İklim bilimciler, bilim temelli mesajlarının ulaştığını ancak daha acil ve iddialı eyleme ihtiyaç olduğunu söylüyorlar.
COP26’ya katılan bilim insanları, politika yapıcılara açık bir uyarı gönderdiler: “Harekete geçin, çünkü gecikilen her anda, küresel ısınmanın bir dereceye kadar olan her ekstra kesri korkunç sonuçlara yol açacaktır”. Bu mesaj Glasgow’da raporlar, forumlar ve tartışmalarla pekiştirildi, ancak bilimi dünya liderlerine kanalize etmeye dahil olanlar, sözleri hâlâ eylemlerle eşleşmediği için endişeliler.
Met Office’in Hadley Merkezi’nde 1998’den beri COP zirvelerine katılan bir iklim bilimcisi olan Peter Stott, Glasgow zirvesinin öncesine nazaran biraz daha iyimser olduğunu söyledi. “Karmaşık duygular içindeyim. İşler hareketlenmeye başladığı için rahatlamış hissediyorum ama hız konusunda endişeliyim. 25 yıldır sözünü ettiğimiz bilimsel mesaj hayata geçiriliyor. Köşeyi dönmeye başlayabiliriz. Ama daha önce hissetmediğim güçlü bir endişe duygusu da hissediyorum. Politika yapıcıların harekete geçtiğini görmek istiyorum. Önümüzdeki iki yıl içinde emisyonları hızla azaltmamız gerekiyor” dedi.
Bu COP’un başarısının veya başarısızlığının konuşmalar ve hedeflerle değil, bilim tarafından belirleneceğini söyledi. “Atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonlarını ölçerek Glasgow’un nasıl bir etkisi olduğunu bileceğiz. Bilim insanlarının aradığı şey bu ve şimdi, bu konsantrasyonların düşmesi gerektiği uluslararası olarak kabul ediliyor. Bu anlamda bilim asli işini yapmıştır” dedi.
Yeni çalışmalar risklerin altını çizmeye devam ediyor. Bu hafta, küresel ısınma 2 dereceye ulaştığı takdirde 1 milyar insanın aşırı ısıya maruz kalma riski altında olacağını gösteren bir rapor yayımlandı.
The Nature Conservancy’nin baş bilimcisi Katharine Hayhoe insanların, iklim değişikliğinin etkilerinin, çözümlerden çok daha büyük bir tehdit oluşturduğunu ve karbonsuzlaştırmanın hızlandırılabileceğini fark ettikleri kolektif bir aydınlanmaya yaklaştığını düşünüyor.
Ancak Hayhoe, “Oraya henüz geldiğimizi sanmıyorum ama inşa ediliyor. Bence liderler bu dünyada halihazırda olanları görüyorlar. 15 yıl önce, iklim değişikliğini deneyimlemek için Kuzey Kutbu’nda veya alçak bir adada olmanız gerekiyordu. Bugün, nerede yaşarsak yaşayalım, etkileri görüyoruz ve hükümetler yanıt veriyor” dedi. Maliyetler de daha belirgin hale geliyor. 1980’lerde ABD’li sigortacılar her üç ayda bir 1 milyar dolarlık bir felaket için ödeme yapmak zorunda kaldılar. Şu an ise her iki buçuk haftada bir.
Copernicus İklim Servisi genel müdür yardımcısı Samantha Burgess, AB uydularının rekor yangınları, sıcaklıkları ve sele yol açan aşırı yağış olaylarını giderek daha fazla takip ettiğini söyledi ve “Eylemsizliğin maliyetinin, eylemin maliyetinden çok daha büyük olduğuna dair çok güçlü kanıtlarımız var” dedi.
Konferansın başlangıcına kıyasla Burgess, 1.5 derece hedefine ulaşma konusunda biraz daha umutlu olduğunu çünkü gidişatın daha net olduğunu söyledi. Ancak uzun vadeli hedeflere çok fazla güvenme konusunda temkinli olan Burgess, “Net sıfır geleceğe geçişte etkileşimde bulunduğum herkesin motivasyonunun çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Ancak tasarlanan politikalarla uygulanan politikalar arasında büyük bir fark var. Şu anda 1.5 derece rotasında değiliz. Bilimsel kanıtlarla açıklanan acil değişikliklerle uyum sağlama taahhütlerinde daha fazla siyasi hırs görmemiz gerekiyor” dedi.
COP’un ne kadar fark yaratacağı ise tartışılır. Geçen hafta Uluslararası Enerji Ajansı, Glasgow’da verilen sözlerin, her ülkenin uzun vadeli net sıfır taahhütlerini yerine getirmesi halinde, yüzyılın sonuna kadar ısınmayı 1.8 derece ile sınırlamak için dünyayı yoluna koyabileceğini açıkladı. Bu iyimserlik, dünyanın en saygın iklim analizi koalisyonu Climate Action Tracker tarafından daha sonra yapılan ve zayıf kısa vadeli hedeflerin küresel ısınmayı en az 2.4 dereceye kadar itebileceğini gösteren bir sonraki değerlendirmeyle yalanlandı.
Müzakerelerde, en savunmasız devletler, Paris Anlaşması’nın en iddialı hedefi olan 1.5 derece hedefine tutunmaya çalışmak için şimdi büyük yayıcılarla mücadele ediyor. Glasgow neredeyse kesinlikle yetersiz kalacak, bu nedenle COP26’da kalan en büyük zorluklardan biri, gelecekte mümkün olduğunca fazla ilerleme ve daha iddialı bir revizyon mekanizması ile bu olasılığı canlı tutmak.
Stott, 1.5 derecenin zor olduğunu ancak uğruna savaşmaya değer olduğunu düşünüyor. “Muhtemelen tamamen altında kalmak neredeyse imkânsız olacak. Kısa bir süre 1.5 derecenin üzerine çıkıp sonra tekrar aşağı inmenin bir yolunu bulabiliriz. Ancak tehlikede olan şey o kadar büyük ki bu hedefe yaklaşmak bile büyük bir ödül olacak” dedi.
Reading Üniversitesi’ndeki Ulusal Atmosfer Bilimi Merkezi’nden Ed Hawkins, bir derecenin her kesri için savaşma gereği konusunda hemfikir: “Her ton karbondioksit önemli.” Geçen hafta metan, kömür ve ormansızlaşmanın azaltılmasına ilişkin duyurular Hawkins’i cesaretlendiriyor, ancak politika yapıcıların daha hızlı hareket etmesini istiyor. “Kesilen, yakılan her ağaç atmosfere karışıyor. 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı sona erdirme hedefinin belirlenmesi, 10 yıl daha ormansızlaşma için kapıyı açık bırakıyor. Eyleme geçilmesi faydalı olacak” dedi.
Hawkins, ısınmanın ancak dünya net sıfır karbona ulaştığında duracağını, ancak emisyonların yanlış yöne gittiğini söyledi. 1988’deki ilk IPCC toplantısından bu yana, atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonları milyonda 352’den 410 parçaya yükseldi ve yükselmeye de devam ediyor.
Hawkins, “Son 30 yılda, iklim sistemine müdahalemizin tehlikelerini açıklayan fizik bilimi daha da netleşti. Yine de sorunu çözme yeteneğimiz hâlâ stabil gibi görünüyor. İklim günlük konuşmaların bir parçası olmalı. Bu, küçük eylemlere ilham vererek politikacıları bu eylemlerin popüler olduğunu gördüklerinde harekete geçmeye motive etmeli” diye ekledi.