;
Bilim

Günümüzdeki Küresel Isınma Son 2000 Yıl İle Kıyaslanamaz

İklim değişikliğinin mevcut hızı ve kapsamı, son 2000 yılda yaşanan benzer olaylardan çok daha hızlı bir şekilde yaşanıyor. Son yapılan araştırmalar, iklim inkarcılarının kullandığı, iklim değişikliğinin yüzyıllar boyunca gezegenin sürekli olarak ısınıp soğuduğu ve sanayi devriminden bu yana yaşanan ısınmanın da bu sürecin bir parçası olduğu gibi birçok argümanın artık geçerli olmadığını gösteriyor. 

HABER: Gülce DEMİRER

Yapılan bir araştırma, “Küçük Buzul Çağı” gibi tarihsel doğa olaylarının, son yüzyılda gördüğümüz ısınma ile karşılaştırılamayacağını ve şimdiye kadar yaşanan herhangi bir ısınmadan daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

BBC’den Matt McGrath’ın haberine göre bilim insanları, geçtiğimiz yüzyıl boyunca meydana gelen tarihsel dönemleri incelediğinde, özellikle birkaçı dikkat çekti.

Bu dönemler, MS 250-400 yılları arasında Avrupa’da alışılmışın dışındaki sıcak havaların yaşandığı “Roma Sıcak Dönemi” ve 1300’lerden başlayarak sıcaklıkların düştüğü meşhur Küçük Buzul Çağı olarak sıralanıyor.

Bu tarihsel olaylar, kimilerine göre yüzyıllar boyunca gezegenin sürekli olarak ısınıp soğuduğu ve sanayi devriminden bu yana yaşanan ısınmanın da bu sürecin bir parçası olduğu dolayısıyla endişelenecek bir sorun olmadığı şeklinde yorumlanıyor.

Ancak yapılan son üç araştırma bu argümanın temellerinin pek de sağlam olmadığını gösteriyor.

Bilim insanları, ağaç halkalarının, mercan ve göllerdeki tortul tabakaların da dahil olduğu sıcaklık değişimlerini içeren 700 veriyi kullanarak geçtiğimiz 2 bin yıl boyunca bulunan iklimsel koşulları yeniden oluşturdu. Sonucunda bu iklim olaylarının küresel bir ölçekte yaşanmadığını tespit etti.

Araştırmacılar, Küçük Buzul Çağı’nın en yoğun olarak 15. yüzyılda Pasifik Okyanusu’nda gerçekleştiğini; 17. yüzyılda ise Avrupa’da yaşandığını söylüyor.

Genel olarak sıcaklıklarda yaşanan uzun süreli en düşük ve en yüksek değerler, tek bir seferde gezegenin yarısından fazlasında gerçekleşmiyor.

MS 950-1250 yılları arasındaki “Ortaçağ Sıcak Dönemi’nde” meydana gelen belirgin sıcaklık artışları dünyanın yüz ölçümünün %40’nda gerçekleşti.

Şu an yaşadığımız ısınma ise, aksine, dünyanın büyük çoğunluğunu etkiliyor.

Araştırmaların birinde “Geçtiğimiz 2000 yıl içinde yaşanan en sıcak dönemin 20. yüzyılda, dünyanın %98’inden fazlasında hissedildiği” belirtiliyor.

Araştırmacılar, sanayi devrimi öncesine kadar iklim üzerindeki en büyük etkinin volkanlar olduğunu ve güneş ışınlarındaki değişikliklerin küresel sıcaklıkları etkilediğine dair hiçbir belirti bulamadıklarını belirtiyorlar.

Ancak araştırmacılar, günümüzdeki doğal değişkenliğin büyük ölçüde aşıldığını söylüyorlar.

İsviçre, Bern Üniversitesi’nden Dr Raphael Neukom, “Verilerden ve geçtiğimiz 2000 yıllık süreyi yeniden oluşturduğumuz iklimsel koşullarından yola çıkarak ısınma oranının, hesaplanan doğal ısınma oranlarını açıkça geçtiğini gördük. Bu da günümüzdeki olağandışı ısınmayı açıklamanın bir başka yolu” dedi.

Araştırmacılar mevcut iklim üzerindeki etkinin temelde insan kaynaklı olup olmadığını test etmemiş olsalar da, bulgular durumun bu yönde olduğunu açıkça gösteriyor.

Dr Neukom “Son zamanlardaki ısınmaya neyin sebep olduğuna araştırmaya odaklanmıyoruz çünkü bu birçok kez yapıldı ve sonuçlar her zaman sebebin antropojenik olduğunu gösteriyor. Bu etkiyi özellikle test etmiyoruz; ancak sadece doğal nedenlerin gözlemlenen ısınma hızına neden olması için yeterli olmadığını gösterebiliyoruz.”

Başka araştırmacılar da son yapılan araştırmaların niteliğinden etkilendiklerini belirtiyorlar.

Pek çok uzman, bu yeni çalışmanın iklim inkarcıları tarafından son yıllarda iddia edilen argümanların çoğunu çürüttüğünü söylüyor.

Çalışmalarda yer almayan University College London’da Profesör Mark Maslin, “Bu makale, son zamanlarda gözlemlenen küresel ısınmanın doğal iklim döngüsünün bir parçası olduğunu iddia eden iklim inkarcılarını durdurmalı. Araştırma geçmişin iklimindeki bölgesel ve yerel farkları ve antropojenik seragazı emisyonlarının gerçek etkilerini gözler önüne seriyor” dedi.

Bu üç araştırma, Nature (1) ve Nature Geoscience (2), (3) dergilerinde yayımlanmıştır.