Bilim

İklim Değişikliği ve Türkiye Tarımı Etkileşimi (İklimIN)

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği hibeleri tarafından finanse edilen İklim Değişikliği Alanında Ortak Çabaların Artırılması Projesi (İklimIN) kapsamında 2019 yılı boyunca devam eden iklim değişikliği eğitimleri kısa bir süre önce tamamlandı. 12’si büyükşehir belediyesi olmak üzere toplamda 20 il ve çevresinde (komşu illerle birlikte yaklaşık 60 ilde) gerçekleştirilen eğitimler aracılığıyla yerel paydaşların iklim değişikliği ile mücadele alanında politika üretme, geliştirme ve uygulama kapasitelerinin artırılması ve karşılıklı bilgi alışverişi sağlandı. 17 modül halinde verilen eğitimlerin tamamına linkten ulaşabilirsiniz. Biz de eğitim modüllerinin kısa versiyonlarını iklimhaber.org okuyucularıyla paylaşarak, daha fazla insanın bu değerli bilgilere ulaşımını hedefliyoruz. Sizleri, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu’nun “İklim Değişikliği ve Türkiye Tarımı Etkileşimi” başlıklı eğitim modülünün kısa versiyonu ile baş başa bırakıyoruz.

Yazı: Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu, Çukurova Üniversitesi

İklim, zamana ve bölgesel farklılıklara dayalı olarak tarımsal üretimin ve veremliliğin en önemli belirleyicilerinden biridir. Tarım ise, insanlığın devamı için gerekli olan temel ürünleri (yani gıda, yem, lif veya biyoyakıt) sağlamakla beraber, suyun ve toprağın kullanımını dolayısıyla tüm ekosistemi bütün olarak ele alan yaşamsal bir döngüdür. İklim değişikliğinin tarımsal üretimdeki olumsuz etkilerini önlemek ve tarımsal üretimi iklim değişikliğine adapte etmek için ise planlanma gerekir. Birleşmiş Milletler’in (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 13’ünde “iklim değişikliği ve etkileriyle mücadele” etmek amacıyla oluşturulan acil eylem planı mevcut. Bu eylem planlarında, tarımsal üretimde oluşturulacak bitki desenlerinin dayanıklılığı ve üretim sistemlerinin iklim risklerine ve doğal afetlere uyumlu hale getirme kapasitelerinin planlama yapılması hedefleniyor. Tarımsal sistemlerde iklim değişikliğine uyum sağlanması, “açlığın sona ermesi, gıda güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi” birincil hedef olurken, ikinci hedef ise “sürdürülebilir gıda üretim sistemlerini sağlamak, üretimi artırmak, ekosistemleri korumak, iklim değişikliğine uyum kapasitesini güçlendiren dayanıklı tarım uygulamalarını uygulamak” olarak belirlenmiştir.

Tarım, ekosistemlerle toplumun kesiştiği yegâne noktada bulunur. İklim değişikliği başta meteorolojik bir problemmiş gibi algılanıyor olsa da doğal ekosistemlerde, özellikle besin maddesi döngülerinde veya hidrolojik döngüde birçok çevresel unsuru tepeden tırnağa etkileme potansiyeline sahip. Tarım ve gıda güvenliği ise iklim değişikliği açısından en savunmasız sektörler olarak nitelendirilebilir. İklim değişikliği bitkisel üretimi kolaylıkla etkileyebilecek çapta küresel bir krizdir. Ancak bu kriz, ülkenin gıda güvencesi ve mahsul veriminin iklim değişkenliğine nasıl tepki verdiğine de bağlı. Bu nedenle tarım ve gıda sektörlerinin sosyo-ekonomik önemi göz önüne alındığında, gelecekteki iklim değişikliğinin ürün verimliliğine ve gıda güvencesine etkilerinin incelenmesi şart.

İklim değişikliğinin tarım sektörüne yansımasının etkilerinin, ülkemizde ve dünyada en çok görülebileceği hususlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Verim azalışı,
  • Sulama suyu talep ve maliyetinin artışı,
  • Dikim ve hasat zamanında kaymalar veya değişiklikler,
  • Ürün yetiştirme elverişliliğinde azalma ve
  • Daha fazla hastalık ve zararlı (pest).

Genel olarak bütün tarım mahsullerinin büyümesi için toprak, su, güneş ışığı ve sıcaklığa ihtiyaç var. İklim, sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle tarım sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek seviyede. Bu yüzden, iklim değişikliği etkilerinin sektör açısından gelecekte içerdiği veya içerebileceği risk veya fayda ancak karmaşık bilgisayar modellemeleri ile yapılabilir. Ancak bu modellerin de güvenilirliği tartışılabilir bir konu.

IPCC tarafından yapılan RCP8.5 senaryosuna göre elde edilen sıcaklık verileri incelendiğinde ülkemizin yıllık ortalama sıcaklıklarının 2013-2099 periyodu boyunca sürekli artış trendinde olduğu göze çarpıyor. Periyot sonunda artışın ortalama 3.6 derece olacağı tespit edildi. Isınma trendinin özellikle 2060’lardan itibaren yükseldiği görülüyor. Elde edilen verilerde en düşük artış 0.9 derece, en yüksek artış miktarı ise 6.3 derece olarak gözlemleniyor.

Yağış verilerinde ise, 2013-2099 periyodu için yağışların yaklaşık olarak 0.13 mm/gün, yani yaklaşık 47 mm/yıl azaldığı görülür. Bu genel azalış trendine rağmen, yağışlardaki değişimin düzenli bir rejim izlemediği de göze çarpıyor. En yüksek artış 0.5 mm/gün (yıllık yaklaşık 180 mm), en fazla düşüş 150 mm civarında.

Elde edilen sonuçların hemen hemen hepsinde bariz bir sıcaklık artışı, bunun yanı sıra belirli ölçüde yağış rejimi değişkenlikleri ve yağış azalışı göze çarpıyor. Bu artışın sonucunda mahsullerin büyüme hızlarında, özellikle tahıl ürünlerinin çiçeklenme ve hasat dönemlerinde farklılıklara yol açacağı, şimdiden bu tarihlerin birkaç gün ya da hafta değiştiği gözlemleniyor. Bu ölçekte bir küresel ısınmanın ülkemize uzun vadede faydadan çok zarar getirebileceği unutulmamalı.

Genel olarak, bu değişimler Kuzey Avrupa tarımsal üretiminde, büyüme mevsiminin ve donmanın yaşanmadığı dönemin uzaması, yüksek sıcaklıklar ve daha uzun büyüme mevsimleri, aynı zamanda yeni ürünlerin ekilmesine olanak verebilecek olması nedeniyle fayda getirebilirken, ülkemizin de içinde bulunduğu Güney Avrupa blokunda, aşırı ısı olayları ile yağış ve su mevcudiyetindeki azalmaların mahsul üretimini engellemesi bekleniyor. Sıcaklık ve büyüme mevsimlerindeki değişimler, mahsul verimini etkileyebilecek bazı vektörel türlerin, istilacı otların veya hastalıkların çoğalmasını ve yayılmasını etkileyebilir. Bu yüzden mahsul veriminin, şiddetli hava olayları ile haşere ve hastalık gibi diğer faktörler ile beraber yıldan yıla giderek değişime uğranması bekleniyor.

İklim değişikliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sıcaklık ve yağışlardaki farklılaşma, yeteri kadar yağış almayan yerler daha fazla yağış alabilecek ya da bazı çok soğuk bölgelerin daha yaşanılabilir duruma gelebileceği, bu nedenle bazı ormanların daha uygun sıcaklıklara ve artan yağışa kavuşabileceği unutulmamalı. Bunun dışında artan ısınmaya bağlı olarak nem ve sıcaklık oranında gözlemlenen değişimler böcek metabolizma işlevlerini, üreme kapasitelerini, beslenme alışkanlıklarını ve dolaylı olarak da yayılış alanlarını etkileyecek. Küresel ısınma sürecinde böcek ve diğer zararlıların yer değişimlerinin etkileri kuzey enlemlerde gözlemlenmeye başlandı. Farklı böceklerin farklı lokasyonlara yerleşmesi, terk edilen bölge için ürün artışı gibi olumlu etkilerinin de olacağı söylenebilir.

Sıcaklık artışı ile beraber gözlemlenecek su kaybı karşısında su mevcudiyetine uygun davranarak mahsul rotasyonu, ekim tarihlerinin sıcaklığa ve yağış düzenine göre düzenlenmesi ve yeni koşullara daha uygun mahsul çeşitlerinin kullanılması (örneğin ısı ve kuraklığa dirençli mahsuller) gibi çiftçilik uygulamaları yapılmalı. Kuraklık durumunda ise, kuraklığı ortadan kaldırmak kısa sürede mümkün olmadığı için, kuraklığa uygun ürün seçimi yapılarak (örneğin, çok su isteyen pirinç yerine daha az su isteyen buğday ekilerek) bu olumsuz etki giderilebilir. Başka bir ifade ile yeni duruma adaptasyon amacıyla bölgede yeni bitki deseni önerilebilir.

Ancak küresel iklim değişikliğinin insan ve diğer canlı habitatlarının bazısını tahrip ederken yerlerine yeni habitatlar sunduğu da unutulmamalı. İklim değişikliğinin tarım sektörüne olumlu ve olumsuz etkilerinin olabileceği belirtiliyor. Bitkilerin daha erken ekiminin ve daha geç hasadının olabileceği olumlu bir etki olarak tahmin ediliyor. Ülkemizde iç bölgelerde de ikinci ürün alınabileceği, turunçgil tarımının iç bölgelere kadar genişleyebileceği, Akdeniz şeridinde tropik bitkilerin yetiştirilebileceği ileri sürülüyor.

İklim biliminin risk yönetimi ve uyum planlamasındaki entegrasyonu, sürdürülebilir tarımın öncelikleri arasında. İklimsel risk değerlendirmesi ve yönetimi yaklaşımı, hava durumu izleme, iklim verileri analizi, mahsul-hava ilişkileri, mevsimsel tahmin ve ekonomik modellemede son gelişmeler göz önünde bulundurularak temel olarak aşağıdaki gibidir.

  • İklim verileri ve analizleri için modern yöntem ve araçların, yerel çapta yapılmış otomatik meteorolojik ölçümlerin (yağış, sıcaklık, rüzgar, vb.) ve/veya yakındaki gerçek zamanlı ve mevsimsel tahminlere dayalı uydu yağış tahmin ürünlerinin dâhil edilmesi;
  • İklim risklerinin analizi ve iklim-hava etkileşimlerini kullanarak iklim etkilerinin değerlendirilmesi;
  • Ekonomik modellerin entegrasyonu, doğrusal ve doğrusal olmayan optimizasyon yöntemleri ve çiftçiler tarafından risk algısı;
  • Çiftçilere tavsiyelerin hazırlanması ile beraber modern bilgi ve iletişim teknolojilerinin sektör çalışanlarına ulaştırılması.

Bütün bu bileşenler, yetiştirilecek olan tüm ekin türleri, kullanılabilecek girdileri ve izlenecek uygulamaları hakkında bilgi sağlamaya katkıda bulunuyor, böylece çiftçiler yönetim kararlarını kısa sürede yerine getirmeye hazır olabilecekler.

Mevcut koşullarda bir tarım cenneti olabilecek olan ülkemiz için, sürekli değişim gösteren iklim koşullarının sonucunda tarım sektörünün genel anlamda fayda sağlayabileceğini düşünmek hayalperestlikten başka bir şey değil. Bazı küçük bölgeler öngörülen değişimlerden olumlu sonuçlar alabilecek olsa da büyük ölçekte ülkemiz sıcaklık ve yağış değişimlerinden en çok zarar görme potansiyeli olan ülkelerin başında geliyor.

Kamu veya özel ayırt etmeksizin konu ile ilgilenen bütün kuruluşların, bölgesel iklim öngörülerini dikkate alarak risk analizi yapmaları, strateji ve eylem planlarını belirlemeleri sektörün sürdürülebilirliği açısından çok büyük önem arz ediyor.

Unutulmamalıdır ki, iklim, atmosfer kimyası, toprak fizyolojisi ve kimyası çok fazla değişkene sahip dinamik sistemlerdir. Bu sistemlerin hepsi tarım sektörünü temelden etkileyebilecek potansiyele sahip. Bu nedenle risk ve özellikle fayda analizlerinde beklenti çok yüksek tutulmamalı.

Eğitim modülünün tamamına ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Önceki Haberler

Uluslararası Adalet Divanı’nda Görülen İklim Değişikliği Davasının Duruşmaları Sona Erdi

İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…

16 Aralık 2024

GES ve RES Projeleri Yapı Denetim Kapsamından Çıkarıldı: “Yenilenebilir Enerji İvme Kazanacak”

Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…

16 Aralık 2024

WEF: Emisyonlar 2050 Net Sıfır Hedefi için Yeterli Hızda Azaltılmıyor

Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni bir çalışmasına göre, küresel seragazı emisyonlarının %40’ını oluşturan sekiz sektördeki emisyon…

16 Aralık 2024

COP16 Kuraklık Çerçeve Anlaşmasını 2 Yıl Erteleme Kararı ile Sona Erdi

Dünya, kuraklık ve arazi bozulumuna en çok maruz kalan ülkeleri desteklemek için yeni bir çerçeve…

16 Aralık 2024

İklim STK’lardan Ortak Talep: Hizmet Amaçlı Binalarda Güneş Enerjisi Zorunlu Olsun

İklim ve çevre alanında çalışan 8 sivil toplum kuruluşu, okul, hastane, belediye binası, kamu binası,…

13 Aralık 2024

Çin Kömür Madenleri Kaynaklı Metan Emisyonlarını Azaltmak için Kuralları Sıkılaştırıyor

Çin, kömür çıkarımı sırasında açığa çıkan metan emisyonlarını azaltma amacıyla daha sert kurallar getireceğini duyurdu. Metan,…

13 Aralık 2024