Gezegenimizin karşı karşıya olduğu krizi tanımlamak için “iklim değişikliği” dememizin en iyi seçenek olup olmadığını düşündüyseniz, yalnız değilsiniz.
YAZI: Kate Yoder*
Çeviri: Gülce Demirer
Birçok akademisyen, medya ve Greta Thunberg gibi aktivistlere göre iklim krizi ya da iklim acil durumu dememizin vakti geldi. “İklim krizi” dememizin, içinde bulunduğumuz mevcut durumun önemine daha çok dikkat çektiği için, daha doğru olduğu öne sürülüyor. “İklim değişikliği” dediğimizde ise, kendi kendine değişen, daha olağan bir durumdan bahsediyor gibi oluyoruz. Ayrıca bu ifade bir felakete doğru gittiğimiz durumunu yeteri kadar yansıtamıyor. Ne de olsa “değişim” her zaman kötü bir şey olmak zorunda değildir.
Kimileri için ise iklim değişikliği o kadar da nötr bir durumu yansıtmıyor, politik bir anlam da taşıyor.
ABD’de Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu, kırmızı bölgeler olarak da söylenen eyaletlerde bazı bilim insanları ve meteorologlar daha farklı bir iletişim şekline ihtiyacımız olduğunu ve mevcut “iklim” tartışmalarını tamamen bırakmamız gerektiğini söylüyor. Politico’ya göre, Amerikan Meteoroloji Topluluğu (AMS) iklim değişikliğini, kötüleşen mevsimsel alerjiler, şiddetlenen rüzgarlar ve aşırı sıcak havalar gibi yaşanan olağandışı etkilerini neden ve neyin sebep olduğunu açıklamadan konuşmamız gerektiğini söylüyor. Çünkü iklim değişikliğinin parti yanlısı yan anlamları da beraberinde getirdiğini düşünüyorlar.
Bu bakış açısı hukuk alanında da ivme kazanıyor. Cumhuriyetçi yerel ve federal yetkililer, iklimle bağlantılı yasaları görmezden geliyor ve iklim değişikliği ve iklim değişikliği kaynaklı doğa olaylarından bahsetmiyor.
Kuzey Carolina’nın kıyı kesimlerindeki şehirlerin iç tüzüklerinde “deniz seviyelerinin yükselişi” yerine “sel kaynaklı hasarlar” deniyor. Amerika kıtasının kuzeyinde bulunan Büyük Ovalar’daki (Great Plains) yerel yönetimler bir takım yeşil yasal düzenlemeler gerçekleştirse de, bunları para tasarrufu veya hava kalitesini arttırma çerçevesinde ele alıyor. Texas Hükümeti tarafından kasırgalara karşı önlem almak adına geçtiğimiz yıl hazırlanan bir raporda, “iklim değişikliği” sadece bir kere yer alırken, “gelecekte olabilecek değişikliklerden etkilenmeyecek” şekilde (future-proofing) cümlesi toplam 44 kere geçiyor. Bunun yanı sıra iklim değişikliği dememek için bir hayli uğraşmışlar ve “değişmekte olan hava koşulları”, “değişen insani ve çevresel durumlar” gibi cümleler çokça yer alıyor.
“İklim” Kelimesi Hükümetin Sosyal Medya Hesaplarında Yok Oluyor
İklim değişikliği, ABD hükümetinin merkezi olan Capitol Hill’deki meclis üyeleri arasında ayrışmaya yol açıyor olsa da kimse aşırı hava olaylarına daha dayanıklı altyapı inşa etme konusunda üzüntü duymuyor. “Dirençlilik” (resilience) kelimesi kongrede, ulaşım, otoyol ve altyapı gibi konularda değerlendirilmekte olan veya çoktan yürürlüğe girmiş yasalarda çokça yer alıyor.
Amerikan İnşaat Mühendisleri Birliği’nin yöneticisi Thomas W. Smith, Roll Call’a verdiği röportajında “Dirençlilikten bahsederken liberal, muhafazakar, sağcı, solcu olmak fark etmiyor” diyor. Kongredeki Cumhuriyetçiler, doğa felaketlerinin federal yapılara verdiği zararın farkındalar. Yıkıp yeniden inşa etmenin yüksek maliyetli döngüsüne bir son vermek istiyorlar ancak bu sorunun temel nedeninden bahsetmek istemiyorlar.
Trump yönetiminde kullanılan “dirençlilik”, “sürdürülebilirlik”, “afet öncesi önlemler” gibi zayıf tanımlamaların kullanımı devlet kuruluşlarında yükselişte. Kömür ve petrole yatırımı savunan ve teşvik eden Trump yönetimi altında, ABD hükümetinin internet sitesinde, sosyal medya hesaplarında ve raporlarında “iklim” kelimesinin yok olması da hiç tesadüf değil.
Ekim ayının başında E&E haber ajansı, Beyaz Saray’ın Kaliforniya’da otomobil kirliliğine karşı ülkenin geri kalanına kıyasla daha sıkı yaptırımları içeren bir yasa taslağında yer alan iklim değişikliğinin “ciddi bir sorun” olduğu cümlesini sildiğini yayımladı.
Ancak “dirençlilik” kelimesinin kullanımı Trump yönetiminden önce de yükselişteydi. Google Trends’in 2004’ten bu yana taradığı aramalara göre “dirençlilik” kelimesinin kullanımı giderek artıyor.
The Grist’te yayımlanan yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan ve komşuları hâlâ büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlı ancak yenilenebilir…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan, 2229 kişiyle zirvede en büyük delegasyona sahip ülke olarak kaydedildi.…
Fosil yakıt lobicileri COP29’da iklim açısından en hassas ülkelerin delegasyonlarını gölgede bıraktı; zirveye iklim açısından…