YAZI: Ayşe Kaşıkırık
1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla ilan edilen ve çevrenin korunması için farkındalık yaratılması amacıyla kutlanan 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde iklim adaleti ve kadın ilişkisini yakından inceleyelim.
Kimsenin geride kalmadığı, eşit ve kapsayıcı bir dünya için evrensel yol haritası niteliğinde olan “Küresel Amaçlar”ın özünde iklim değişikliğinin düzeltilmesi, aşırı yoksulluğun sona erdirilmesi, eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele edilmesi var. 2030 yılına kadar sosyo-ekonomik koşullarına bakılmaksızın herkesin güçlenmesi; sosyal, ekonomik ve siyasi olarak kapsanması amaçlanıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği (Amaç 5) ise hem tek başına bir amaç olarak hem de diğer 16 amaçtan 10’unun hedeflerinde doğrudan ele alınıyor. Dolayısıyla iklim eyleminden nitelikli eğitime, sürdürülebilir şehirler ve topluluklardan insana yakışır iş ve ekonomik büyümeye kadar tüm amaçlara tam ve etkin erişilebilmesi için tüm uygulamalar toplumsal cinsiyet eşitliği odağında ilerlemeli.
17 Küresel Amaç’tan biri “iklim eylemi” (SKA 13) olup iklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acilen eyleme geçilmesini hedefliyor. Bu amaç altında kadınların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı güçlenmesine yönelik bir hedef de yer alıyor:
13.b Kadınlara, gençlere, yerel topluluklara ve dışlanmış gruplara odaklanarak en az gelişmiş ülkelerde ve gelişmekte olan küçük ada devletlerinde iklim değişikliğiyle ilgili etkili planlama ve yönetim kapasitesini artıracak mekanizmaların desteklenmesi
İklim değişikliği geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinden dolayı kaynaklara ve fırsatlara eşit düzeyde erişme ihtimali olmayan kadınların ve kız çocuklarının gündelik hayatlarını zorlaştırıyor, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri derinleştiriyor. Örneğin altyapının yetersiz olması ve çöplerin zamanında toplanmaması gibi kamusal hizmetlerin eksikliğinden kaynaklanan sorunlar gündelik hayatının çoğunu evde geçiren kadınları daha da zorluyor.
Parlamentolar Arası Birlik (IPU) ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından hazırlanan “Siyasette Kadın: 2023” haritasına göre; dünya genelinde 190 ülkedeki kadın bakanların çalıştığı alanlar incelediğinden ilk sırada “kadın ve toplumsal cinsiyet eşitliği” (%84) yer alırken, ikinci sırada “aile ve çocuk işleri” (%68) ve üçüncü sırada “sosyal kapsayıcılık ve gelişme” (49) bulunuyor. “Çevre” alanındaki kadın bakan oranı ise sadece %32! Veriler gösteriyor ki, kadınların iklim ve çevre politikalarına katılımı eşitlikten hâlâ çok uzakta…
Oysaki, nüfusun yarısını oluşturan kadınlar iklim değişikliğinden en fazla etkilenen kesimlerin başında geldiği için iklim politikalarına ilişkin karar alma mekanizmalarında eşit temsili ve bu mekanizmalara etkin katılımı kritik öneme sahip. Ne yazık ki kadınların siyasetten bürokrasiye, akademiden iş dünyasına kadar seçim ve atama ile gelinen karar alma mekanizmalarındaki eksik temsili iklim ve çevre politikalarında da karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle, kadınların kararların alındığı masalardaki yokluk sendromu veya eksik temsil sorunu halen derinden hissediliyor. Oysaki Ruth Bader Ginsburg’un belirttiği gibi, “Kadınların yeri kararların alındığı her yerdir.”
İklim adaleti giderek daha sık duyduğumuz bir kavram. İklim değişikliğine en çok kimler neden oluyor ve bundan en fazla kimler zarar görüyor? Dünya nüfusunun en zengin %1’i, dünyanın yoksul yarısına göre iki katından fazla karbondioksit salımından sorumlu. Bu veri bizi iklim adaleti kavramına yönlendiriyor.
İklim değişikliğinin önemli bir kavramı olan “iklim adaleti”, iklim değişikliğinde en az sorumluluğa sahip olanların (kadınlar, çocuklar ve yoksullar gibi), iklim değişikliğinin sonuçlarından ilk ve en fazla etkilenenler olması. Nitekim, iklim değişikliğinin etkilerinden tüm canlılar farklı düzeylerde etkileniyor ve özellikle kadınlar mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle iklim adaletsizliğini daha derinden hissediyor.
Son Sözler…
Şimdi iklim adaleti için birlikte olma ve dayanışma vakti. Kaybedecek bir dakikamız bile yok! Toplumun yarısını oluşturan kadınların iklim politikalarının nesnesi değil öznesi olmadan ve iklim politikalarına tam ve etkin katılımı sağlanmadan iklim adaletinin gerçekleşmesi mümkün değil. Dolayısıyla, herkes için iklim adaletinin yolu toplumsal cinsiyete duyarlı iklim politikalarından geçiyor.
Unutmayalım;
En nihayetinde, sadece iklim eylemi yeterli değildir; tüm canlılar için yaşanabilir, sürdürülebilir, eşit ve kapsayıcı bir dünyanın anahtarı iklim adaletidir.
Ezcümle, “iklim adaleti” olmadan asla!
Brezilya hükümeti, Birleşmiş Milletler ve UNESCO iklim eylemini geciktiren ve raydan çıkaran dezenformasyon kampanyalarına yönelik…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Thunberg, eş başkan Bucak ile iklim değişikliği ve küresel ısınmanın…
175 ülkeden delege Pazartesi günü Güney Kore'nin Busan kentinde, plastik kirliliğini azaltmaya yönelik uluslararası bir…
Ülkeler 2 haftalık müzakereler boyunca başta iklim finansmanı olmak üzere birçok farklı konuda derin fikir…
İklim STK’ları, Türkiye’nin COP29’da kömürden çıkış tarihi vermediği gibi nükleer enerji kapasitesini artırmayı hedefleyerek enerjide…
Suudi Arabistan ve diğer fosil yakıt üreticisi devletler, başta fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı olmak üzere,…