BU+ Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen “Boğaziçi Lectures” serisinin konuğu Birleşmiş Milletler’in iklim kahramanı Doug Woodring oldu. Boğaziçi Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN Turkey) ve WWF-Türkiye iş birliği ile gerçekleşen “Plastik – Gezegeni Saran Madde” başlıklı etkinlikte plastik kirliliği, geridönüşüm ve biyoçeşitlilik konuşulurken Woodring plastik atıkların aslında “altın madeni” olduğunu söyledi.
Okyanusları iyileştirmek amacıyla yaratıcı ve yenilikçi çözümler, teknoloji ve işbirlikleri geliştiren “Ocean Recovery Alliance” adlı kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşunun kurucusu ve müdürü Doug Woodring, BU+ Etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen “Boğaziçi Lectures” serisinin konuğu oldu. Boğaziçi Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN Turkey) ve WWF-Türkiye iş birliği ile gerçekleşen “Plastik – Gezegeni Saran Madde” başlıklı etkinlikte konuşan Doug Woodring, konuşmasının başında plastik atıklar yüzünden kirlenen sularımızın ve çevremizin yaşam alanlarımızı daraltmasını, plastik atıkların tek kullanımlık olmasını ve plastik çöplerin verimsiz geri kullanımını eleştirdi. Okyanusların ve uzayın derinliklerine gidecek teknolojiye ulaştığımızı fakat çöplerimizi daha verimli kullanacağımız yolları göz ardı ettiğimizden bahseden Woodring, çevre kirliliğinin çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine vurgu yaptı.
Dönüşümsel bir sisteme ihtiyacımız olduğunu belirten Woodring, plastik atıkların aslında bir “altın madeni” olduğunu ve bu tür maddeleri işleyerek enerji üretimi veya yeniden kullanım alanları yaratılabileceğini aktardı.
İklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik de konferansta konuşulan konular arasındaydı. Özellikle okyanuslarda yaşayan canlılar plastik kirliliği yüzünden sürekli olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor. Neredeyse bütün hayvanlar yiyecek sanmaları nedeniyle plastik atıkları yiyor ve bu nedenle hayatlarını kaybetme riskini taşıyorlar.
“Su Kirliliği Herkesin Sorunu”
Doug Woodring konuşmasının devamında dünyadaki çevre kirliliğinin %60’ının kıyı kesimlerinde olduğunu ve bu kirliliğin herkesin hayatını ciddi derecede etkilediğini belirtti. Su kirliliğine karşı oluşturdukları “Global Alert” isimli uygulamadan da bahseden Woodring, bu uygulamayı kullanarak tüm dünyadan insanların yaşadıkları bölgelerdeki kirlilik sorunlarına dikkat çektiklerini anlattı.
Okyanus, dereler ve plastik için kalp, damar ve kolesterol benzetmesini yapan Woodring, Kosta Rika ve Kamboçya’da yapılan yerel çözümlere de sunumunda yer verdi. Temizlik ve iyileşme için güçlü bir kamuoyunun oluşmasının gerekliliğine vurgu yaptı.
Çevre kirliliğine karşı olan savaştaki yeni güçlerin markalar, şirketler ve özellikle sosyal medya olduğunun altını çizen Woodring’e göre yaratıcı pazarlama yolları ve sosyal baskı ile birlikte plastik kirlilik azaltılabilir. Woodring plastik atıkların tekrar kullanım yoluyla bir çöp olmaktan çıkacağını ve boşa harcanmış olmayacağını da sözlerine ekledi.
Etkinlik öncesinde, Doug Woodring ile kısa bir röportaj yapma şansına sahip olduk. Yeşilist Proje Koordinatörü Görkem Gömeç ve İklim Haber’in ortaklaşa gerçekleştirdiği röportajı aşağıda bulabilirsiniz.
“Çoğu Batı Ülkesi Geridönüşüm için Bir Alışma Sürecine Girecek”
Bulut Bagatır (BB): Çoğu ülkenin yeterli geridönüşüm kapasitesi yok, yakın zamanda da olacak gibi gözükmüyor. Sizce plastik sorununu çözmek için en iyi çözüm nedir?
Doug Woodring (DW): Sorun zaten bu. Çin’in işlenmemiş plastiği almaya yönelik koyduğu yeni yasak, plastik atıklarını Çin’e ihraç eden ülkeler için şimdiden sorunlar yaratmaya başladı ve gelecekte de sorunlar yaratmaya devam edecek.
Bu ülkelerin kendilerinde geliştirmeleri gereken ama geliştirmedikleri geridönüşüm için makine ve imal yatırımları şimdi gerçekleşmeye başlayacak çünkü Çin’in sektöre etkisi çok büyük oldu. Buradaki problem bu ülkelerin plastik atıklarını diğer ülkelere gönderme ihtimalleri.
Ama şimdiden Malezya ve Vietnam gibi ülkeler bu çöple başa çıkamayacaklarını söylediler. İşgücü yaratmak isteyen bazı ülkeler bunu almak isteyebilir ama Çin’in aldığı kapasiteyi karşılayamayacaklardır. Bu yüzden çoğu Batı ülkesi geridönüşüm için bir alışma sürecine girecek.
Görkem Gömeç (GG): Bu durum özellikle ABD’de geçerli sanırım.
DW: Evet ABD, Avustralya ve bazı AB ülkelerinde durum böyle. Türkiye gibi ülkelerin de yeterli geridönüşüm gücü yok, o yüzden bence bu büyük bir devrim ve fırsat. Özellikle geridönüşüm makineleri ve teçhizatlarında bu fırsatın çok büyük olduğunu düşünüyorum.
Çok büyük bir teknolojiye sahip olmasına gerek yok ama her küçük kasabanın veya yerleşimin bir çeşit plastik işleme aracı olması lazım. Çünkü plastik işlemden geçirilmezse bir sonraki toplayıcılar bu ürünü almak istemeyecektir. Eğer plastiği ezip, parçalamazsanız toplanacak düzgün bir ürününüz de yok demektir. Bu yüzden neredeyse bütün belediyelerin ve özellikle ada yerleşimlerinin bu aletlere ihtiyacı var.
Plastik polimer olarak büyük bir sorun yaratıyor ama metal veya kağıt gibi uzakta işlemek zorunda değilsiniz, bu ürünü yerelde de işlemek mümkün. Plastik son 30 yılda atık sistemleri için büyük bir problem yarattı ama bunun nedeni sistemin farklı plastik türlerini nasıl işleme sokacağını bilememesiydi. Bu durumu bir fırsat olarak görürseniz aslında yeni makineler üretmek ve hatta eski makineleri yeniden değerlendirmek mümkün.
Bununla beraber toplumun da çöplerini ayrıştırmak için yeni fikirler üretmesi gerekecek. Bizim organizasyon olarak öne çıkardığımız bir çözüm de var. Karışıklığa mahal vermeden, rengi ve materyali ne olursa olsun, çöpleri kuru veya yaş olarak ayırmayı düşünüyoruz.
Eğer çöpleri kuru veya yaş olarak ayırırsanız birbirini etkilemesinin önüne geçip, yaş çöplerden kompost yapabilirsiniz çünkü kompost yapılacak çöplerin içinde plastik gibi yabancı maddeler olmayacaktır. Bu kuru çöp için de geçerli, içerisinde yaş çöp olmadığı için metal, plastik ve kağıt gibi çöpleri basit yöntemlerle ayırmak kolaylaşıyor.
Ama eğer çöpleri çoğunluğun yaptığı gibi siyah poşetlere koyup atarsanız, elinizde sıfır değer kalacaktır, bunu yeniden değerlendirmeye çalışmak ise büyük ücretlere mal olacaktır.
“Plastik Kirliliği Okyanuslardan İbaret Değil”
GG: Özellikle kompost için yararlı bir sistem aslında
DW: Evet, eğer kuru çöpleri komposttan ayırırsanız daha kaliteli bir kompost elde etmiş olursunuz. Bu durum aslında çok da konuşulmayan bir iklim problemi olan metan gazını azaltmakta da yardımcı oluyor. Eğer atık sisteminizi bu şekilde temizlerseniz hem organik çöpleri hem de plastik ve kağıt atıklarını temiz tutmuş oluyorsunuz.
BB: Okyanus ekonomisi bakış açısı ile bakarsak sizce hükümetler okyanusları plastikten temizlemek için yeterli kaynak sağlıyor mu?
DW: Hayır, yeterli değil. Bunu yapan kimse yok, kimse bir temizlik projesi uygulamıyor. Bu temizliği yapanlar genelde sahillerde yapıyor ama bu da tepki olarak yapılan bir şey. Bazı ülkeler çöpleri yakalamak için ağ sistemleri kuruyor ama ülkelerin çoğu böyle bir şeyi uygulamıyor.
Türkiye’de aslında üzerinde taşıyıcı kayışlar bulunan mavi botlar güzel bir örnek (İstanbul’da belediyenin “süpürge”, “ahtapot” ve “faraş” gibi isimler verilen deniz temizleme botlarından bahsediyor. e.n.) Ama çoğu makineler kıyı temizliği için, açık deniz için değil. Bu açıdan bir ekonomiden söz etmek mümkün değil çünkü buradaki plastikler toplandığında istenilen seviyelerde olmayacaktır.
Bu yüzden bu plastikleri akarsu ve derelerde yakalamak lazım. Burada plastikler daha az etkilenmiş, daha büyük sayıda ve tek yönde gittiğinden iki kıyıdan bir sistem kurarak toplamak oldukça kolay olacaktır. Ama çoğu kişi bu plastiğin akıp gitmesini ve kendi yetki bölgesinden çıkmasını bekliyor.
GG: Burada sanırım sizin kıyı tanımınıza giriş yapabiliriz. Bizim aklımıza deniz ve okyanus kıyıları geliyor ama aslında göl ve ırmaklar gibi su kaynakları da var ve bunları birbirine eklediğimizde…
DW: Milyonlarca kilometrelik bir kıyıdan bahsetmiş oluyoruz ama bundan çok konuşmuyoruz. Bu analojiyi seviyorum çünkü insanları gerçekten etkiliyor. Buradaki problem iç kısımlarda yaşayanların kendilerini okyanuslar ile bağlı görmemesi. Çoğu şirket de aynı şekilde düşünüyor.
Plastiklik Forumu için yaptığımız konuşmalarda biz kirliliği sadece okyanus ile ilişkilendirmiyoruz. Çünkü çoğu şirket okyanusu duydukları zaman STK’lar tarafından saldırıya uğradığını düşünüyor ve işletmelerinin okyanus ile alakalı olmadığını söylüyorlar. Ama plastik konusu sadece okyanus ile ilgili değil, bu karalar ile, belediyeler ile ve kamu alanları ile ilgili bir durum.
Okyanus sadece akıntıların son noktası olduğundan etkileniyor. Bu yüzden insanlara okyanus probleminin akıntıdan yukarı gittiğini söylememiz lazım. İnsanlar okyanusa ben gitmiyorum benim problemim değil diyebilir ama illaki bir dere, ırmak veya göl gibi doğal kaynaklara sahipler.
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan ve komşuları hâlâ büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlı ancak yenilenebilir…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan, 2229 kişiyle zirvede en büyük delegasyona sahip ülke olarak kaydedildi.…
Fosil yakıt lobicileri COP29’da iklim açısından en hassas ülkelerin delegasyonlarını gölgede bıraktı; zirveye iklim açısından…