YAZI: Ufuk ALPARSLAN, Ember Bölge Lideri, Türkiye, Ukrayna ve Batı Balkanlar
COP26 zirvesinin ardından küresel çaplı enerji krizi nedeniyle enerjinin dünya gündeminin odak noktası olduğu bir dönem yaşadık. Özellikle fosil yakıtlar doğalgaz ve kömür öncülüğünde ortaya çıkan enerji krizinin müsebbibi olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gösterilse de, krizin ayak sesleri 2021 yılının ikinci yarısından itibaren duyulmaya başlamıştı. Krizler risklerin yanında fırsatları da beraberinde getirebilir. Nitekim özellikle Batı dünyasında orta ve uzun vadeli enerji dönüşüm planlarını hızlandırıcı etkisi oldu.
Avrupa’da doğalgaz fiyatları 2021 yılı içerisinde beş kata yakın artarak 100 €/MWh seviyelerine yükselirken o günlerde 2022 kışının ardından son bulacağı tahmin edilen krizin ömrü beklenilenden uzun sürdü. Öyle ki gaz fiyatları Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini takip eden günlerde 200€ seviyelerinin üstüne çıkarak rekor tazeledi. Kömür fiyatları da 2021 yılı içerisinde üç kattan fazla artarken Ekim ayında ton başına 230 dolarlık fiyatla son 10 yılın en yüksek seviyesine çıkmıştı. Doğalgaza paralel olarak savaş ile birlikte 460 dolar gibi astronomik seviyelere kadar yükseldi.
Rusya gibi fosil yakıt kaynakları zengin olan bir ülkenin bu gücünü önce silah olarak kullanarak 2021 yılında suni olarak başlattığı enerji krizi, Ukrayna’ya savaş ilan etmesiyle birlikte kartların daha açık oynandığı bir hâl aldı. Uzun yıllardır kendisi için önemli ve güvenilir bir enerji ticareti partneri olan AB ülkelerini karşısına almaktan çekinmeyen Rusya, bu politikasıyla enerjide dışa bağımlılığın nasıl riskler barındırdığını ve fosil yakıtların kesintisiz enerji kaynakları olmadıklarını da bizlere hatırlatmış oldu.
Krize yanıt olarak önce AB Rusya’dan fosil yakıt ithalatını sınırlandıracak adımlar attı. Petrol ve kömürde Rusya’dan ithalatı yasaklamanın yanında, kademeli olarak Rus gazı ithalatını azaltacak önlemler değerlendirildi. Tüm bu endişelerin ürünü olarak REPowerEU planı yayımlandı. Bu planla birlikte daha önce AB ülkelerinin 2030 hedefi olarak elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı %55’ten %63’e çıkarıldı. Plana uyabilmek için AB’nin rüzgar ve güneş santralı kurulumlarını 2030 yılına kadar 2021 yılına kıyasla dört katına çıkarması gerekecek. Özellikle AB’nin artacak güneş paneli ihtiyacı nedeniyle tedarik zincirinin her aşamasını domine eden Çin’e alternatif olarak güneş paneli tedarikini çeşitlendirmesi beklenebilir. Bu durumda Türkiye için de önemli bir fırsat doğabilir.
ABD ise enerji krizine Inflation Reduction Act (IRA-Enflasyon Azaltım Yasası) ile karşılık verdi. Ülke tarihinin en büyük iklim paketi olan yasa, fosil yakıt krizi ile mücadeleyi enflasyonla mücadele şeklinde tanımlaması nedeniyle adeta yeni bir döneme girdiğimizi müjdeliyor. Ancak IRA’nın yaratacağı etkiyi daha doğru yorumlayabilmek için korumacı bir ekonomi politikasının ürünü olduğunu da unutmamak gerek. Örneğin IRA’nın sağladığı elektrikli araç teşvikinden yararlanabilmek için bataryasının Kuzey Amerika’da üretilmesi ve kullanılan madenlerin belli bir kısmının ABD ve müttefik ülkelerde gerçekleştirilmiş olması gerekecek. Bir yandan yerli arzı teşvik edip, yabancıya olan talebi düşürme hedefli benzer bir uygulama güneş panelinde de var. Yani IRA enerji dönüşümünün yanında tedarik zinciri dönüşümü hedefi de içeriyor; bu yüzden etki yaratmasının biraz zaman alacağı aşikar.
ABD enerji dönüşümü ve bu amaçla sağlanan teşvikler konusunda bugüne kadar AB’nin gerisinde kalırken IRA ile bu eksikliği kapatıyor. Örneğin ısı pompası satın alımında IRA’nın sağladığı vergi indirimlerini Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkeler halihazırda sağlıyordu. IRA yine elektrikli araçlar için de Norveç düzeyinde teşvikler getirse de, toplu taşıma ve trenle şehirlerarası seyahat Avrupa’da ABD’ye kıyasla çok yaygın olduğu için ulaşım emisyonlarıyla mücadelede ABD’nin geriden geleceğini söyleyebiliriz. Güneş enerjisi konusunda da IRA’nın öne çıkan teşvikleri var fakat Avrupa’da elektrik tüketimini ucuza mâl etmek isteyen kişiler zaten güneş panellerine hücum etmiş durumdalar. O açıdan belki de en büyük teşvik yüksek elektrik fiyatları. Bunun yanında IRA, ev tipi batarya sistemlerine vergi indirimi gibi Avrupa’da pek görülmeyen teşvikler de getiriyor. Bazı uygulamalarda ayrışsalar da IRA ile birlikte ABD ve AB iklim mücadelesinde aynı sayfaya gelmiş oldular.
Türkiye’de ise enerji depolama sistemi ile desteklenmesi koşuluyla rüzgar ve güneş enerjisi santrallarının lisans alma sürecinin kolaylaştırılması ve tüketim noktası ile farklı dağıtım bölgelerinde lisanssız güneş santralı kurulmasına imkan tanınması gibi regülasyonda kayda değer iyileştirmeler yapıldıysa da REPowerEU ve IRA ile karşılaştırınca makro seviyede bir enerji dönüşümü planının henüz olmadığını söylememiz gerek. COP27 öncesinde açıklanması beklenen Ulusal Enerji Planı’nın ülkemizin enerji dönüşümüne olan uzun vadeli bakışını görmemiz açısından önemli olacak.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…