İklim felaketlerinin sayısı arttıkça, özellikle Asya’da daha fazla insan evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Yeni sayılar, sadece 2022’de 32,6 milyon insanın aşırı hava olayları nedeniyle yerinden edildiğini gösteriyor.
Internal Displacement Monitoring Centre’a (Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi-IDMC) göre, 2022’de felaketler nedeniyle 32,6 milyon insan ülke içinde yerinden edildi. Bu, son 10 yılın yıllık ortalamadan %41 daha yüksek. 2022’de çatışma ve şiddet nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı ise 28,3 milyon.
IDMC, özellikle 2022 yılında felaketler nedeniyle ülke içinde yerinden edilenlerin sayısının en yüksek olduğu ilk beş ülkeden dördünün Asya’da olduğunu söyledi. Pakistan 8,2 milyonla en yüksek rakama sahipken, onu 5,5 milyonla Filipinler ve 3,6 milyonla Çin izledi. Durum her geçen yıl daha kötüye gidiyor.
2021 tarihli Dünya Bankası raporuna göre, iklim değişikliği altı bölgedeki 216 milyon insanı 2050 yılına kadar ülkelerinde yer değiştirmeye zorlayabilir.
Bununla birlikte, Ineas-Yusof Ishak Enstitüsü’nden kıdemli uzman Vinod Thomas, bu tahminlerin gerçeği yansıtmayabileceğini söylerken, rakamların daha yüksek olabileceğini aktardı.
Güney Asya’daki Risk Büyük
Thomas’a göre, nüfus yoğunluğu ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasızlığı Güney Asya’yı bu anlamda odak noktasına taşıyor. Özellikle Bangladeş, Pakistan ve Afganistan’ın iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler olması bekleniyor.
Dünya Ekonomik Forumu’na göre, Güney Asya’nın GSYİH’sinin %10 ila %18’i iklim felaketleri nedeniyle risk altında. Thomas, iklim değişikliği kaynaklı ülke içinde yerinden edilmenin ev sahibi ülke üzerinde ciddi ekonomik yansımaları olduğunu söyledi.
IDMC’ye göre, Avustralya’da 2019’dan 2020’ye kadar yaşanan yaz orman yangınları sırasında, bir kişinin bir günlük iş kaybından kaynaklanan ekonomik üretim kaybı yaklaşık 510 dolardı. 65 bin insan ise yangınlar nedeniyle yerinden edildi.
IDMC, bir yıl boyunca evlerine dönemeyenlerin yalnızca barınma ihtiyaçları maliyetinin 44 milyon ila 52 milyon dolar arasında olduğunu söyledi. Ancak iklim felaketleri nedeniyle yerinden edilen insanlar ülkeyi tamamen terk etmeye de karar verebilir.
Göç Yolları
Kaldor Uluslararası Mülteci Hukuku Merkezi’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Tamara Wood, iklim değişikliği nedeniyle ülke içinde yerinden edilmenin sınır ötesi yerinden edilmeden çok daha yaygın olmasına rağmen, iklim değişikliğinin etkileri kötüleştikçe insanların yavaş yavaş sınırların ötesine geçmeye başlayabileceğini söyledi.
Kasım ayında Avustralya, Tuvalu ile her yıl 280 vatandaşa Avustralya’da daimi ikamet hakkı sunan bir göç anlaşması imzaladı.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) göç ve insan hakları konusunda kıdemli danışmanı Pia Oberoi, Güneydoğu Asya’da insanların iklim değişikliği ve çevresel bozulma karşısında halihazırda hareket ettiğini söyledi. Ancak bu tür hareketlerin bazen işçi göçü gibi geleneksel göç akışları olarak gizlenebileceğini de ekledi.
Örneğin, Güneydoğu Asya’daki Bangladeşli göçmen işçilerin neden yurt dışına çalışmak için gittiklerine ve bunu yapmak için genellikle büyük borçlar almaya istekli olduklarına dair çok az araştırma var.
Wood, iklim değişikliği nedeniyle ülkelerini terk edenlere yardım etmenin sürdürülebilir yollarının, onlara vizeden daha fazlasını sunmayı içermesi gerektiğini, aynı zamanda niteliklerinin tanınmasını sağlamak veya kültüre entegre olmalarına yardımcı olmak gibi noktaları da içermesi gerektiğini söyledi.
Oberoi, “Durumlarını ve savunmasızlıklarını anlamak için daha iyi araştırmalar yürütmemiz ve ardından buna koruyucu yanıtlar sağlayacak yöntemler geliştirmemiz gerekiyor” derken, ülkelerin, iklim değişikliğinden etkilenen insanlara nasıl yardım edebileceklerini bulmak için kendi hukuk sistemlerini düzenleyebileceklerini de sözlerine ekledi.
Thomas ise ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkmak için üç adıma odaklanması gerektiğini belirtti. Bu adımlar; yardım ve rehabilitasyon, iklim değişikliğine uyum ve ekonomileri karbondan arındırarak azaltım. Bunun yanı sıra Asya ülkelerinin mültecilere yardım ve rehabilitasyon konusunda hazırlıklı olmadığını ve sosyal ve mali güvenlik ağları oluşturma konusunda yetersiz performans sergilediğini söyledi.