İngiltere’de yaklaşık 22 bin 500 kazı alanının tehlike altında olma ihtimali var.
Yağış oranı yüksek yerlerde su altında kalan bitkilerin çok yavaş bir şekilde çürümesiyle oluşan yarı kömürleşmiş tabakaya turba deniyor. Ancak iklim değişikliği, İngiltere’de turbalık alanların kurumasına ve bu tabakanın koruduğu arkeolojik mirasın zarar görmesine neden oluyor.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre, İngiltere’de yaklaşık 22 bin 500 kazı alanının tehlike altında olma ihtimali var. Turba tabakasında oksijen miktarı son derece düşük olduğu için tahta, deri ve kumaş gibi organik malzemeler çürümüyor ve oksijensiz ortamda binlerce yıl bozulmadan kalabiliyor.
Ancak toprak kurumaya başladığı zaman oksijen devreye girerek çürüme sürecini başlatıyor. Böyle durumlarda el yapımı eşyalar hızla çürüyüp yok olabiliyor.
Sorun, yüzde 10’u böyle sulak arazilerden oluşan İngiltere’de değişen hava koşullarının bazı turbalık alanları kurutmaya başlamış olması.
Bu devasa alanların kazılması hem milyonlarca sterline mal olabilir, hem de yıllar sürebilir. Bu arada toprak altında gömülü olan kalıntılar da büyük zarar görebilir.
Arkeologlar, İngiltere’nin kuzeyinde, ülkeyi enlemesine ikiye bölen Hadrian’ın Duvarı üzerindeki Roma kalelerinden Magna’da bu bozulma sürecinin başlamış olmasından kaygı duyuyor.
Milattan sonra 122 yılında Roma İmparatoru Hadrian tarafından yaptırılan duvarın 1900. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikler bu hafta başlayacak.
Duvarın üzerindeki kalelerden birinin yer aldığı Magna’daki kazıya başkanlık eden Dr. Andrew Birley, toprak seviyesinin son 10 yıl içinde yer yer bir metre kadar azaldığını ve bunun kurumaya işaret ettiğinden endişeli olduklarını söylüyor.
Birley, şimdiye kadar Magna’nın sadece çok küçük bir bölümünün kazıldığını belirterek, “tarihi bir zaman kapsülü tehlikede” diyor. Dr. Birley, “Burasının olağanüstü bir potansiyeli var. Romalıların burada 300-400 yıl boyunca kullandıkları her şey o zamanki haliyle korunmuş olabilir, bu da inanılmaz bir fırsat” diyor.
Magna’ya birkaç kilometre uzaklıktaki bir başka Roma kalesinde bulunanlar, burada ne muazzam eşyalar bulunabileceği hakkında fikir veriyor.
Vindolanda’daki kazılarda, dünyanın en eski boks eldivenlerinden biri bulundu. O kadar iyi korunmuştu ki, boksörün parmak boğumlarının izi hala üzerindeydi. Vindolanda’da dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar çok sayıda Romalı ayakkabısı bulundu. Şimdiye kadar bulunan en eski kadın el yazısı da yine Vindolanda’dan.
Yakınlardaki bir başka kalenin komutanının eşi olan Claudia Severa, yazdığı notta arkadaşı Lepidina’yı 1900 yıl önce 11 Eylül’deki doğum günü partisine davet ediyor. “Doğum günüme gelmeni ne kadar istiyorum bilemezsin” diyor. “Sen gelirsen çok daha eğlenceli olacak. Umarım gelebilirsin. Hoşça kal kardeşim, canım benim.”
Bu gibi gündelik yaşama dair eşyalar, antik çağlarda sıradan insanların yaşamıyla ilgili eşsiz bilgiler sunuyor. Vindolanda’daki kazılara da başkanlık eden Dr. Andrew Birley, “bu tür şeyler genelde korunup kalmaz” diyor ve ekliyor: “Yaklaşık 2000 yıl önce, burada kuzey sınırında yaşamın nasıl olduğuna dair müthiş bir öngörü edinmemizi sağlıyor.”
Birley, Magna’da şimdi önceliğin yerin altında neler meydana geldiğini tespit etmek olduğunu söylüyor. Bunun için sondaj kuyuları açılıyor, her saat başı su düzeyi ve ısı ölçümü yapılıyor.
Teesside Üniversitesi’nden Dr. Gillian Taylor, devam eden süreci anlamak için toprak örneklerindeki kimyasal maddeleri inceliyor. Turbalık alanlardaki organik eşyaların yok olmasının “felaket” olacağını söylüyor. “Yok olma tehlikesi var. Şu anda neler olduğuna bakmazsak, kültürel mirasımızı kaybedeceğiz” diyor.
En kötüsünden endişelenen Dr. Birley gelecek yıl deneme çukurları açmayı planlıyor. Turbalık alanın hızla kuruduğu tespit edilirse, altındakilerin yok olmaması için tam bir kazı yapılması gerekebilecek. Değişen hava koşulları sadece Roma dönemine ait kalıntıları değil, yaklaşık 22 bin 500 arkeolojik alanı tehdit ediyor.
Northumbria Üniversitesi’nden Dr. Rosie Everett, iklim değişikliğinin İngiltere’de sulak arazilerde arkeolojiyi nasıl etkilediğini araştıran ekipten. Turbalık alanlarda tehlikede olan tarihi alanlar yok olursa, ülke tarihinin önemli bir bölümünün karanlıkta kalacağını düşünüyor.
12 bin yıllık paleolitik, bir başka deyişle yontma taş devrine ait patikalar, Tunç çağından kalma gömüler, daha sonraki dönemlere ait kalıntılar da tehlikede. Kuru alanlarda çalışan arkeologlar, oradaki eşyaların yüzde 10’unu bulabilirken, turbalık alanlarda bu oran yüzde 90’lara kadar çıkabiliyor. Dr. Everett turbalık alanlar kaybolursa iklim ve çevre tarihini anlamanın da güçleşeceğini belirterek, buraların korunması için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini söylüyor.