COP26, Glasgow İklim Konferansı, Paris Anlaşması’nın iklim değişikliğiyle mücadele için gereken acil önlemlerin yerine getirilip getirilmediğini belirlemek adına önemli bir gösterge olarak kabul edilmeli. 2021 yılı içinde uluslararası kuruluşların ve bazı büyük emisyon sahiplerinin (ABD, AB, Kanada gibi) çabaları öne çıksa da küresel olarak yeterli ilerleme sağlanamamış durumda.
YAZI: Doç. Dr. İzzet ARI, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Birlemiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Taraflar Konferansı’nın 26. Oturumu (COP26) COVID-19 pandemisi nedeniyle bir yıl gecikmeli olarak 31 Ekim -12 Kasım 2021 tarihleri arasında, Birleşik Krallık’ın Glasgow kentinde geçekleştirilecek. Bu konferansa İtalya da, konferans ortağı olarak Pre-COP toplantılarına 30 Eylül-2 Ekim 2021’de Milano’da ev sahipliği yaptı. Pre-COP toplantıları, müzakereler öncesi siyasi olarak ev sahipliğini artırmak, taraflar arasında görüş alışverişinde kolaylaştırıcılık yapmak ve politik sahipliliği korumak için gerçekleştiriliyor.
COP26, Glasgow İklim Konferansı, Paris Anlaşması’nın iklim değişikliğiyle mücadele için gereken acil önlemlerin yerine getirilip getirilmediğini belirlemek adına önemli bir gösterge olarak kabul edilmeli. 2021 yılı içinde uluslararası kuruluşların ve bazı büyük emisyon sahiplerinin (ABD, AB, Kanada gibi) çabaları öne çıksa da küresel olarak yeterli ilerleme sağlanamamış durumda. Ayrıca, son iki yılda hiçbir resmi müzakere yapılmaması nedeniyle Birleşik Krallık, Glasgow’dan ilerlemeyi sağlayan bir sonuç çıkarmanın peşinde. Bu ilerleme için ülkeler tarafından güncellenmiş ve daha iddialı Ulusal Katkı Beyanları (Natioanally Determined Contributions- NDC) açıklamaları bekleniyor. Açıklanan NDC’lerin Paris Anlaşması’nın ana amacı olan 1,5 derece hedefine oldukça uzak olması, hatta ulaşılan sıcaklık sınırlamasının ancak 2,7 derece civarında olması karamsar bir resim çizdiriyor. Ayrıca emisyonları fazla olan ülkelerin (Çin, Hindistan, vs.) güncel taahhütlerini Glasgow öncesi sunmamaları endişeleri artırıyor.
COP26 gündem maddelerinden sadece biri olan 1,5 derece hedefine ulaşmak için adil, iddialı ve acil gerçek emisyon azaltımını ön plana çıkması IPCC’nin geçtiğimiz Ağustos ayında yayımladığı 6. Değerlendirme Raporu 1. Çalışma Grubu’nun raporlarıyla bire bir örtüşüyor. Bu rapor iklim değişikliğinin bilimsel temelleri, nedenleri, emisyon miktarının sıcaklık üzerindeki etkisi ve sonuçları üzerine yoğunlaşıyor. Daha önceki raporlardan farklı olarak insan faaliyetlerinin doğal iklim sistemindeki değişimi daha kuvvetli ve daha kesin bir dil ile vurgulanıyor. Önceki raporlara göre 1,5 ve 2 derece vurgusu çok daha yüksek. Bunu destekler nitelikte sanayi devrimine göre sıcaklığın 1,1 derece arttığı, CO2konsantrasyonun son 2 milyon yılın en yüksek seviyesine geldiği bilimsel olarak ortaya konulmuş durumda. Tüm bunlara göre Dünya’nın 1,5 derece hedefine ulaşabilmesi için 460 milyar ton karbon bütçesinin kaldığı hesaplanmış durumda. Buna göre eğer Dünya son yıllardaki emisyon artışı ile devam ederse toplamda sadece 11,5 yıl daha mevcut emisyon salım oranı kadar hakkına sahip olacak. 2 derece hedefi için ise 1.310 milyar ton karbon bütçesinin kaldığı, mevcut durumdaki emisyonlarla yaklaşık 33 yıl daha emisyon salma hakkı olduğu görülüyor. Bu nedenle net sıfır emisyon hedeflerinin açıklanması ve planlanması çok acil bir durum. Ayrıca, BMİDÇS’nin yine geçtiğimiz Eylül ayında yayımladığı NDC sentez raporundaki durum ve ihtiyaçları referans alınacak olunursa, daha iddialı ve acil eylemler bir kez daha gerekliliğini ortaya koyuyor.
Türkiye COP26’nın Neresinde?
Türkiye Paris Anlaşması’na taraf olarak küresel iklim politikaları gündeminde rasyonel bir pozisyon ile yerini almaya çalışıyor. Türkiye’nin de Glasgow İklim Konferansında özel bir gündemi var. Türkiye, COP26 gündeminde BMİDÇS’nin Ek-1 listesinden çıkma talebiyle gündemin 14.c maddesinin odağında. BMİDÇS’nin imzaya açıldığı dönemde hem Ek-1 hem Ek-2’de yer almış, uzun yıllar her iki ekten çıkmak için çaba sarf etmiş Türkiye, Ek-2’den 2001 yılında çıkabilmiş ancak Ek-1’de kalmaya devam etmek zorunda kalmıştı. Son yıllarda Ek-1’den çıkmayla ilgili yeni bir girişimde de bulunan Türkiye’nin bu çabasının nasıl bir karşılık göreceğinin belirsizliği giderilebilmiş değil. Diğer taraftan Türkiye Paris Anlaşması’na taraf olarak çok önemli bir adım atmış, hatta 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini ortaya koyarak küresel iklim değişikliğiyle mücadelede yerini tayin etmiş olması oldukça olumlu bir adım olarak kabul ediliyor. Bununla beraber COP26’nın 14.c gündem maddesi olan Ek-1’den çıkma talebi ile tüm atılan olumlu adımlar arasındaki bağı ve politika uyumunu nasıl oluşturacağı beklentileri tazeliğini koruyor.
COP26’nın bir diğer önemli konu başlığı ise finansman. Daha önce Yeşil İklim Fonu’nun kurulması sürecinde BMİDÇS’nin finansal mekanizmalarının desteklenmesi için yıllık 100 milyar dolar kaynağın gelişmiş ülkeler tarafından harekete geçirilmesi hedefine ulaşılamaması nedeniyle, COP26’da özel bir gündem başlığı finansmandır. AB ve ABD gibi taraf ülkeler kaynak aktarımı ve hareketliliği için ilave finansman sözü verse de nihai hedef olan 100 milyar dolara ulaşabilmek için katkılar yetersiz kalıyor.
Glasgow İklim Konferansının gündem maddesi karbon piyasaları. Paris Anlaşmasının ülkeler tarafından daha etkin ve birlikte uygulanabilmesi için ortaya konulmaya çalışılan Paris Kurallar Kitabı’nın tamamlanmasına engel teşkil eden karbon piyasaları maalesef açıklığa kavuşturulamıyor. Bu eksikliğin ve gecikmişliğin Glasgow’da telafi edilmesi bekleniyor. Özellikle Paris Anlaşması’nın 6. Maddesi kapsamında ele alınmaya çalışılan karbon piyasaları için temelde bir mutabakat henüz sağlanamadı. Bu madde altında ihtilafa düşülen konu başlıkları ise şöyle özetlenebilir: Uluslararası transfer edilebilir azaltım çıktıları, yeni market mekanizmasının yapısı ve market dışı yaklaşımlar.
Karbon piyasalarının Paris Anlaşması altında şekillendirilirken emisyon azaltımında çifte sayımına yol açacak hususlar sorunların başını çekiyor. Örneğin bir ülke NDC kapsamında emisyon azaltım taahhüdü vermediği sektörlerde veya emisyonlardaki emisyon azaltımını nasıl kayıt altına alıp fiyatlandıracağı belirsizliğini koruyor. Ayrıca Kyoto Protokolü döneminden kalan ya da emisyon azaltım faaliyeti devam eden projelerin sağladığı karbon kredilerinin nasıl kullanılacağı da halen tam olarak açıklığa kavuşmadı. Temiz Kalkınma Mekanizması ve onun sağladığı kurumsal yapı ve kapasite gelişmekte olan ülkeler için çok değerliyidi. Bu defa Paris Anlaşması altında Temiz Kalkınma Mekanizmasının sağladığı kazanımlar operasyonel hale gelebilecek mi? Bu gibi sorular özellikle gelişmekte olan ülkelerin temel çekinceleri. Son olarak seragazı emisyonlarının ötesinde yer alan daha çok yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği gibi çözümlerle sağlanan kredi veya sertifikaların, Paris Anlaşmasının 6. Maddesi altında nasıl bir karşılık bulacağı da önemini sürdürüyor.
Glasgow İklim Konferansının tüm bu sorunlu alanlardan başarılı sonuçlar vermesini ve gelecek yıl COP27’nin düzenleneceği Mısır’da yeni ilerleme ve kazanımların konuşulması dileğiyle…
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…
Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…