Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan medyada, dünyanın başkabir yerinde meydana gelen bir doğal afetin kendi ülkemizde de yaşanmasının mümkün olduğundan hareketle soruna dikkat çeken, önleyici gazetecilik diye tanımladığı gazeteciliğe ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
YAZI: Bulut BAGATIR
Haberlerini “çözümsüz ve bizden uzakta” felaketler üzerine kuran bir medya ile karşı karşıyayız. Aynı zamanda az bir zamanımız kalması nedeniyle hükümetler tarafından acil iklim eylemlerinde bulunulması gerekiyor ve o aciliyet vurgusu için medyaya ihtiyacımız var. Siz medyanın iklim değişikliğine karşı tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?
İklim haberciliği konusunda kanaatimce Türk medyasının en önemli sorunu, iklim değişikliğini mevsimsel ve önemsiz bir doğa olayı olarak görmesi. Türk medyasına göre, iklim değişikliği varsa bile bunda bizim bir katkımız bulunmuyor. Bizden uzakta meydana gelen, dolayısıyla bizi doğrudan ilgilendirmeyen bir sorun olarak sunuluyor. Kuşkusuz bunda iklim konusunda uzmanlaşmış muhabirlerin olmayışı da bir sorun.
Çok da uzak tarihli olmayan bir araştırma, medyanın, iklim değişikliğini reddedenlere, tehlikeye dikkat çeken iklim bilimcilere kıyasla daha fazla yer verdiğini gösteriyor. Bir başka rapor da Facebook’u iklim inkarcılığını yaymakla suçluyordu. Medyanın bu tercihinin arkasında yatan nedenler neler olabilir?
Bu sadece iklim değişikliği konusunda değil, başka sorunlarda da bu şekilde. Örneğin, aşı karşıtları da aynı şekilde medyada yer bulabiliyor. Bunun ana nedeni, medyanın sansasyon arayışı. İklim inkârcıları tıpkı aşı karşıtları gibi komplo teorilerine sığınıyor, bu teorilere dayalı açıklamalar da medyada daha fazla okunuyor. Özellikle sosyal medyanın ana haber tüketim mecrası haline gelmesi sonrasında bu türden sansasyonel haberlere medya daha fazla itibar ediyor. Ana amaç toplumu doğru bilgilendirmek ve aydınlatmak değil, daha fazla tıklanmak ve beğeni almak.
İklim değişikliği haberciliğinin yerelleştirilmesi ve buraya dair haberler yapılması özellikle en savunmasız kişilerin seslerinin duyurulmasında oldukça güçlü bir yöntem. Ancak yaygın medyada çevre gazetecilerinin bile sayısının gün geçtikçe azaldığını biliyoruz. Yerelleştirme nasıl başarılabilir?
İklim haberciliği konusunda öncelikle muhabirlerin atölye çalışmalarıyla eğitilmesinde büyük yarar var. İklim değişikliğinin yarattığı olumsuz sonuçları yerelleştirebildiğimiz oranda toplumu bilgilendirici haberler yapmalarını sağlayabiliriz. Peki bu nasıl mümkün olabilir? Öncelikle, dünyanın başka bir yerinde meydana gelen bir doğal afetin kendi ülkemizde de yaşanmasının mümkün olduğundan hareketle soruna dikkat çeken, benim önleyici gazetecilik diye tanımladığım gazeteciliğe ihtiyaç var. İkincisi, iklim değişikliği konusunda haber yaparken yerel uzmanlardan, akademisyenlerden görüş almak da haberi yerelleştirmenin bir başka yoludur. Elbette iklim haberciliği konusunda uzmanlaşmış muhabirler olsa daha iyi ama mevcut medya ortamında bu hayal gibi görünüyor.
Alternatif medya kuruluşlarının iklim değişikliği haberciliği performansı hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu medya kuruluşları yaygın medyanın yapamadığını yaparak, çözüm gazeteciliğiyle birlikte yaygın medyanın yerini doldurabilir mi?
İklim değişikliği konusu her şeyden önce hepimizin ortak sorunu, bu nedenle ana akım ya da alternatif tüm medya kuruluşlarının bu soruna önem vermeleri beklenir. Zaten medyanın birincil görevi toplumsal değeri yüksek olan, herkesi ilgilendiren sorunları gündeme getirmek, bu sorunların çözümüne katkı yapmaktır. Ancak, Türkiye’de yaygın ya da ana akım medya toplumdan büyük ölçüde kopmuş durumda. Bu nedenle alternatif mecralardan bekliyoruz önemli konularda haberler yapmalarını. Ancak, alternatif ya da bağımsız olarak tanımladığımız mecraların ortak sorunu ise finansman boyutunda kendisini gösteriyor. Yeterli finans desteği alamadıkları için muhabir istihdam etmekte zorlanan mecraların özgün habercilik yapabilmeleri çok zor. Bu mecralar elbette iklim değişikliği konusunda daha duyarlı olabilirler ama bu onların iyi habercilik yapacaklarının garantisi değil. Okur desteği olmadan bağımsız gazetecilik neredeyse imkânsız ve bağımsız gazetecilik olmadığında da iklim değişikliği gibi görece önemsiz görünen sorunlara odaklanan çözüm gazeteciliğinden söz etmek zor.
İklim değişikliği haberciliğine akademik düzeyde nasıl bir ilgi var? Bu konu hakkında yeterince çalışma yapılıyor mu?
Maalesef bu konunun akademide yeterince önemsendiğini söylemek zor. İklim haberciliği konusu gazetecilik müfredatı içindeki mesleki derslerde işlenmeli, öğrencilerin bu konularda duyarlılık geliştirmeleri sağlanmalı. Ayrıca, akademik düzeyde de iklim haberciliği araştırılmalı. Mevcut durumda iklim haberciliğini konu alan çok az akademik çalışma var. Bazılarının konusu bile yabancı ülkelerdeki iklim sorunları.
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…