13 Aralık’ta sona eren COP28 İklim Zirvesi, fosil yakıt çağının bittiğine dair açık bir sinyal vermesi nedeniyle “tarihi” bir zirve olarak önem taşıyor. Ancak yine de fosil yakıtlardan çıkış konusunda net bir tarih vermemesi zirvenin sonuçlarının eleştirilmesine neden oldu.
İklim değişikliği alanında çalışan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Greenpeace Akdeniz, İstanbul Politikalar Merkezi, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Yeşil Düşünce Derneği, İklim Öncüleri, Fosil Yakıtların Ötesi, Avrupa İklim Eylem Ağı, COP 28 İklim Zirvesi ve Türkiye’nin tutumunu değerlendiren bir basın açıklaması yayınladı.
Karar metninde fosil yakıtlara açıkça değinen ilk zirve niteliğindeki COP28’de, ülkelere zayıf bir ifadeyle de olsa enerji sistemlerinde fosil yakıtların kullanımından uzaklaşmaları çağrısında bulunuldu. Bu zirvenin bir diğer olumlu yönü de küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi devrimi öncesine göre 1,5 derecede sınırlandırmaya ilişkin küresel hedefi netleştirmesi oldu. Diğer yandan, karar metninde finansman eksikliği ve çözümü öteleyen nükleer, karbon depolama, geçiş yakıtı gibi yanlış çözüm önerilerinin yer alması fosil yakıtlardan tam anlamıyla uzaklaşmanın önünde engel teşkil ediyor.
Türkiye ise iklim değişikliği kaynaklı afetler için oluşturulan Kayıp Zarar Fonu’ndan yararlanmak istediğini belirtti. Öte yandan dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi (G20) arasında bulunan Türkiye, dünyada en çok seragazı salan 15. ülke ve ulusal seragazı emisyonlarını 2030’a kadar %30’dan fazla artırmayı öngören iklim hedefini henüz güncellemedi. Zirve kararına göre tarafların Paris Anlaşması’na uygun şekilde 2030 ulusal iklim hedeflerini 2024 yılının sonuna kadar güncellemesi gerekiyor. 2053 yılında net sıfır emisyonlu ülke olma vizyonu bulunan Türkiye seragazı emisyonlarını bir an önce azaltmaya başlamalı ve 2030 yılına kadar, 2020 yılına kıyasla en az %35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemeli.
COP28’de çok sayıda ülkenin imza attığı ancak Türkiye’nin yer almadığı çok sayıda girişim bulunuyor:
COP28’de bu yıl hazırlanan ve Türkiye’nin imzaladığı deklarasyonlar ise şöyle:
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, Türkiye’nin özellikle küresel yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği hedeflerine yönelik çekimserliğinin şaşırtıcı olduğunu söylerken, “Bildiğiniz gibi 2022 yılı sonunda açıklanan Ulusal Enerji Planındaki yenilenebilir kapasite hedefleri yalnızca 5 yıl önce açıklanan Milli Enerji ve Maden Politikası hedeflerinin çok üzerinde. Güneş kapasitesinde 3 kat, rüzgar kapasitesinde 1,5 kat daha yüksek kurulum hedefleyen Türkiye COP sürecinde küresel iklim politikalarının ilerlemeci alanlarında daha yapıcı bir pozisyon almalıydı. Bu, ülkemiz adına ne yazık ki kaçırılmış önemli bir fırsat” dedi.
İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin ise, zayıf bir fosil yakıtlardan uzaklaşma ifadesinin karara girmiş olmasının zafer sayılamayacağını söyledi. “Bizi en aza razı ediyorlar” diyen Şahin şu şekilde devam etti: “Türkiye’nin ise fosil yakıt üreticisi olmayan, fosil yakıt ithalatı nedeniyle ciddi cari açık veren, ekonomik kayba uğrayan, üstelik yenilenebilir enerji kaynakları bu kadar zengin bir ülke olarak, fosil yakıtlardan kademeli çıkış kararını ilk desteklemesi gereken ülkeydi. Fosil yakıtlara karşı olmak Türkiye’nin mevcut ve tarihsel sorumluluklarına da uygun olurdu. Ama Türkiye maalesef bu konuda çekingen ve olumsuz bir tavır sergiledi. Mevcut yetersiz ulusal katkı beyanına uymuyor diye küresel ve uzun vadeli bir hedefe karşı görüntü vermek doğru bir müzakere anlayışı değil.”
Türkiye, geçtiğimiz sene Mısır’da düzenlenen 27. İklim Zirvesi’nde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Sekreteryasına sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nda (NDC, Nationally Determined Contribution) iklim hedefini güncelledi. Türkiye 2030’a kadar artıştan yüzde 41 azaltım hedeflediğini ve iklim eylemleri ile emisyonlarını 700 MtCO2e ile sınırlayacağını açıkladı. Bu artıştan azaltım hedefi, aslında emisyonların 2030’a kadar %30’dan fazla artması anlamına geliyor.
Mutlak azaltım, güncel emisyon miktarından azaltım hedeflemek anlamına gelir. Sivil toplumun bültene konu olan hesaplamasında 2020 sera gazı emisyon düzeyi referans alındı: 523,9 MtCO2e. Bilimsel çalışmalar 2053 net sıfır vizyonunu planlı ve daha az maliyetle gerçekleştirebilmesi için Türkiye’nin emisyonlarının 2030 yılında kadar 340 MtCO2e düzeyine inmesi gerektiğini yani yüzde 35 mutlak azaltım yapması gerektiğini gösteriyor.
Net sıfır emisyon; insan faaliyetleri sonucu (fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, atık yönetimi, hayvancılık, vb.) atmosferde biriken sera gazı miktarının, yine insan faaliyetleri ile sağlanan azaltım miktarı ile (yutak alanların restorasyonu, doğa tabanlı karbon tutma ve yakalama vb.) birbirini dengelemesi anlamına geliyor.
Diğer yandan “karbon nötr” ifadesi ise atmosfere salınan karbondioksit (CO2) miktarı ile yutak alanların tuttuğu karbondioksit (CO2) miktarı miktarının birbirini dengeler hale gelmesi anlamına geliyor.
Bir başka deyişle karbon nötr kavramı yalnızca CO2 emisyonlarının dengelenmesini ifade ederken net sıfır emisyonCO2 de dahil olmak üzere tüm sera gazı emisyonlarının dengelenmesine işaret etmektedir. CO2 toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 76’sını oluşturduğundan iklim kriziyle mücadelede CO2 azaltımına daha çok vurgu yapılıyor.
Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, güneş enerjisi Türkiye’de en yüksek talebin olduğu dönemde talep artışının…
Doğa Derneği’nin STK’lar ve yurttaşlarla birlikte, Marmara Gölü’nü tarım alanına dönüştüren Manisa Valiliği, DSİ Genel…
Danıştay, Denizli’nin Avdan köyünde tarım alanlarını kömür madenciliğine açan Cumhurbaşkanlığı’nın “Acele Kamulaştırma Kararı”nı iptal etti.…
Dünya Bankası, Türkiye'nin elektrik iletim altyapısını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki dönemde 1,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını…
Brezilya hükümeti, Birleşmiş Milletler ve UNESCO iklim eylemini geciktiren ve raydan çıkaran dezenformasyon kampanyalarına yönelik…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Thunberg, eş başkan Bucak ile iklim değişikliği ve küresel ısınmanın…