COP26’ya yaklaşırken Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamasıyla beraber hâlihazırda ivme kazanmış olan enerji dönüşümünün daha çok hız kazanması bekleniyor. Paris Anlaşması’nda taraf olunması, karbon salımına yol açan tüm sektörleri etkileyecek ve Türkiye’deki karbonsuzlaşma sürecini hızlandıracaktır.
YAZI: SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Enerji Analisti Ayşe Ceren SARI ve Kıdemli Enerji Analisti Yael TARANTO,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 26. yıllık Taraflar Konferansı (COP26) 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde Glasgow’da gerçekleşecek. Geçen yıl yapılması planlanan CO26 pandemi koşulları nedeniyle bu seneye ertelendi. UNFCCC’nin tarafları arasında 200’e yakın ülke bulunuyor.
COP26, ülkelerin Paris Anlaşması’ndaki taahhütlerini güncelleyecek olmaları açısından önemli bir dönüm noktası olacak. 2015 yılında COP21’de kabul edilen Paris Anlaşması’na, tüm imza sahipleri “Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı” (INDC) beyanını sundu. Bu beyanlar daha sonra anlaşmaya taraf olan ülkelerin parlamentoları tarafından tasdik edilerek resmi Ulusal Katkı Beyanı (NDC) haline geldi. NDC’ler ile tarafların her biri, konferansın kabul edilmiş temel ilkelerine uygun olarak kendi azaltım katkısının seviyesine karar verdi ve her beş yılda bir NDC’lerini yeniden sunmayı taahhüt etti. NDC’ler, ülkelerin seragazı emisyonlarını azaltma hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için kullandıkları önlemleri belirleyen beyanlardır. Her NDC’nin bir öncekine göre “ilerleme” göstermesi ve önceki NDC’lerde öngörülenden daha derin bir emisyon kesintisini taahhüt etmesi gerekiyor. Bu sistem, ülkelerin iklim politikalarını beş yıllık döngüler içerisinde istikrarlı olarak daha iddialı kılması için bir araç görevi görüyor.
Mevcut durumda COP26 için ülkeler yüzyılın ortasına kadar net sıfır seragazı emisyon seviyelerine ulaşmak ve 2030’lara kadar planladıkları seragazı emisyonlarındaki azaltım için ara hedefler belirliyor. Konferans, bu taahhütleri gözden geçirmeyi ve daha fazla ülkeyi iddialı taahhütlerde bulunmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. COP26’da iklim değişikliğine uyum planları, karbon bütçesi ve iklim adaleti bağlamında ülkeler arasındaki finansman akış yollarının da tartışılması planlanıyor. ABD’nin Paris Anlaşması’na yeniden taraf olması ve 1,5 derece hedefine ulaşmayı savunmaya başlaması, Çin’in geçtiğimiz günlerde termik santrallara dış finansman sağlamayacağını açıklaması, küresel pandemi koşulları ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan raporların katkısıyla kömürden çıkış tarihlerinin iklim müzakereleri içerisinde yer almaya başlamasının ışığında COP26 iklim siyaseti açısından önemli bir dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor.
Enerji Dönüşümünün COP26’ya Etkisi
COP26’ya yaklaşırken yeryüzü ortalama sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma amacını önceliklendiren ve 2050 yılına kadar emisyonları net sıfır seviyesine yaklaştıran ulusal politikaların ve katkı beyanlarının belirlenmesi önem arz ediyor.
Belirlenen hedeflere ulaşmada enerji dönüşümü önemli rol oynayacak. Halihazırda iklim değişikliğine yol açan seragazı salımlarının %70’inden fazlası enerji üretim ve tüketiminden kaynaklanıyor. Enerji tüketimi kaynaklı emisyonların %40’ı elektrik ve ısı üretimi, %23’ü ulaştırma faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, başta bu iki sektörde olmak üzere, sanayi ve binalarda enerjinin fosil yakıtlar yerine yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi ve enerjinin verimli kullanımı sağlanarak tüketim artışının sınırlandırılması önem taşıyor. Bu bağlamda özellikle ulaştırma ve ısıtmada temiz elektrik kullanımının yaygınlaşması, yenilenebilir enerji kaynaklarının dağıtık ve şebeke ölçeğindeki kurulumlarının ve net sıfır emisyon hedefi ile uyumlu temiz enerji altyapısına yapılan yatırımların hızla artması gerekiyor. Bunun için NDC’lerde yenilenebilir enerjiye dair nicel hedefler belirlenmesi ihtiyacı öncelik kazanıyor.
Belirlenecek hedefler doğrultusunda enerji dönüşümünün sağlanması yatırımlarda iki-üç kat artış ve eşgüdümün sağlanması noktasında önemli bir çaba gerektiriyor. Öte yandan, tüm dünyada 2050 yılına kadar küresel ekonominin yaklaşık sıfır emisyona getirilmesi gerektiği konusunda hemfikir olunması ve bunun için yenilenebilir enerji, batarya, hidrojen gibi gerekli teknolojilerin birçoğunun maliyetlerinin umulandan çok daha düşük seviyelere inmesi ve uygulanmalarının ise daha kolay hayata geçirilmesi, olumlu gelişmeler arasında sayılıyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) yakın tarihli bir raporuna göre, 2010 ila 2020 arasındaki dönemde şebeke ölçeğinde güneş enerjisi kurulumlarından elde edilen elektrik üretim maliyetinin %85, rüzgarda ise %56 azaldığı belirtiliyor.
Türkiye’de Enerji Dönüşümü ve COP26
Türkiye, tüm dünyada yaşanan ve son dönemde hız kazanmış enerji dönüşümünün bir parçası olarak değerlendirilebilir. Geçtiğimiz 20 yıl içinde yenilenebilir enerjinin elektrik üretimi içindeki payı %25’ten %42’ye ulaştı. Son birkaç yılda ise devreye alınan yeni elektrik üretim kapasitesinin tamamına yakını yenilenebilir enerji santralları oldu. Bu dönüşümün önümüzdeki dönemde hızlanarak devam etmesi bekleniyor. Elektrik üretiminin yanı sıra ulaştırma, sanayi ve binalarda da dönüşümün hızlandırılması önümüzdeki dönemde iklim ve enerji alanında başlıca gündem maddeleri olacak.
Türkiye’nin 2015 yılında Paris Anlaşması’nı imzaladığında sunduğu NDC aynı zamanda Türkiye’nin 2030 yılı resmi iklim hedefleri durumunda. Bu kapsamda Türkiye’nin sunduğu 2030 yılı olağan seyir (“business as usual”) senaryosunda seragazı emisyonlarının 929 megaton karbondioksit eşdeğeri (CO2e) düzeyine ulaşacağı hesaplanmış ve bu seviyenin %21 oranında azaltılarak 2030’da 734 megaton seviyesi hedef olarak beyan edilmişti. 2019 yılında gerçekleşen seragazı emisyonu 506 megaton düzeyinde ve yapılan projeksiyonlar herhangi bir politika değişikliği olmadan da 2030’da INDC’de beyan edilen seviyenin bir hayli altında bir emisyon düzeyine ulaşılabileceğini gösteriyor.
COP26’ya yaklaşırken Türkiye önce Paris Anlaşması’nı onaylayacağını duyurdu, ardından hızlı bir şekilde mecliste anlaşmayı onayladı. Bu gelişmeyle beraber hâlihazırda ivme kazanmış olan enerji dönüşümünün daha çok hız kazanması bekleniyor. Paris Anlaşması’nda taraf olunması, karbon salımına yol açan tüm sektörleri etkileyecek ve Türkiye’deki karbonsuzlaşma sürecini hızlandıracaktır. Bununla beraber hedeflerin enerji dönüşümü önceliklerine göre güncellenmesi ve yeni NDC’de COP26 hedeflerine uygun olarak 2030 yılına yönelik emisyon azaltım ve uzun vadede net sıfır emisyona ulaşmak için yol planlarının belirlenmesi, yurtiçinde karbon emisyonlarının fiyatlandırılmasıyla karbon salımının vergilendirilmesi hem bu hızı artıracak hem de Yeşil Mutabakat kapsamında Avrupa Birliği’nin (AB) ithal ürünlere uygulamaya başlayacağı karbon vergisinin etkilerini hafifletecek, enerji dönüşümünde uluslararası finansman kaynaklarına erişimi güçlendirecektir.
Bu dönüşümün parçası olarak eski ve verimsiz kömür santrallarının kademeli olarak devre dışı bırakılması, değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının şebeke entegrasyonunu kolaylaştıracak ve sistem verimliliğini artıracak batarya depolama ve talep tarafı katılımı gibi esneklik çözümlerinin yaygınlaşması, enerji verimliliğindeki gelişmelerin hızlandırılması, elektrik sektörü dışındaki sektörlerde enerji dönüşümü için elektrikli araçlar, ısı pompaları ve elektrikli ocakların kullanımının artırılması, yeşil hidrojen kullanımı için stratejilerin belirlenmesi ve enerji hizmetleri yönetiminin ön plana çıkarılması gibi eylemler önem arz ediyor.
SHURA tarafından yapılan çalışmalar, hızlandırılmış bir enerji dönüşümünün ekonomi üzerindeki etkisinin de olumlu olacağını, ekonomik faydaların maliyetlerin üç katı seviyesinde olabileceğini gösteriyor. Dönüşümün faydalarını azami düzeye çıkarmak ve olumsuz etkilenen grupların bu faydalardan adil bir şekilde yararlanmasını sağlamak için ulusal ve yerel ölçekte yeni çözümler oluşturmak, enerji dönüşümünü sosyal ve ekonomik planlamanın parçası haline getirmek gerekecek.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…