Muğla’nın Milas ilçesi, Türkiye’de bugün kömüre karşı verilen en çetin mücadelelerden birine sahne oluyor. İkizköy halkı bir taraftan termik santralı besleyen kömür madeninin genişlemesi uğruna yok edilmek istenen Akbelen Ormanı’nı bekliyor, bir taraftan da bu tesislerin tarımsal geçim faaliyetlerine ve sağlıklarına yaptığı doğrudan etkiyle boğuşuyor.
YAZI: İ. Burak YALÇINYİĞİT
Milas, senelerdir Yeniköy (1986) ve Kemerköy (1994 ) Termik Santralları’nın etkisi altında. Her ikisi de 2014’ten beri IC İÇTAŞ Enerji ve LİMAK Enerji ortaklığı altında, YK Enerji tarafından işletilen bu santralların kömüre olan ihtiyacı, tarım ve turizmin öne çıktığı Milas’ın ve çevre köylerinin giderek kararmasına sebep oluyor. Kömür tükendikçe yeni yatakların kazılmasından en çok etkilenen yerleşimlerden biri olan İkizköy ise almış olduğu yaralara rağmen mücadeleyi bırakmıyor. Kömür madenciliğinin ve termik santralların iklim/çevre krizine ve dolayısıyla yerel ekonomilere yaptığı zararlar belirginleştikçe direnişe destek artıyor.
Örneğin, Milaslı olmadığınız dışarıdan anlaşılıyorsa ve Ören yoluna çıkmışsanız, önce “Akbelen’e mi?” diye soruluyor, sonra orman yangınları söndürülmez iken ağaç kesmenin garipliği konu ediliyor ve sonunda İkizköy’ün girişinde, nöbet alanı işaret edilerek uğurlanıyorsunuz.
Bu alanda ise günlük bağ/bahçe mesaisine ara vermiş ya da işini bitirmiş İkizköylüler ile aktivistleri sohbet ederken, toplantı yaparken, sunum takip ederken göreceksiniz. Yani İkizköy Çevre Platformu’nun günlük hali. Tabii eğer o sırada maden şirketi tarafından Akbelen’e veya Kocaçay’a yapılan bir saldırı yoksa veya jandarma köylüler ile aktivistleri zor kullanarak uzaklaştırmamışsa… Ne var ki Akbelen nöbeti 17 Temmuz’dan beri kömür madeninin önündeki tek engel.
“Bütün Canlılar Hasta. Yakında “Su, su” Diye Bağıracağız!”
Yeniköy Santralı’na 7 km mesafede yaşayan İkizköylüler, 2017’de yaşanan kamulaştırma sürecinde topraklarını maden şirketine kaptırarak kömür madenciliği ile tanışmış. Madenin kurulma sürecinde ayrıntılara vâkıf olamadan anlaşmaya taraf olduklarını ve toprakların değerinin altında bedellerle satın alındığını düşünüyorlar. Yörenin kadın çiftçilerinden Aytaç Yakar kandırıldıklarını söylüyor: “2017’de arazilerimize talip oldular. Sondaj yapacaklarmış. Bunun sebebi olarak bize söyledikleri buralarda suyun az olduğuydu; su çıkaracaklarmış. Meğer kömür için sondaj yapmışlar. Yeniköy Termik Santralı’ndan geldiler ve bizi önceden belirlenen dönem gelmeden imza atmaya götürdüler. ‘Hani imzaları daha sonra atacaktık’ dediğimizde, ‘Atın bu imzaları, bir şey olmayacak’ cevabını verdiler. Sonra da paralarımızın yattığını söylediler; oldubittiye getirdiler. Biz köylülere cahil muamelesi yaptılar. Topraklarımızı aldılar. Şimdi bir avuç toprağımız yok.”
Ne var ki, kamulaştırmayla İkizköy’ün üç mevkisinden birini açık ocak kömür madeni haline getiren şirket burada durmamış ve çok geçmeden sahasını genişletmek için girişimlerde bulunmaya başlamış. Kamulaştırmadan sonra maddi durumlarının giderek bozulduğuna vurgu yapan İkizköylüler’e göre, işletmenin yeni kömür yataklarına ihtiyacı var ve şimdiki hedef köylünün elinde kalan son araziler ile Akbelen Ormanı:
Ayşe Çoban: “Düşük bedellerle toprakları aldılar ve şimdi bu bölgede kömür de bitti. En çok da bu yüreğimizi yakıyor; artık olmayan kömür için yerlerimizin alınmış olması.”
Aytaç Yakar: “Kamulaştırmada aldığımız para kendimize kurmaya çalıştığımız yaşam alanının inşasına yetmedi; kredi çektik. Hâlâ borcunu ödediğim evin yapılmasından altı ay sonra ise madencilerden ihtarname geldi. Buradan da çıkmamı istediler. Ama başta bu alana yerleşme hakkım olduğunu söylemişlerdi. Şimdi Akbelen Ormanı’nın ağaçlarını kesmek istiyorlar; neymiş, gençleştirme yapacaklarmış. Hiç inandırıcı değil. Kömür orayı da yutacak, orası bitince ötesine gidecek. Onun için direneceğiz, Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz.”