmak ve uygulamaları denetlemek.

– Kadınların eğitim ve araçlara erişim olanaklarını iyileştirmek: Mikrokredi, teşvik, bağış ve diğer olanaklar ile.

– Kadınların yetiştirdiği ekinlere ve tarım sistemlerine olan ARGE’yi artırmak.

– Kadın arazi sahiplerine özel kurumsal inovasyon ve ortak yaklaşımlar geliştirmek: Grupsal tarım faaliyetleri düzenlemek; ölçek ekonomisinden faydalanmalarını sağlamak; ortak bilinç ve öğrenme ortamı sunmak.

Özetle kadının tarımsal üretimde daha fazla rol alması, hem verimlilik hem de iklimle mücadelede çok kritik bir öneme sahip. Yapısal ve yönetişim mekanizmaları ile güçlendirerek yaygınlaşmasını sağlamak, cinsiyet eşitliği ve emisyonların sınırlandırılması amaçlarına ulaşmamızı kolaylaştıracak.