YAZI: Prof. Dr. Doğanay Tolunay/İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Orman Fakültesi
İklim Haber’in KONDA ile beş yıldır devam eden ve artık gelenekselleşen İklim Algısı anketinde yine çarpıcı sonuçlar var. İklim değişikliği konusunda endişeli olanların sayısının %83 ile en yüksek seviyeye ulaşması önemli. 2022 yılında toplumu derinden sarsan orman yangını ve sel gibi aşırı hava olaylarının fazla yaşanmadığı, 2023’ün başında konuşulan susuzluk ve kuraklığın anketin yapıldığı tarihlerde henüz gündemde olmadığı hatırlandığında, bu endişelerin gündemle ilgili olmadığı değerlendirilebilir. Nitekim ülkemizdeki aşırı hava olayları sayısında artış olup olmadığı sorusuna verilen %93 oranındaki “arttı” cevabı bunu destekliyor. Bu cevap Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) verileriyle de örtüşüyor. MGM verilerine göre 2017 yılında 598 aşırı hava olayı meydana gelmişken, sonrasında sürekli artarak 2022 yılında 1030’a ulaşmış durumda.
İklim değişikliği konusundaki endişelerin inançlı kesimlerde daha düşük olması diğer dikkat çekici bir sonuç. Ayrıca eğitim seviyesinin de iklim değişikliği farkındalığını etkilediği anketlerden anlaşılıyor. Nitekim gerek iklim değişikliğinden endişe duyanların gerekse iklim değişikliğinin insan kaynaklı bir faaliyet olduğunu düşünenlerin oranı eğitim düzeyiyle birlikte artıyor.
Anket sonuçları sadece iklim değişikliğinden endişeli olanların, bu değişikliklerin insan faaliyetleri nedeniyle olduğunu ve aşırı hava olaylarının arttığını düşünenlerin oranları üzerinden değerlendiril- diğinde ülkemizde iklim değişikliği farkındalığının yüksek olduğu yorumu yapılabilir. Ancak iklim değişikliğinin sebepleri sorusuna verilen cevaplar yüksek farkındalıkla örtüşmüyor. Çünkü ilk sırada orman kaybı, ikinci sırada fosil yakıtlar ve üçüncü sırada ulaşım var. Endüstriyel tarım ve hayvancılık son sırada kalmış. Önceki yıllarda da benzer bir sonuç çıkmıştı. Son yıllardaki orman yangınları, aşırı odun üretimi, madencilik ve diğer tesislerle ormanların tahrip olmasının cevapları etkilediği söylenebilir.
Orman mühendisi olarak toplumda orman sevgisinin yüksek olması beni sevindirse de gerek ülkemizde gerekse dünyada iklim değişikliğinin en önemli sebebinin fosil yakıtlar olduğunu söylemek gerek. Endüstriyel tarım ve hayvancılık ile sanayi de diğer önemli faktörler. İklim değişikliğiyle mücadelede öncelik verilecek alanları belirlediği için iklim değişikliğinin sebeplerini doğru olarak ortaya koymak gerekli. Nitekim bu yöndeki bir soruya yeşil alanlar korunmalı, ulaşım kaynaklı CO2 azaltılmalı ve binalarda enerji verimliliği arttırılmalı yönünde cevaplar verilmiş. Termik santralların kapatılması ancak dördüncü sırada yer verilmiş. Oysa Türkiye seragazı istatistikleri incelendiğinde emisyonlarımızın %71’inin enerjiden kaynaklandığı görülüyor. Net sıfır karbon emisyon hedefine ulaşmak için yeşil alanların korunması ve artırılmasından çok enerji ve sanayi kaynaklı emisyonları düşürmek zorundayız. Ankete verilen cevaplar iklim değişikliği konusunda yüksek farkındalık olmasına rağmen henüz bilimsel bilginin topluma yayılmadığını gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır karbon emisyon hedefini onaylayanların oranının sadece %63’te kalması da bunu destekliyor.
Ankette orman yangınlarının çıkış sebepleri ilk defa 2021 yılında sorulmuştu. Bu soru 2022 yılında da yöneltilmiş. 2021 yılında katılımcıların %36’sı yangınların terör faaliyetleri ile çıktığına ve %27’si ise yanan alanlarının imara açılmak istendiğine inandıklarını ifade etmişlerdi. Kasım 2022 tarihli ankette terör faaliyetleri cevabını verenler %22’ye gerilerken, imara açılmak istenmesi cevabı verenlerin oranı %33’e çıkmış. Orman yangınlarının dikkatsizlik ve ihmalden çıktığını düşünenlerin oranı ise %20’den %34’e yükselmiş. 2021 yılındaki cevaplarda siyasi görüşlerin ön planda olduğu dikkat çekiyordu. Çünkü Cumhur İttifakını destekleyenler orman yangınlarının terör örgütlerince çıkarıldığı, Millet İttifakını destekleyenler ise imara açmak için yakıldığı görüşündeydiler. 2022 yılında siyasi tercihler sorulmasa da eğitim seviyesi ve inançlara göre cevapların farklılaştığı görülüyor.
Muhafazakârlar yangınlardan terör örgütlerinin, kendini modern olarak tanımlayanlar ise ormanları imara açmak isteyenlerin sorumlu olduğunu düşünüyor. Bu soruya verilen cevaplar da kamuoyunun orman yangınları çıkış sebepleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmadı- ğını, halen siyasi görüşlerinin düşüncelerini etkilediğini gösteriyor. Çünkü Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) resmi verilerine yılda ortalama 2700 kadar orman yangını çıkıyor ve bunun altısının sebebi terör örgütleri. 2021 yılı yangınlarında ise yine resmi verilere göre terör unsuru belirlenemedi. Benzer şekilde bugüne kadar yanan orman alanlarından verilen imar izni olarak kabul edilebilecek tek örnek Bodrum’daki bir otel. Ek olarak Anayasamıza yöre yanan orman alanlarının yeniden ormanlaştırılması zorunlu. Oysa orman yangınlarının %90’ı insanların ihmal ya da kasıtlı davranışlarından çıkıyor. Örneğin 2021 yılında yanan 140 bin hektar ormanın 37 bin hektarından elektrik nakil hatları sorumlu. Ayrıca iklim değişikliğinin de doğrudan orman yangınlarına neden olmadığını, insanlar tarafından başlatılan yangınların kısa sürede büyümesine yol açarak kontrol altına alınmasını zorlaştırdığını da belirtmek gerek.
Yorumlanması gereken diğer bir sonuç, katılımcıların oy tercihlerinde partilerin hangi politikalarının belirleyici olduğu sorusuna verilen cevaplar. Ekonomi, sağlık, eğitim, güvenlik, dış politika, çevre/iklim gibi on politika seçeneği sunulmuş. İlk üç sırayı ekonomi, eğitim ve sağlığın alması şaşırtıcı değil. Çevre/iklim politikaları ise sekizinci sırada kalmış. Karar vericilerin iklim değişikliği ile mücadele için adımlar atması, iklim değişikliğinin toplumun en önemli gördüğü 3 sorun arasına girmesi halinde mümkün olabilir. Ekonomi, sağlık, eğitim, güvenlik gibi acil görülen konular yanında iklim değişikliği ile mücadelenin kamuoyunun gündemine girmesi yakın zamanda pek mümkün görünmüyor. Nitekim seçim döneminde olmamıza rağmen iklim değişikliğine değinen fazla siyasetçi yok. Halbuki iklim değişikliği ekonomi, sağlık, su tedariki ve gıda üretimini doğrudan etkiliyor. Göçlere neden olması beklendiği için de bir bakıma güvenlikle de ilgili.
Özetle ülkemizde iklim değişikliği ile ilgili farkındalığın giderek arttığı, ancak bu farkındalığın bilimsel bilgi ile desteklenmesi gerektiği söylenebilir. Bilimsel bilgi ilköğretim kurumları, liseler ve üniversitelerde öğretim programlarına iklim değişikliği derslerinin konulması ile mümkün olabilir, ancak yetersiz olacaktır. Ek olarak siyasiler, kamu kurumları, STK’lar, medya, kanaat önderleri gibi toplumu yönlendirenlerin de iklim değişikliği konusundaki farkındalık ve bilgi seviyelerinin artmasıyla da bilimsel bilgi topluma yaygınlaştırılabilir.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…