;
Ekonomi Politika

IEA: Sıfır Emisyon Hedefi İçin Fosil Yakıtlara Yatırım Acilen Son Bulmalı

Küresel enerji sektörünün 2050’de sıfır emisyon hedefine ulaşması için 2030’a kadar güneş enerjisinde yıllık 630 gigavat, rüzgarda ise 390 gigavat kapasitenin devreye alınması ve fosil yakıt yatırımlarının bir an önce durması gerekiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan raporda küresel ölçekte 2050 yılında sıfır emisyon hedefine ulaşılabilmesi için fosil yakıt yatırımlarının bir an önce durdurulması çağrısında bulunulurken, 2030’a kadar güneş ve rüzgarda devreye alınacak kapasitenin 2020’nin dört katı seviyesinde olması gerektiği belirtildi.

IEA “2050’de Sıfır Emisyon: Küresel Enerji Sektörü için Yol Haritası” özel raporuna göre, sıfır emisyon hedefine ulaşmak için yeni fosil yakıt projelerinin yapılmaması, enerji tedarikinin kesintisiz ve herkesin erişebileceği şekilde sürdürülmesi gerekiyor.

Öte yandan, hükümetlerin iklim değişikliğiyle mücadelede bugüne kadar açıkladığı taahhütlerini yerine getirmesi bile, enerji sektörü kaynaklı karbon emisyonlarını 2050’de sıfıra indirmek için yetersiz kalıyor.

Bu kapsamda IEA’nın 2050’de sıfır emisyon hedefine ulaşılması için küresel enerji sektörüne sunduğu 400 maddelik yol haritasına göre, 2030’a kadar güneş enerjisinde yıllık 630 gigavat, rüzgarda ise 390 gigavat kapasitenin devreye alınması gerekiyor. Bu rakamlar 2020’de oluşturulan rekor güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin dört katına karşılık geliyor.

Buna göre elektriğin %90’ının yenilenebilir kaynaklardan sağlanması, güneş enerjisinin toplam enerji tedarikinde en büyük kaynak haline gelmesi öngörülüyor.

Temiz enerji kaynaklarının payının artmasıyla elektrifikasyonun emisyonların düşürülmesinde kilit rol oynaması ve elektrikli araçların küresel otomotiv pazarında bugün yüzde 5 olan payının 2030’da %60’a yükselmesi bekleniyor.

IEA Başkanı Fatih Birol, rapora ilişkin değerlendirmesinde 2050’de sıfır emisyon hedefinin zorlu ama başarılabilir olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için en iyi şansımız olan bu hedef için ihtiyaç duyulan çabaların büyüklüğü ve hızı, belki de insanlığın karşılaştığı en büyük zorluk. Hükümetlerin güçlü ve somut politikalarının yanı sıra küresel iş birliğine de ihtiyaç var. Fakat sıfır emisyon bir enerji sistemine dönüşüm ekonomiler için büyük fırsatları da beraberinde getiriyor. Bu dönüşüm adil ve tüm insanları kapsayacak şekilde gerçekleştirilmeli. Gelişmekte olan ekonomilerin de finansman ve teknolojideki ilerlemelerden aynı şekilde faydalanması gerekiyor.”

Her Yıl 5 Trilyon Dolarlık Yatırım Gerekiyor

Küresel enerji sektöründe halihazırda yıllık 2,3 trilyon dolar seviyesinde bulunan toplam yatırımların ise sıfır emisyon hedefleriyle uyumlu bir senaryoda 2030’a kadar yaklaşık 5 trilyon dolara çıkması gerekiyor. Bu yatırımın küresel ekonomik büyümeye katkısının yıllık %0,4 olacağı hesaplanıyor.

Yatırımların 2050’ye kadar ise yıllık 4,5 trilyon dolar olacağı öngörülüyor. Bu nedenle, küresel enerji sisteminin köklü bir dönüşüm yaşaması, yatırımların büyük ölçüde artmasını ve sermayenin temiz enerji kaynaklarına yönlendirilmesini gerektiriyor.

Küresel enerji dünyasının tamamen farklı olacağı 2050’de dünya nüfusunun 2 milyar artmasına rağmen enerji talebinin bugüne göre %8 azalacağı tahmin ediliyor.

IEA’nın yol haritasında, 2050’de kömür talebi bugünkü seviyesine göre %90 azalırken, petrol talebinde %75 ve gaz talebinde ise %55 düşüş bekleniyor.

Bu dönemde devam eden fosil yakıt kullanımının düşük emisyon teknoloji seçeneklerinin az olduğu sektörlerde ve karbon yakalama teknolojileriyle devam edeceği öngörülüyor.

Düşünce kuruluşu Ember’in küresel lideri Dave Jones rapor hakkında yaptığı açıklamada, “IEA, fosil yakıtların döneminin bittiğini duyuruyorve 2040 yılına kadar temiz elektriğe küresel bir geçiş talep ediyor. Rüzgar ve güneş, 1.5 derecelik bir dünyaya giden yolumuza güç sağlayacak. Kömür enerjisini aşamalı olarak bırakmak yeterli değil, dünyanın doğalgazı da aşamalı olarak durdurması gerekiyor. IEA, verimsiz kömürlü termik santralların 2030 yılına kadar kapanması gerektiğini belirtiyor, ki bu birçok ülke için ciddi bir adım olacak. Yeni fosil yakıt tedarikine yatırım yapılmasına gerek olmadığını ortaya koyuyor; bu fosil yakıt endüstrisine büyük bir darbe. Bu, fosiller tarafından yönlendirilen IEA’nın beş yıl öncesinden tam bir dönüş” dedi.

Enerji Verimliliğinde İyileşme Şart

Sıfır emisyon hedefine ulaşmada kilit role sahip alanlardan biri olan enerji verimliliğinde 2030’a kadar yıllık %4 iyileşme sağlanması önem arz ediyor. Bu oran, son 20 yılda enerji verimliliğinde yaşanan yıllık ortalama iyileşme rakamlarının yaklaşık üç katına karşılık geliyor.

Mevcut durumda, prototip aşamasında olan teknolojilerle 2050’de emisyonların yarısının azaltılabileceği öngörülürken, gelişmiş batarya teknolojileri, hidrojen için elektrolizörler ve ileri temiz enerji teknolojilerine hükümetlerin daha fazla destek vermesi gerekiyor.

Dünyada elektriğe erişimi olmayan yaklaşık 785 milyon, temiz yemek pişirme çözümlerine ulaşamayan 2,6 milyar insana enerji erişiminin sağlanması sıfır emisyon hedeflerine ulaşmada büyük önem taşıyor. Günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken bu insanlara elektrik erişiminin sağlanabilmesi için enerji sektörüne yapılan yıllık yatırımların %1’ine karşılık gelen yaklaşık 40 milyar doların bu alana aktarılması gerekiyor.

Raporu yorumlayan Imperial College London Grantham Enstitüsü Araştırma Direktörü ve IPCC 1.5°C Özel raporu yazarı Joeri Rogelj, IEA’in yeni net sıfır emisyon senaryosunun, bu alandaki en iddialı senaryo olmadığını, ancak aynı zamanda en muhafazakar senaryolar arasında da sayılamayacağını söylerken çalışmanın eleştirilecek ve tartışılacak temel hususunu şu sözlerle açıkladı: “Senaryosunda kullanılan biyoenerji ve karbon yakalama ve depolama (CCS) seviyesi; mantıksız oldukları için değil, belirsiz oldukları ve bir dereceye kadar politika tercihlerini temsil ettikleri için. Gelecek değiştirilemez değil ve bu nedenle bu tür tartışmalar, hangi teknolojileri ve önlemleri tercih ettiğimizle ilgili toplumsal tartışmaların bir parçası.”