COP28 yaklaşırken, dünyanın gözü petrol ve doğalgazın aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması konusunda ilerleme görmek isteyen BAE’nin Dubai kentine çevrilecek.
Climate Transparency’nin “G20 Hızlandırma Çağrısı – Petrol ve Gaz için Zaman Tükeniyor” başlıklı raporuna göre, küresel petrol ve gaz rezervlerinin neredeyse dörtte üçünü tüketen G20 ülkelerine burada önemli bir rol düşüyor.
ABD en büyük üretici ve toplam petrol ve gaz tüketicisi konumunda. 2050 yılına kadar planlanan küresel petrol ve gaz genişlemesinin üçte birinden fazlasını ABD oluşturuyor. ABD’yi Kanada ve Rusya izliyor. Raporun yazarları, sanayileşmiş ülkelerin kişi başına petrol ve doğalgaz tüketiminde başı çektiğini ve bahsi geçen kaynakların kullanımını önemli ölçüde azaltma konusunda hiçbir istek belirtisi göstermediğini gözlemliyor.
Rapora göre, Türkiye’nin Avrupa için bir gaz merkezi olma politikası ve olası yeni fosil yakıt yatırımları Türkiye’yi yıllarca fosil yakıt ekonomisine ve karbon tuzağına hapsedecek.
Türkiye ayrıca Karadeniz’de ve Türkiye’nin güneydoğusunda gaz ve petrol aramalarını arttırmaya çalışıyor. Bu yatırımlar Türkiye’nin fosil yakıt ithalatını azaltmayı ve cari açığını düşürmeyi amaçlasa da, her yeni fosil yakıt gelişimi fosil yakıt temelli bir ekonomiyi güçlendirecek ve yenilenebilir enerjinin gelişimini engelleyecek. Türkiye fosil yakıt arama ve taşımacılığına yapılacak bu yeni yatırımları engelleyebilir.
Türkiye’de, sadece 2022 yılında 200 milyon doları bulan fosil yakıt teşvikleri, yenilenebilir enerji yatırımlarını yavaşlatıyor. Türkiye gaz fiyatlarını büyük ölçüde sübvanse etmekte ve yeni petrol ve gaz yatırımlarını destekliyor. Türkiye kömür, petrol ve gaz için GSYH’sinin %0,2’sine eşdeğer devlet desteği sağlıyor. Kapasite Mekanizması sisteminin 2018 yılında yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye, mevcut kömür ve gaz santrallarına yapılan kapasite ödemelerini artırdı. 2022 yılında 44 santrale 200 milyon dolar tutarında sübvansiyon sağladı. Türkiye’nin fosil yakıt santrallerini sübvanse etmeyi bırakarak, devlet desteğini yeni yenilenebilir enerji yatırımlarına kaydırabilir. Türkiye’nin ayrıca fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak için karbon üzerine adil bir fiyat koyması gerekiyor. Türkiye, aynı zamanda Metan Taahhüdünü (Methane Pledge) imzalamayan az sayıdaki G20 ülkesinden biri.Bu taahhüdü imzalayarak, boru hatları ile kömür madenlerinden kaynaklanan metan emisyonlarını azaltmaya yönelik politikalar ve uluslararası işbirlikleri geliştirebilir.
Climate Analytics’in Avustralya ofisinden Thomas Houlie, “G20’de gaz üretimi artmaya devam ediyor – bu iklim için endişe verici bir sinyal. Geçen yıl Avustralya bir önceki yıla göre %7 daha fazla gaz kullandı. Daha da endişe verici olan, gazının %80’ine yakınını oluşturan LNG ihracatının %8 oranında artması. LNG ihracatından ve gazla çalışan elektrik üretiminden acilen uzaklaşmamız gerekiyor” dedi.
G20 ülkelerinde gaz üretiminde ABD, Rusya, Çin ve Kanada başı çekiyor. Ancak üretimdeki farklılıklar dikkat çekici. ABD neredeyse 1,000 (Mt/y) gaz üretirken, Rusya’da bu rakam 600’ün (Mt/y) biraz üzerinde, Çin’de 200’ün (Mt/y) biraz üzerinde ve Kanada’da ise 200 (Mt/y) bile değil. Suudi Arabistan, Kanada, Rusya, ABD ve Avustralya ile birlikte kişi başına gaz tüketiminde G20 ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Germanwatch’tan Jan Burck, Avrupa’da gazdan aşamalı çıkış stratejisinin eksikliğine dikkat çekerken, bunun AB iklim hedeflerine ulaşılması için bir tehdit olduğunu söyledi: “Örneğin Almanya’da LNG terminallerine yapılan devasa yatırım, gaz kullanımının orantısız bir süre için kilitlenmesi gibi ciddi bir risk yaratıyor.”
Çalışmada ayrıca ABD’nin tek başına küresel petrol rezervlerinin %21’ini kullandığı, Çin’in ise %15 ile onu yakından takip ettiği belirtiliyor. Ancak yine de ABD’liler diğerlerinden çok daha fazla petrol üretiyor – yaklaşık 750 (Mt/y). Suudi Arabistan’da bu rakam yaklaşık 570 (Mt/y), Rusya’da 550 (Mt/y), Kanada’da yaklaşık 300 (Mt/y) ve Çin’de 200 (Mt/y) civarında. Bu beş G20 ülkesi dünya petrol üretiminin %50’sinden fazlasını gerçekleştiriyor. Küresel petrol talebinin yarısından fazlası G20 ulaştırma sektöründen kaynaklanırken, çoğu OECD ülkesi olan G20 üyeleri küresel ulaştırma emisyonlarının neredeyse %70’inden sorumlu.
Endonezya’daki Temel Hizmetler Reformu Enstitüsü’nden (Institute for Essential Services Reform, IESR) Wira A. Swadana da, net sıfır bir dünyaya ulaşmak için, gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınmayı destekleyecek şekilde fosil yakıtları adil ve hakkaniyetli bir şekilde aşamalı olarak azaltmamız gerektiğini hatırlatırken, “Bu kolektif çabada gelişmiş ülkeler fosil yakıta dayalı elektrik üretiminin erken emekliye ayrılmasının desteklenmesi de dahil olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması konusunda gelişmekte olan ülkelere öncülük etmeli ve onları desteklemelidir” dedi.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması konusundaki bazı olumlu gelişmelere rağmen, G20 ülkelerinin neredeyse yarısının mevcut enerji tüketimi petrol ve gazdan kaynaklanıyor. Suudi Arabistan’da bu oran %99’un üzerindeyken, Güney Afrika’da sadece %19.
Daha da endişe verici olanı, G20 fosil yakıt teşviklerinin 2022 yılında 1 trilyon dolara ulaşarak 2021 yılında sağlanan miktarın dört katından fazla olması. G20 ülkeleri arasında en fazla teşviki Rusya, Suudi Arabistan, Meksika ve Birleşik Krallık veriyor.
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…