Dünya liderleri ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesinin olası sonuçları üzerinde dururken, bu yılki COP30 küresel iklim zirvesine ev sahipliği yapacak Brezilya, temiz enerji kaynaklarına küresel geçişin maliyetini kimin ödeyeceği konusunda gelişmekte olan ülkelerin seslerini yükseltmesini sağlamak için çalışmaya başladı.
Geçen yıl Azerbaycan’da yapılan zirve sırasında, zengin ülkeleri düşük gelirli ülkelerle karşı karşıya getiren şiddetli bir mücadele, zengin ülkelerin 2035 yılına kadar gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için yılda 300 milyar dolar sağlama taahhüdünde bulunmasıyla sonuçlandı. Yeni hedef, eski hedef olan 100 milyar doların üç katı olsa da, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu yıllık 1,3 trilyon doların yalnızca küçük bir kısmı. Finasman konusundaki tartışmaların bu yılda sürmesi bekleniyor.
COP30’un yeni atanan başkanı Andre Correa do Lago, Çarşamba günü uluslararası medya kuruluşlarıyla yaptığı röportajda, “ABD’nin de dahil olduğu bir anlaşma çerçevesinde dahi 300 milyar dolara ulaşmak kolay değildi” dedi.
Başkan Joe Biden yönetiminde ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadele için yeni politikalar uyguladığını ve küresel ısınmayı frenleyecek projelerin finansmanını artırmak için Dünya Bankası gibi çok taraflı kalkınma bankalarının rolünü güçlendirmek için çalıştığını kaydetti. Correa do Lago, tüm bu eylemler olmadan iklim finansmanını artırmanın “artık kesinlikle daha zor olacağını” ekledi.
Correa do Lago, bu zorluklara rağmen, gelişmekte olan ülkelerin, iklim değişikliğini hafifletme ve dünya çapındaki etkilerine uyum sağlama çabalarını finansal olarak destekleyen ülkelerin tabanını genişletme yönünde “ortak bir çaba” gösterdiklerini söyledi.
Son yıllarda Avrupalı liderler, Çin ve Körfez ülkeleri gibi büyük kirleticiler olan ve giderek zenginleşen gelişmekte olan ekonomileri, daha yoksul ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için zorunlu katkılarda bulunmaya çağırıyor. Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Çin, açık ara dünyanın en büyük sera gazı yayan ülkesi konumunda.
Correa do Lago, “Gelişmiş ülkelerin istediği şey mali kaynakları artırmak değil, aksine azaltmak ve bu yaklaşım son derece yanlış” diye konuştu.
ABD’nin çekilmesi aynı zamanda bu yıl küresel iklim zirvesinin sonucunun belirlenmesine hangi ülkelerin yardım edeceğine dair soruları da gündeme getirdi. Dünyanın en büyük ekonomilerinden ve emisyon salıcılarından biri olan ABD, AB ve Çin’le birlikte COP toplantılarının sonuçlarının müzakere edilmesinde merkezi rol oynuyor.
Geçen yılki COP29 iklim zirvesinde ABD’nin Paris Anlaşması’ndan beklenen çıkışına dair yorum yapan Çin’in iklim elçisi Liu Zhenmin, devlet gazetesi The Beijing News’e “Herkes Çin ve AB’nin bu boşluğu doldurmak için birlikte çalışmasını bekliyor. Çok güzel bir dilek ancak hayata geçirilmesi kolay değil” demişti.
Correa do Lago, Brezilya, Çin ve diğer gelişmekte olan ekonomileri bir araya getiren BRICS grubunu, zengin ülkelerin daha fazla katkı yapma çağrılarına kulak vermesi yönünde baskı yapabilecek bir oluşum olarak işaret etti. Brezilya bu yıl BRICS başkanlığını da yürütüyor. Correa do Lago, “BRICS’te de bir fikir birliği elde etmek ve belirli tartışmaları kışkırtmak için çaba göstereceğiz” dedi.
Geçen yıl Brezilya’da yapılan G20 zirvesi sırasında Brezilya ve diğer gelişmekte olan ülkeler, zengin ulusların gelişmekte olan ekonomileri iklim finansmanı konusunda donör ülke pozisyonuna dahil etme çabasını engellemeyi başardı. Correa do Lago o müzakereleri yürütüyordu.
Correa do Lago, gelişmekte olan ekonomilerin kendi bütçeleriyle iklim değişikliğiyle mücadele etmek için hâlihazırda yaptıklarını güçlü bir şekilde savundu; Brezilya’nın seragazı emisyonlarının önemli bir kaynağı olan ormansızlaşmayı engelleme çabalarına ve Çin’in temiz enerji teknolojisine yaptığı trilyonlarca yatırıma dikkat çekti.