;
Ekonomi

İklim Finansmanı Anlaşması Seneye Ertelenmemeli

COP29

COP29’un öne çıkan isimlerinden biri olan Almanya Kalkınma Bakanı Jochen Flasbarth, dünya artan krizlerle cebelleşirken, iklim finansmanı konusunda bir an önce ilerleme kaydedilmesi gerektiğini, anlaşmanın seneye kalması durumunda Donald Trump’ın Beyaz Saray’a yerleşmesiyle bu anlaşma şansının çok zora gireceği uyarısında bulundu…

Azeerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam eden Birleşmiş Milletler COP29 İklim Zirvesi’nin en etkili isimlerinden biri olan Almanya Kalkınma Bakanı Jochen Flasbarth, zirvenin son günlerinde bir atılım gerçekleşmezse, ülkelerin çok daha zorlu bir tabloyla karşı karşıya kalacakları uyarısında bulundu.

Flashbart, hükümetlerin, küresel iklim finansmanı konusunda bir anlaşmaya varmak amacıyla bu hafta toplanarak farklılıklarını aşması gerektiğine dikkat çekerek, görüşmelerin gelecek yıla sarkması durumunda, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geçtiğinde anlaşamaya varma şansının çok aza ineceğini ifade etti.

Guardian’a konuşan Flashbart, “Kararı Belem’e (gelecek yılki BM iklim zirvesinin düzenleneceği Brezilya’nın kuzeyindeki şehir) ertelemek tavsiye edilecek bir şey değil. Dünyada artan bir kriz ve savaşlar var. ABD’nin ve Arjantin’in pozisyonu malum. Bunlar zor zamanlara girdiğimizin açık sinyalleri” dedi.

Fosil Yakıl Lobicilerine “Kırmızı Halı Konuğu” Muamelesi Yapılıyor

İklim finansmanı üzerine iki haftalık görüşmelerin bu Cuma günü sona ermesi planlanıyor ve birçok gelişmekte olan ülke, COP29’un ilk haftasında ilerleme kaydedilmediğini düşündükleri için hayal kırıklığına uğramış durumda. Daha yoksul ülkeler ise seragazı emisyonlarını azaltmalarına ve aşırı hava koşullarının etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için yılda en az 1 trilyon dolara ihtiyaç duyduklarını belirtiyor.

Zengin ülkeler, ne kadar katkıda bulunmaya hazır olduklarına dair henüz bir rakam belirtmedi. Geçen hafta önde gelen ekonomistler tarafından yapılan bir çalışma, bunun yaklaşık 500 milyar dolarının özel sektörden ve yaklaşık 250 milyar dolarının da Dünya Bankası gibi çok taraflı kalkınma bankalarından gelmesi gerektiğini öne sürdü.

Görüşmeler, fosil yakıt şirketlerinin etkisi nedeniyle de tartışmalarla boğuşuyor. Petrol ve gaz, Azerbaycan’ın ihracatının %90’ını oluşturuyor ve bu kaynaklar ülkenin cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından açılış töreninde “Tanrı’nın bir hediyesi” olarak nitelendirildi.

Buna ilaveten COP29’daki fosil yakıt lobicileri, en savunmasız 10 ülkenin delegasyonlarını sayıca geride bırakıyor ve “kırmızı halı” muamelesi görüyor. Geçen hafta bir grup üst düzey iklim savunucusu – eski bir BM genel sekreteri, eski bir BM iklim sorumlusu ve eski bir BM iklim elçisi dahil olmak üzere önde gelen isimler BM’ye, 1992 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında “taraflar konferansı” anlamına gelen COP süreçlerinde reform yapılmasına yönelik çağrıda bulundu.

Flasbarth, daha önce gelişmiş ülkelerin daha yoksul ülkelere yılda 100 milyar dolar sağlama hedefini yerine getirmesini sağlama konusundaki önemli bir sorumluluğu üstlenmişti. Bu hedefin 2020’de karşılanması gerekirken, iki yıl gecikmeyle de olsa karşılandığı dikkate alındığında, iklim finansmanı konusunda saygın bir figür olarak kabul ediliyor.

Çin’e Hem Övgü Hem de Şeffaflık Çağrısı

Afrika’da iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma konularında çalışan bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Power Shift Africa’nın direktörü Mohamed Adow, Flasbarth’ın iklim finansmanı çıkmazını çözmek için diğer gelişmiş ülke bakanlarıyla birlikte çalışması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Dünya, Bakü’den iklim eyleminin finansmanına dair net bir sinyal bekliyor ve Trump başkanlığından korktuğumuz için burada, Bakü’de bu görevde başarısız olmayı göze alamayız. Kötü bir anlaşmaya da razı olmamalıyız.”

Zengin ülkeler için bir başka anlaşmazlık noktası, dünyanın en büyük emisyon salıcısı ve ikinci büyük ekonomisi olan Çin gibi büyük karbon ayak izine sahip gelişmekte olan ekonomilerin de en yoksullara yardım sağlama konusunda katkıda bulunmasını sağlamak.

Çin, daha yoksul ülkelere “Güney-Güney” yardımı sağlamaya devam etme taahhütlerinde bulunurken, Flasbarth bu taahhütlerin “takdir edildiğini” söyledi. Ancak bir yandan da Çin’in faaliyetleri hakkında çok az bilgi yayımlaması nedeniyle bu yardımları değerlendirmek mümkün olmadığından, Pekin hükümetini bu finansmanı daha net bir şekilde raporlamaya çağırdı.

Flashbart, bu konuda daha şeffaf olmanın zamanının geldiğini vurgulayarak, “Yaptıkları önemli şeyler olduğundan hiç şüphemiz yok, ancak bu bir kara kutu ve ne yaptıklarını daha iyi anlamak için bir talep var” dedi.

Gelişmiş ülkelerin, taahhütlerini yerine getirdiklerini kanıtlamak için zaten yüksek standartlara tabi tutulduğunu beliren Flashbart, ekledi:

“Çin’in aynı standartları karşılaması gerekmeyecek. Ancak belki de BM gibi bir dış kuruluşa daha fazla bilgi sağlaması gerekiyor. Herkesin rapor vereceği tarafsız bir yer olmalı ki taraflar ne yaptığımızı anlayabilsin. Kesin bir talep ortaya koymuyoruz, bunu tartışabiliriz. G77 ve Çin, her zaman gelişmiş ülkelerin ne ödediği, hangi kısımların hibe, hangi kısımların kredi olduğu, nasıl hesapladığı, yardımı kime kanalize ettiği, neyin azaltım, neyin uyum için olduğu konularında çok şeffaf olmasını istemiştir. Makul olmayan bir şey istemiyoruz.”

Öte yandan Almanya, Şansölye Olaf Scholz’un iktidar koalisyonunun olası dağılmasıyla karşı karşıya kaldığı bir siyasi krizin ortasında. Flasbarth, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, bir sonraki hükümetin ülkenin iklim finansmanı konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeye ve gelecekte artırmaya devam edeceğinden hiç şüphesi olmadığını ifade ederek, “Gelecekteki yönetimin bundan ya da artan taahhütlerden geri adım atacağını hayal edemiyorum” dedi.