Ankara başta olmak üzere İç Anadolu Bölgesi’nde temmuz ayında aşırı sıcaklarla birlikte sıkça yağış görüldüğünü belirten iklim ve sürdürülebilirlik uzmanı Dr. Levent Yalçın, Ankara’nın temmuz ayında, 31 günün 28’inde yağış alarak meteorolojik tarihini yeniden yazdığını söyledi. Yalçın, “Bugüne kadar Ankara’da böyle yağışlı bir temmuz ayı yaşanmadı. Ankara, adeta Rize’nin yağış karakterini benimsedi” dedi.
AA’nın haberine göre, iklim ve sürdürülebilirlik uzmanı Dr. Levent Yalçın, dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına alan yüksek sıcaklıkların temmuz başı ve ortasında mevsim normalleri üzerinde arttığını ve 22 Temmuz’da zirveye ulaştığını söyledi. Ankara ile Rize’nin iklim açısından benzer hale geldiğini belirtti.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO), temmuz ayının ilk günlerini, “gözlem tarihindeki en sıcak günler” olarak duyurduğuna işaret eden Yalçın, “Bu ‘bilgilendirme’ veya ilgilisi için ‘uyarı’ artık sıradanlaştı. Avrupa geçtiğimiz günlerde şiddetli sıcaklara maruz kaldı. Türkiye, İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi güneyde kalan ülkelerde 40’lı dereceleri görmek, temmuz ayı için artık haber niteliği taşımazken son yıllarda Almanya, Hollanda, İsviçre’de de sıcaklıklar 40’lı derecelere yaklaştı” dedi.
“İklimdeki Değişiklikleri Tek Yönlü Algılamak Yanılgıya Düşürür”
Sıcaklar ne kadar çok yükselirse yağışın da o kadar şiddetlendiğini belirten Yalçın, bu durumda altyapı sorumlularının yönetiminin güçleştiğini, yıldırım ve şimşek sayısının arttığını ve havacılık güvenliğini tehlikeye sokan türbülansların sıklaştığını aktardı. İklimdeki değişiklikleri tek yönlü algılamanın yanılgıya düşürebileceğini vurgulayan Yalçın, küresel sıcaklık artışının yalnızca hava sıcaklığını ve kuraklığı artırmadığını muhtemel sonuçlarından birinin de yerel etkili yağışlar olduğunu ifade etti.
Yalçın, “Birbirinin zıttı gibi görünen kuraklık ve yağışın sonuçları zamansal ve alansal olarak dalgalanma gösterir. Dönem dönem kuraklığa maruz kalan bölgeler, bazen de bol yağışa, hatta afet tehlikesi oluşturacak yağışlara maruz kalırlar. Bu yıl temmuz ayında, İç Anadolu Bölgesi için böyle bir durum söz konusu oldu” şeklinde konuştu.
Yüksek sıcaklıkların yerdeki havayı ısıttığını, ısınan bu havanın da topladığı nemle birlikte yükseldiğini ve yukarıda yeterli derecede soğuk bir hava ile karşılaştığında yağış başladığını anlatan Yalçın, kısa süreli olan bu yağışların miktar bakımından çok fazla olduğunu söyledi.
“Ankara, Adeta Rize’nin Yağış Karakterini Benimsedi”
Normallerin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının, bu yaz Ankara başta olmak üzere İç Anadolu Bölgesi’nde etkili sağanak yağışlara sebep olduğuna dikkati çeken Yalçın, temmuz ayının Ankara için oldukça ilginç geçtiğini sözlerine ekledi. Yalçın, “1-31 Temmuz 2024 tarihleri arasında, yüksek sıcaklıkların da etkisiyle, Ankara, temmuz ayında, 31 günün 28’inde yağış alarak meteorolojik tarihini yeniden yazdı ve 2, 30 ve 31 Temmuz hariç, ayın tüm günlerinde, birden fazla noktada yağış gerçekleşti. Bugüne kadar Ankara’da böyle yağışlı bir temmuz ayı yaşanmadı. Ankara, adeta Rize’nin yağış karakterini benimsedi. Tabii, temmuz yağışlarının karakteri gereği, Ankaralıların birçoğu, her gün bu yağışlara tanıklık etmedi çünkü temmuz yağışları, şehrin değişik noktalarında gerçekleşti” açıklamasını yaptı.
Kapalı bir büyük havza niteliğindeki dağlar, vadiler ve ovalardan oluşan Ankara ve çevresindeki illerin, aldıkları yağışın tümünü değerlendirdiğini aktaran Yalçın, yağmur sularının bitkilerce anlık olarak kullanıldığı, göl ve barajlarda biriktiği, yer altına sızdığı, yüzey akışa geçtiği ve akarsulara karıştığı düşünüldüğünde İç Anadolu Bölgesi’nin tamamının, sağanak karakterli yaz yağışlarının önemli bir kısmının denize gittiği kıyı kentlere göre çok daha verimli olduğunu anlattı.
Yalçın, aldığı yağışlara rağmen Ankara’nın barajlarındaki doluluk oranının %33’lerde olmasını ise “Bu yağışlar, barajlardaki doluluk oranını kısa vadede artırmaz ancak hidrolojik etütlerle daha da açık hesaplanabileceği üzere, zaman boyutunda barajları besleyecektir. Ağustos ayının yağışsız geçmesi ihtimalinde dahi, bu yağışların yüzey akışa geçen kısımları baraj ve göllerde toplanmaya devam edecektir. Yine geçen yıllarda Ankara’nın baraj doluluk oranlarının da bu mertebede olduğunu göz ardı etmeyelim. Şimdilik, bu yıl için bir su kıtlığı görünmüyor. Tabii bu, suyu kontrollü kullanmamız gerektiği gerçeğini yok saymaz. Tatlı su, her koşulla dikkatle tüketilmesi gereken bir kaynak” sözleriyle değerlendirdi.