;
Analiz Ekonomi

İklim Değişikliği ve Gıda Güvenliği: “İklimsel Akıllı” Gıda Üretimi

İklim değişikliği, gıda ve beslenme güvenliğini etkiler. Bu etki gıdanın varlığı, kalitesi, erişilebilirliği ve dağıtımı üzerindeki değişimler ne­deniyle ortaya çıkar. 2016 yılında dünyada 815 milyondan fazla insan yetersiz beslenmiştir. Bu sayı dünya nüfusunun %11’ine karşılık gelir. Ancak yetersiz beslenme tüm dün­yaya eşit dağılmamıştır. Afrika’da (%20), Güney Asya’da (%14,4) ve Karayipler’de (%17,7) gıda güvenli­ğindeki düşüşe paralel olarak daha yüksek oranlarda görülür.

YAZI: Prof. M. Levent KURNAZ, Boğaziçi Üniv. İklim Değişikliği ve Politikaları Uyg. ve Araş. Merk.

Ekim ayının başında Birleşmiş Milletler’in (BM) bir alt kuruluşu olan Hükümetlerarası İklim Deği­şikliği Paneli (IPCC) 1,5°C rapo­runu açıkladı. Bu raporun temeli 2015 Paris Anlaşması’na dayanıyor. Bu anlaşma eğer mümkünse küre­sel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandı­rılmasını, ama 2°C ile sınırlamanın ana hedef olduğunu ortaya koymuş­tu. Anlaşmadan hemen sonra da IPCC eğer küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamazsak olacakları anlat­mak için bir rapor hazırlamakla gö­revlendirildi. Üç yıllık bir çalışmanın ardından da geçtiğimiz ay bu rapor kamuoyuna duyuruldu.

Gıda ve Beslenme Güvenliği

İklim değişikliği, gıda ve beslenme güvenliğini etkiler. Bu etki gıdanın varlığı, kalitesi, erişilebilirliği ve dağıtımı üzerindeki değişimler ne­deniyle ortaya çıkar. 2016 yılında dünyada 815 milyondan fazla insan yetersiz beslenmiştir. Bu sayı dünya nüfusunun %11’ine karşılık gelir. Ancak yetersiz beslenme tüm dün­yaya eşit dağılmamıştır. Afrika’da (%20), Güney Asya’da (%14,4) ve Karayipler’de (%17,7) gıda güvenli­ğindeki düşüşe paralel olarak daha yüksek oranlarda görülür. 1,5°C ısınmaya kıyasla dünya ortalama­da 2°C ısınacak olursa, gıda gü­venliği, yetiştirilen besin içeriği ve verimleri, hayvancılık, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği aşırı hava olayları nedeniyle kötüleşecektir. İklim değişikliğinin verim, ürün yetiştirilebilecek alan, zararlılar, fi­yat ve gıda arzı üzerindeki etkileri başta yoksulluğun ortadan kaldırıl­ması ve eşitsizlik olmak üzere ulus­lararası toplumun BM Sürdürüle­bilir Kalkınma Hedefleri’yle (SKH) buluşmasını engelleyeceği tahmin edilmektedir.

SKH 2 açlığı sona erdirmeyi, gıda güvenliğini sağlamayı, beslenmeyi geliştirmeyi ve 2030’da sürdürüle­bilir tarıma ulaşmayı amaçlamakta­dır. Bildiğiniz gibi SKH’ler Binyıl Kalkınma Hedeflerine (BKH) dayan­maktadır. BKH 1’e ulaşma çabaları, düşük ve orta gelirli ülkelerde ye­tersiz beslenen insanların oranını 1990’da %23,3’ten 2015’te %12,9’a düşürmüştür. İklim değişikliği en­gellenmeyecek olursa oluşacak sorunlar SKH 2’ye ulaşma olası­lığını tehdit etmekte ve BKH’ler ile sağlanan ilerlemeyi de tersine çevirebileceği görülmektedir. Gıda güvenliği ve tarım da yoksulluğun ortadan kaldırılması (SKH 1), sağlık ve esenlik (SKH 3), temiz suya ula­şım (SKH 6), insana yakışır iş (SKH 8), kara (SKH 14) ve deniz (SKH 15) ekosistemlerinin korunması da­hil olmak üzere sürdürülebilir kal­kınmanın diğer yönleri için kritik öneme sahiptir. Gıda güvenliğinin sağlanmaması diğer hedeflerin sağ­lanabilmesini zorlaştıracaktır.

1,5°C’lik bir küresel ısınma ile kı­yaslandığında 2°C’lik ısınma tüm dünyada ve bölgesel olarak, an­cak özellikle de 40 derece kuzey ve güney enlemleri arasında kalan bölgede mahsul veriminde ve genel anlamda beslenmede büyük riskler oluşturacaktır. Atmosferdeki CO2 oranındaki artış sıcaklık ve yağışlar­daki aşırı hava olaylarını artıracak­tır. Bunun anlamı sıcak ve kurak dönemlerin de, aşırı yağışların da artacak olmasıdır. Bundan dolayı iklim değişikliği yakın gelecekte, yetersiz beslenme durumunu daha da kötüleştirebilir, besinlere erişi­mi ve gıda ürünlerinin kalitesini azaltabilir. Tarımda ve içme amaçlı kullanılan sudaki azalma ve buna bağlı besine ulaşmadaki kırılganlık 2°C’ye kıyasla 1,5°C ısınmada çok daha az olacaktır. Isınmanın 2°C’ye ulaşması özellikle Afrika’nın Sahel bölgesinde, Akdeniz, Orta Avrupa, Amazon ve Batı ve Güney Afrika gibi bölgelerde tarımsal problemle­rin daha da şiddetlenmesini berabe­rinde getirecektir.

Yalnız haberler hep kötü yönde de­ğil. Bazı çalışmalar 2°C’deki yüksek CO2 konsantrasyonlarının, özellikle kutuplara doğru gidildikçe 1,5°C’ye kıyasla daha olumlu etkilere neden olduğunu bildirmektedir. Daha yük­sek enlemlerdeki üretim, düşük en­lemlerdeki durumun tersine, tarım yapılabilecek alanlardaki artış ile mahsul ve otlaklardaki verim artı­şından fayda görebilir. Benzer bir durum buzulların erimesinden de etkilenecek olan yüksek enlem ba­lıkçılık için de söylenebilir.

Güvenliği Etkileyen Faktörler

Buğday, pirinç ve patates gibi C3 bitkilerinin teorik olarak atmosfer­de artan CO2 oranından dolayı daha hızlı büyümeleri beklenirken bu etki sahada yeterince görülmemek­tedir. Dahası, sıcaklık stresi altında büyüyen bitkilerde sıklıkla protein ve besin içeriğinde kayıp görülmek­tedir. Bunlara ek olarak, demir ve çinko gibi bazı mikrobesinler de daha az biriktirilecek ve üretilen gıdada daha az bulunacaktır. Bu et­kilerin tümüne birlikte baktığımız­da protein eksikliğinin 2050 yılına kadar fazladan 150 milyon insanı etkileyeceği hesaplanmaktadır.

Gıda güvenliği projeksiyonlarını et­kileyen faktörler arasında bölgesel iklim projeksiyonlarında değişken­lik, iklim değişikliğinin azaltılması için yapılan çalışmalar, tarım ürün­lerinin vermesi beklenen biyolojik tepkiler, aşırı hava olayları (kurak­lıklar, seller), finansal dalgalanma­lar ile haşere ve hastalıkların dağı­lımının değişmesi yer almaktadır. Sıcaklık ve yağış değişikliklerinin, küresel gıda fiyatlarını 2050 yılına kadar %3–84 oranında artırması ön­görülmektedir. İklim değişikliğinin gıda fiyatlarına olan etkisi arazi kul­lanım değişiklikleri, enerji politika­ları ve gıda ticaretindeki farklılıklar ile birlikte ele alınmalıdır. Özellikle enerji üretimi için tarım alanlarının kullanılması ve bunun bir politika aracı olarak geliştirilmesi problem­leri daha da artırabilir.

Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiricili­ği, tarım ve hayvancılık sektörlerine benzer zorluklarla karşılaşmakta­dır. Ayrıca denizlerdeki yüksek av­lanma oranları sudaki canlı mikta­rını azalttığından problem daha ağır hissedilmektedir. Denizlerdeki asit­liliğin artması da fotosentez yapan birincil gıda üreticisi planktonların yaşamını güçleştirdiğinden, deniz­lerdeki besin zinciri karalara oranla daha zor durumdadır.

“İklimsel Akıllı” Gıda Üretimi

Gıda güvenliği üzerindeki insan etkileri arasında demografik deği­şiklikler, gıda israfı, diyet değişimi, gelir ve fiyatlar, depolama koşulları, sağlık durumu, ticaret modelleri ve çatışmalar bulunmaktadır. Tüm bu sistemik değişiklikler karşısında, uyum stratejilerinin etkinliği be­lirsizdir. Gelecekteki ekonomik ve ticari ortamlar ve bunların değişen gıda arzına verecekleri tepki bu faktörler ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Özellikle gıda israfının azaltılması ve diyet değişimi olarak niteleye­bileceğimiz hayvansal gıda tüketi­mindeki azalma gıda güvenliğinin sağlanması açısından belirleyici rol oynayabilir.

Görüldüğü gibi, iklim değişikliğinin gıda güvenliği üzerindeki etkileri uyum yoluyla azaltılabilir. İklim değişikliğinin tarımsal verimi düşür­mesi muhtemel olsa da, karşılaşıla­cak kötü sonuçları çeşitli yollarla azaltmak mümkün. Bu çözüm yolla­rı arasında verimli yatırımlar, çiftçi­lere yeni verimli teknolojiler hakkın­da bilgi sağlamaya yardımcı olacak bilinçlendirme ve sürdürülebilir tarımsal tercihler geliştiren güçlü uyum stratejileri ve politikaları sayı­labilir. Bu bağlamda, “iklimsel akıl­lı” gıda üretimi ve dağıtım sistemle­ri gibi girişimler, gıda sistemlerine yönelik teknolojiler ve adaptasyon stratejileri, iklim değişikliğine uyum sağlamaya yardımcı olabileceği gibi iklim değişikliğini azaltma hedefleri­ni de karşılayabilir.