YAZI: Suzi Kerr
Çeviri: Eren Baltaş
Geçtiğimiz sene ABD, Ian Kasırgası, kuraklık ve sıcak hava dalgaları gibi iklim kaynaklı aşırı hava olaylarından dolayı 2 milyar doların üstünde masrafla karşı karşıya kaldı. Kereste, pamuk, domates, buğday ve enerji sektörlerinin hepsi –ve tabii, kot pantolondan restorandaki yemeklere, bu sektörlerin ürünü olan her şey– bu olaylardan etkilenerek pahalandılar. İklim kaynaklı aşırı hava olayları ve felaketler artık giderek artan bir sıklıkta üretim kesintilerine, tedarik zinciri sıkıntılarına ve daha yüksek yaşam maliyetine neden oluyorlar.
Gıdanın maliyeti ise kuraklık, yangınlar ve seller gibi iklim kaynaklı felaketlerden etkilenmeye özellikle açık bir konumda. Örneğin 2022 yılında, ABD’de yumurtanın %60 oranında pahalandığını görüyoruz. Kuş gribinin palazlanması ve artan taleple beraber, sıcaklık ve kuraklık tavuk yemini %30 daha pahalı hale getiriyor. İklim değişikliği Teksas’ta pamuk, Florida’da portakal ve Kaliforniya’da domates yetiştiriciliğine önemli ölçüde zarar veriyor.
Dünyanın her yerinde bu durum en çok yoksulları etkiliyor. Yoksullar, gelirlerinin giderek artan bir kısmını yiyecek için harcamak zorunda kalıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde, insanlar iklim değişikliğinin etkilerini cüzdanlarında ve yaşam alanlarında ciddi biçimde hissediyorlar. Genel yiyecek fiyatları geçen sene Nijerya’da en az %24, Mısır’da ise %62.7 oranında arttı.
Mısır, şu anda hem savaşın hem de iklim değişikliğinin enflasyon bazında sonuçlarını deneyimliyor. Ukrayna’daki Rus işgali Avrupa’dan gelen buğdayın sekteye uğramasına yol açarken, Mısırlı çiftçiler bir yandan da ekinlerini mahveden, fiyatların giderek yükselmesine yol açan aşırı sıcaklık ve evrimleşen haşereler gibi sebeplerle uğraşıyorlar.
Gıda üretimine verdiği zararların haricinde, iklim değişikliği çalışma ve tedarik aşamalarına da ciddi zararlar veriyor. Sıcak hava dalgaları, orman yangınları, enerji ve internet kesintileri depolarda, yollarda ve ev ofislerinde çalışan işçileri etkiliyor. İşçi sağlığı ve güvenliğinin en önemli öncelik olması gereken bir ortamda, iklim krizi iş kesintilerine ve fiyatların yükselmesiyle yaşam kalitesinin düşmesine neden oluyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün bir raporuna göre, sıcaklık dalgalarının 2030 yılına kadar dünya genelinde çalışma saatlerini %2 kadar azaltması bekleniyor. Bu, 80 milyon tam zamanlı işin ve küresel olarak 2,4 milyar doların kaybedilmesi demek.
İyi haber şu ki, iklim değişikliği kaynaklı ekonomik kaosa karşı tamamen çaresiz değiliz. Yenilik ve adaptasyon ile iklimin etkilerini azaltabiliriz, hatta iklim değişikliğinin ana sebebi olan emisyonları yok edebiliriz. İklim değişikliğine yol açan kirliliği azaltacak politikalar izleyebilir, böylece ekonomilerimizi güçlendirebilir ve tüketicilerin tasarruf yapmasına yardımcı olabiliriz.
Tıpkı enflasyonun kolayca çözülecek bir problem olmaması gibi, iklim değişikliği de toplumların büyük dönüşümler yaşamasını gerektiren bir problem. Avrupa’nın Rusya’dan gelen petrol ve gazın yerine başka şeyleri koyma deneyiminde de görüldüğü üzere, hükümetler gerekli dönüşümleri bir kriz esnasında yapmaya çalıştıklarında bu epey zahmetli ve pahalı oluyor. Bunun yerine, ekonomi bazlı iklim politikalarını yavaşça hayata geçirecek, geniş ölçekli eylemli planları, enerji kaynaklarımızı az maliyetli yenilenebilir alternatifleriyle değiştirmemize, bu esnada yağmur ormanlarını korumamıza ve topluluklarımıza faydalarda bulunmamıza yardımcı olabilir.
Bunun somut ve güncel bir örneği, ABD’nin 2022’de çıkarttığı, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için 369 milyar dolarlık bir fonu kapsayan Enflasyon Azaltma Yasası. Bu yatırımlar yeşil enerji imalat projelerinde, ABD’nin enerji güvenliğini korumak için, aileleri ve piyasayı da güvence altına alarak kullanılacak. Fonun ailelerin elektrik giderlerini karşılayacak olmasının yanı sıra, Enflasyon Azaltma Yasası aynı zamanda daha ucuz ve temiz enerji kaynakları için de bir araç görevi görerek hem maliyeti hem de kirliliği azaltacak. Tipik bir ABD hanesi, herhangi bir değişikliğe gitmeden yılda yaklaşık 220 dolar tasarruf edebilecek.
Brezilya’da Mato Grosso eyaleti, Amazon ormanlarının mısır, sığır ve soya üretimleri yüzünden katledilmesine karşı ciddi bir program uygulamaya koydu. Eyalet, yerli halklarla ve küçük hane sahibi çiftçiyle ortak fon oluşturarak ormansızlaşmanın ana sebepleriyle mücadele edecek bir dizi politika oluşturmaya girişti. Bu çabalar ormansızlaşmanın eyaletin genelinde %90 oranında dev bir düşüş yaşamasını sağladı. Ormansızlaşma, Jair Bolsonaro’nun başkanlığı döneminde bile tarihsel standartlarının çok altında kaldı. Bütün bunlar olurken, orman koruma politikalarının getirdiği verimli arazi kullanımı sayesinde eyalet sığır ve soya üretimini üç katına çıkardı. Bu dönüşüm çabalarını desteklemek, yiyecek fiyatları krizinin çözümü açısından oldukça akıllıca bir iklim politikasıydı.
Piyasanın aktörlerini toplumcu hedeflerle birleştiren geniş ölçekli çözümler, iyi yatırımların önün açabilir, iklimsel kirlenmeyi engelleyebilir, yeşil enerjiye yönelik adil bir geçişi sağlayabilir ve tüketiciler ile toplulukları destekleyebilir. İklim değişikliği ve enflasyon, yaşam alanlarımızı, ailelerimizi ve bütçemizi tehdit eden, küresel problemlerdir. Akıllıca ekonomik iklim politikalarıyla, tek taşla iki kuş vurabilir, iki küresel sorunu da çözüme ulaştırabiliriz. Bu ekonomide, bu görmezden gelemeyeceğimiz bir fırsat.
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…
Karadeniz'de iki Rus petrol tankerinin ağır hasar almasıyla petrol sızıntısı yaşandığı açıklandı. Greenpeace ise iki…
Yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın geçiş ekibi, elektrikli araçlara ve şarj istasyonlarına yönelik desteğin kesilmesini…
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…
Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni bir çalışmasına göre, küresel seragazı emisyonlarının %40’ını oluşturan sekiz sektördeki emisyon…