Bilim

Iğdır Neden Avrupa’nın En Kirli Havasına Sahip?

800 metre civarındaki rakımıyla bölgeye göre kelimenin tam anlamıyla çukurda kalan Iğdır, son yıllarda yapılan her ölçümde ülkenin ve bölgenin havası en kirli kenti olarak saptanıyor.

YAZI: Şenol BALİ

Dünya çapında 117 ülke ve 6 bin 475 şehrin hava kirliliği değerlerinin analiz edildiği 2021 Dünya Hava Kirliliği Raporu kamuoyuna açıklandı. Rapora göre Türkiye, hava kirliliği sıralamasında 46’ıncı sırada yer aldı. Avrupa’nın havası en kirli kenti ise Iğdır oldu. Son yıllarda ilk sıralardaki yeri neredeyse  değişmeyen kentin kirli olmasında; etrafının dağlarla çevrili olması, Ermenistan’da bulunan Metsamor Nükleer santralı, göç sonucu artan betonlaşma ve egzoz salımları ile kalitesiz kömür kullanımı gibi nedenler sıralanıyor.

Iğdır, Türkiye’nin Doğu’sunda ve Ermenistan, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve İran’a komşu. 200 bin nüfusa sahip olan Iğdır’da son yıllara kadar tarım ve hayvancılık önemli düzeyde gelişmişti. Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı olmak üzere dört tarafı yüksek dağlarla çevrili olan Iğdır, bölgedeki karasal iklimin aksine mikro klima özelliğinde. Sıcak iklimi ve verimli topraklarıyla Çukurova benzetilmesi yapılan kentte, Aras Nehri üzerinde barajların yapılmasının ardından su sorunu yaşanıyor.  800 metre civarındaki rakımıyla bölgeye göre kelimenin tam anlamıyla çukurda kalan Iğdır, son yıllarda yapılan her ölçümde ülkenin ve bölgenin havası en kirli kenti olarak saptanıyor.

Son olarak İsviçre merkezli hava kalitesi teknolojisi şirketi IQAir tarafından yıllık yayımlanan rapora göre Avrupa’nın havası en kirli kenti Iğdır. Söz konusu rapor, metreküp başına düşen ince parçacıklı madde (PM2.5) yoğunluğu ölçümlerini esas alıyor. Rapora göre hava kirliliği nüfusun en kırılgan kesimlerini daha fazla etkiliyor. 2021’de 5 yaşın altındaki yaklaşık 40 bin çocuk ölümü doğrudan PM2.5 kirliliğiyle ilişkilendirildi. Eylül 2021’de DSÖ, küresel sağlık etkileri nedeniyle, hava kirliliği kılavuz değerlerini 2006 yılından bu yana ilk kez güncelledi. Buna göre tavsiye edilen PM2.5 değeri 10 μg/m’dan 5 μg/m’a indirdi.

Iğdır’ın etrafını saran dağların hava sirkülasyonunu yavaşlatması havasının kirli olmasının en başat nedeni olarak işaret edilirken, kalitesiz kömürlerin tüketimi ve aşırı betonlaşma da sıralanan başka nedenler. Kentte hava kirliliğinin yanı sıra bir başka tehlike ise radyasyon. Bunun da sebebi  Ermenistan’da bulunan Metsamor Nükleer Santralı. Bununla ilgili olarak kentte kanser ve Koah, astım gibi solunum yolu hastalıklarının yoğun olduğu biliniyor. Öyle ki Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) hazırladığı rapora göre, Iğdır’da son yıllarda  gerçekleşen üç ölümden birinin hava kirliliği kaynaklı olduğu aktarılıyor.

Iğdır, son yıllarda yapılan tüm ölçümlerde havası en kirli kentlerin başında geliyor.

Dr. Altıkat: “Iğdır’ın Havası  Yaz-Kış Havası Kirli; Sebebi Yapısal Sorunlar”

Kentteki hava kirliliğini İklim Haber’e değerlendiren Iğdır Üniversitesi Çevre Mühendisliği Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Aysun Altıkat kirliliğin yapısal kaynaklı olduğuna dikkat çekti. Altıkat’a göre kentte partikül hava kirliliği mevcut ve sadece kış aylarında değil yaz aylarında da bu durum devam ediyor: “Iğdır sanayi bakımından gelişmiş bir yer değil, aynı zamanda nüfusu yüksek bir şehir de değil. Fakat buna rağmen çok miktarda partikül madde kirliliği var. Bunun ana sebebi Iğdır’ın yapısal bazı sıkıntılarının olması. Iğdır beklenildiği gibi sadece kış aylarında değil, yaz aylarında da ciddi manada hava kirliliği yaşayan bir şehir. Bununla ilgili Iğdır Üniversitesi olarak çeşitli araştırmalar yaptık. Araştırmalarda Iğdır’ın özellikle yaz ve kış aylarında farklı yönlerden rüzgar aldığını tespit ettik. Kış aylarındaki batı kaynaklı rüzgarların etkisi ile kirli hava, 5000 metre yüksekliğindeki Ağrı Dağı’na çarpıyor. Yani Ağrı Dağı tamamen bir cephe oluşturuyor. Bunun sonucunda kirli hava uzaklaşmak yerine şehrin üzerini battaniye gibi sarıyor. Kış aylarındaki kirliliği önlemek amacıyla doğalgaz kullanımı arttırıldı ve bir dönüşüm yaşandı.”

Altıkat, kentteki doğalgaz dönüşümünün yaz aylarında olumlu etki yaratmadığını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: “Doğalgaz dönüşümünün yazın gözlenen hava kirliliğine yararı olmadı. Çünkü yazın gözlenen hava kirliliğin sebebi partikül maddeler değil. Aralık ilçesinde oluşan erozyondur. Batı kaynaklı rüzgarlar Iğdır’ın Aralık ilçesindeki çölleşmiş bölgeden erozyona sebep oluyor.”  Altıkat, Ermenistan’da bulunan  Metsamor Nükleer Santralı’nın kirliliğe olan etkisi için ise “Metsamor Nükleer Santralı’nın çok bir etkisi yok fakat çok da masun değil. Nükleer santralların saldığı kirlilik karbondioksit değil, nükleer santrallar su buharı salar. Partikül madde kirliliği için bir etkisi yok” ifadesinde bulunuyor.

Iğdır’ın etrafı dağlarla çevrili. Bu yapısal durum kirliliği oluşturan ana etken.

Doğu Çevre Platformu (Doğu-Çep) üyesi Zeynep Balamir Ateş, kentin kapalı bir havza olmasından dolayı hava hareketliliğinin oldukça yavaş olduğunu söylüyor ve kirliliğin temel nedeni olarak bu coğrafik yapıyı işaret ediyor: “Iğdır bir kapalı havza. Dağlarla çevrili olması nedeniyle hava sirkülasyonu oldukça yavaş. Havanın kirli olması birincil olarak bu coğrafik yapıyla ilgili. Ayrıca kentimiz yüzlerce ürün çeşidi olan güçlü tarım alanlarına sahipti. Hayvancılık da gelişkindi. Ancak tarım ve hayvancılığın bırakılmasıyla köy nüfusu kentlere akın etti. Keza Nahçıvan’dan da kentte göç var. Böyle olunca kentteki tarım arazileri imara açıldı. Şu an her yer beton yığını. Öyle ki tarım sulama kanalları şehrin içinde kalmış.”

Egzoz ve Kömür

Ateş, kentte sanayinin gelişmediğini belirtiyor ve egzoz gazı ile kalitesiz kömürlerinin kullanımı kirliliği tetikleyen başka sebepler olarak açıklıyor: “Iğdır’da kent içi ulaşım ağı pek fazla gelişmemiş. Bu yüzden özel araç kullanım oranı çok yüksek. Bu da egzoz salımının yüksek olması demek. Diğer taraftan bakanlık tarafından dağıtılan kalitesiz kömürün etkisi çok fazla.”

Öte yandan Ermenistan’da bulunan Metsamor Nükleer Santralı, Iğdır Merkeze 15 kilometre, sınır köylere ise 100 ile 200 metre uzaklıkta bulunuyor. Bu nükleer santral 1988 yılında yaşadığı 6.9 şiddetinde bir depremde hasar gördüğü için kapatılıyor. İlerleyen yıllarda hasar gören Metsamor, 1995 yılında tekrar faaliyete geçiyor. Metsamor Nükleer Santralı’nın tekrar açılması ile birlikte, Iğdır’da kanser vakalarında hızlı bir şekilde artış yaşanıyor. Ateş’e göre Metsamor Nükleer Santralı, Iğdır’da kirliliğin artmasında ve kanser vakalarının artmasındaki önemli etken: “Sınırımızda bulunan Ermenistan’daki Nükleer Santralı’nın olumsuz etkisi var. Eski teknolojiye sahip olan bu santral kentin havasının kirlenmesinde ve hastalıkların artmasında etkili. Özellikle sınır köylerinde kanser vakalarının oldukça yoğun olduğu biliniyor.”

Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santralı, 15 kilometre uzaklıkta olduğu Iğdır’da hava kirliliği ve radyasyona neden oluyor.

“Iğdır’ın Kirli Havaya Mahkum Olması Ulusal Bir Yara”

Ateş, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Bölge karasal iklim olmasına rağmen Iğdır’da Akdeniz iklimi hakim. Yeşilliği ve havasıyla tam bir vaha gibi aslında. Kentin can suyu olan Aras Nehri HES projeleriyle kurutuldu. Üzerinde bulunan onlarca HES hem iklime zarar veriyor hem de su kaynaklarını bitiriyor. Iğdır’ın bu kadar kirli olması bir bakıma ulusal bir yara. Bürokrasi üzerine düşeni yapmıyor. Sahipsiz bir kent. Eskiden yemyeşil bir ova iken şu an hızla çoraklaşıyor. Yeşillendirme çalışmaları da yapılmıyor. Halkın bilinçlendirilmesi lazım. Devlet bu tarz uygulamalarda ön ayak olmalı.

Özel Coğrafik Konuma Sahip Iğdır için Özel Çözümler Geliştirilmeli

Yaşam hakkı savunucusu Tamer Yikit ise, kentin coğrafik yapısı nedeniyle kirlilik sorunu yaşadığını, bunun için kente özel bir çözüm mekanizmasının geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor:  “Iğdır coğrafi yapısı nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Kentin coğrafyası özel, dolasıyla özel bir alaka gerekiyor. Yıllardır yapılan ölçümlerde Iğdır sürekli ilk sıralarda yer alıyor. Bu tedbir alınmadığını gösteriyor. Çukurda olan kentin hava hareketliliğinin sağlanması için yapay hareketlenmeler yaratacak sistemlere ihtiyaç var. Özel bir çözüm mekanizması hayata geçirilmeli. Çözüm odaklı yaklaşımların gelişmesi lazım. Denetimler arttırılmalı. Karbondioksit yoğunluğu olan yakıtların kısıtlanması lazım. Çünkü burada maden sahaları yok veya sanayi gelişmemiş.”

Ateş gibi kentin sahipsiz bırakıldığına dikkat çeken Yikit, kentte hayatını kaybedenlerin üçte birinin hava kirliliği ve radyasyon nedenli olduğunu düşünüyor: “Metsamor Nükleer Santralı’nın yaydığı radyasyon ve hava kirliliğinin yüksek olması kentte kanser hastalığını olabildiğince yoğun bir hale getirmiş. Yine Koah, astım gibi üst solunum yollarıyla ilgili hastalıklar oldukça yaygın. Zaten kentteki ölümlerin üçte biri neredeyse bu sebeplerden. Aynı sorun hayvan ve diğer canlıların yaşamını da tehdit ediyor. Dolasıyla Acil Eylem Planı lazım. Kamuoyunun dikkati buna çekilmeli.”

Paylaş

Önceki Haberler

Güneş Enerjisi Türkiye’de En Yüksek Elektrik Talebindeki Artışın 3’te 2’sini Karşıladı

Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, güneş enerjisi Türkiye’de en yüksek talebin olduğu dönemde talep artışının…

26 Kasım 2024

Marmara Gölü’nde Adalet Yerini Buldu!

Doğa Derneği’nin STK’lar ve yurttaşlarla birlikte, Marmara Gölü’nü tarım alanına dönüştüren Manisa Valiliği, DSİ Genel…

26 Kasım 2024

Danıştay Avdan’da Kömür için Acele Kamulaştırma Kararını İptal Etti!

Danıştay, Denizli’nin Avdan köyünde tarım alanlarını kömür madenciliğine açan Cumhurbaşkanlığı’nın “Acele Kamulaştırma Kararı”nı iptal etti.…

26 Kasım 2024

Dünya Bankası Türkiye’nin Elektrik Altyapısına 1,5 Milyar Dolarlık Yatırım Yapacak

Dünya Bankası, Türkiye'nin elektrik iletim altyapısını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki dönemde 1,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını…

26 Kasım 2024

İklim Dezenformasyonuna Karşı BM Destekli Yeni bir Girişim Başlatıldı

Brezilya hükümeti, Birleşmiş Milletler ve UNESCO iklim eylemini geciktiren ve raydan çıkaran dezenformasyon kampanyalarına yönelik…

25 Kasım 2024

Greta Thunberg Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı ile Bir Araya Geldi

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Thunberg, eş başkan Bucak ile iklim değişikliği ve küresel ısınmanın…

25 Kasım 2024