;
Ekonomi

Elektrikli Taşıma Hem Çevreyi Hem de Ekonomiyi Güçlendirecek

Cambridge Econometrics geçtiğimiz salı günü AB’de elektrikli araçlara geçiş sürecini konu alan “Avrupa’nın Geleceğini Güçlendirmek: Petrolden çıkış ekonomiyi nasıl güçlendiriyor” (Fuelling Europe’s Future: How the transition from oil strengthens the economy) adlı raporunu yayımladı. Raporun merkez senaryosuna göre, elektrikli taşıma sayesinde Avrupa 2030’da 49 milyar euro daha az petrol ithalatı yapacakken elektrikli taşıma 2030 yılına kadar Avrupa’da 206.000 yeni iş olanağı sağlayacak.

Cambridge Econometrics, geçtiğimiz salı günü “Avrupa’nın Geleceğini Güçlendirmek: Petrolden çıkış ekonomiyi nasıl güçlendiriyor” (Fuelling Europe’s Future: How the transition from oil strengthens the economy) adlı raporunu yayımladı. Avrupa’da elektrikli otomobillere geçiş sürecini inceleyen rapora göre elektrikli araçlar, temiz ve güçlü ekonomi vaat ediyor ancak halen aşılması gereken engeller bulunuyor.

Avrupa taşıma sektörünün önde gelen paydaşları arasında bulunan Avrupa Tüketici Örgütü (BEUC), IndustriAll European Sendikası, Air Liquide, European Aluminium, Enedis, Ulaşım & Çevre (T&E), EUROBAT, ABB, BMW, Lease Europe, Michelin, Valeo, ETUC ve Renault-Nissan’ın da katkı verdiği rapora göre Avrupa, ithal petrole dayanan bir taşıma sisteminden yenilenebilir enerji kaynaklı bir sisteme geçerek, GSYİH’ını artırabileceği gibi 2030 yılında 206.000 yeni iş imkanı da yaratabilir. Elektrikli araçlara geçiş ayrıca, Avrupa Birliği’nin 2030 yılında petrol ithalatını 49 milyar euro kadar azaltmasına yol açabilir.  Elektrikli taşımaya geçiş 2050 yılına kadar araçlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarında %88’lik bir azaltıma da yol açarak, her yıl Avrupa’da hava kirliliğine bağlı olarak meydana gelen 467.000 erken ölüm vakası sayısının da azaltılmasını sağlayabilir. Bu geçiş, hem iklim değişikliği ve hava kirliliğiyle mücadeledeye hem de çok gerek duyulan ekonomik canlanmaya fayda getirecek.

Rapor temiz taşımaya geçişin araçlara enerji sağlayan teknolojilerde derin değişikliklere gidilmeden başarılı olamayacağı konusunda ise uyarıda bulunuyor. Elektrik ve hidrojen gibi daha temiz enerji kaynaklarının norm haline gelmesi gerekiyor. Şarj altyapıları ve elektrik şebekelerinin sektör eşleşmesinin bir parçası olarak modernleştirilmesi ve halihazırda eski teknoloji üreten işçilerin temiz teknoloji üretiminde vasıflı işlerde çalışabilmeleri için eğitim almalarının sağlanması da kritik bir öneme sahip.

Cambridge Econometrics Direktörü Phil Summerton konuyla ilgili yaptığı açıklamada raporun ana mesajlarının son derece net olduğunu ifade ediyor: “Düşük karbonlu otomobillere geçişin teknik olarak gerçekleşmesinin ötesinde, Avrupa’nın ithal petrol talebinin önemli oranda azaltılmasının ortaya çıkaracağı fırsatlara da bağlı olarak, ekonomik açıdan arzu ediliyor. Bu geçiş sırasında bu bağlamda ortaya çıkacak engel ve zorluklar, Avrupalı politikacıların üstesinden gelmesi gereken engellerdir.”

Raporun temel bulguları şu şekilde sıralanabilir:

  • Raporun merkez senaryosuna göre, elektrikli taşıma sayesinde Avrupa 2030’da 49 milyar euro daha az petrol ithalatı yapacak. Halihazırda, Avrupa Birliği ham petrolünün %89’unu ithal etmekte ve bunun büyük bir kısmı ulaşım yakıtı olarak kullanılmakta. İthal petrol yerine yerel olarak üretilen enerji kullanımı milyarlarca euronun Avrupa ekonomisinde kalmasını sağlayacak.
  • Ele alınan her üç senaryoda da elektrikli taşımaya geçiş GSYİH’de hafif bir artışa yol açıyor. Genel anlamda, binek araçlarının AB’nin 2020 CO2 standartlarına uyumlu hale getirmek için daha verimli yapılması, 2030’da yıllık GSYİH’nın %0.1’ine eşdeğer, ek bir artış meydana getiriyor. İleri tarihli iklim hedeflerinin tutturulması için yapılacak başka yenilikler ise 2025’ten sonra ulusal GSYİH’ı daha da artırıyor. Bu da, 2030’da GSYİH’de yıllık %0.2’lik ve 2050 itibarıyla %0.5’lik bir artışa yol açıyor.
  • Elektrikli taşıma 2030 yılına kadar Avrupa’da 206.000 yeni iş olanağı sağlayacak, ancak bunun önemli dönüşümlerin üstünü örtmesine müsaade edilmemeli. Halihazırda eski teknoloji üreten işçilerin, geleceğin teknolojilerinin üretiminde vasıflı işler için eğitilmesi sağlanmalı. 2030’dan sonra, yapısal değişimler çok daha derin ve belirsiz olabilir. Örneğin, batarya üretiminin yapıldığı yerin çok önemli bir ekonomik etkisi olacaktır, ancak batarya tedarik zincirinin ne kadarlık bir kısmının Avrupa’da yer alacağını öngörmek zor.
  • 2030 yılına kadar satışa çıkarılan yeni araçların dörtte birinin sıfır emisyon araçlar, dörtte birinin tamamıyla hibrit ve geriye kalanının hafif hibrit olduğu bir senaryoda, Avrupa 2050 yılına kadar binek araçlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarını %88 oranında azaltabilecek (2018’de yılda 605 MT’dan, 2050’de yaklaşık yılda 70 MT). Teknolojideki bu iyileştirme arabalardan kaynaklanan NOx emisyonlarını yılda yaklaşık 1.3 milyon tondan yılda yaklaşık 70.000 tona indirecek ve böylece hava kirliliğinin her yıl Avrupa’da 467.000 erken ölüme yol açmasının önünü kesebilecek.
  • Sıfır emisyon araçların ve dizel/benzinli araçların satın alım maliyeti 2030’da hemen hemen eşitlenecek: 2020 yılında, bataryalı elektrikli araçlar ve yakıt hücreli elektrikli araçların dizel ve benzinli araçlar ve hibrit türlerinden daha pahalı olması öngörülüyor. Ancak, 2030’a gelindiğinde, dizel ve yakıtlı araçlar hava kirliliği ve CO2 standartlarını karşılayabilmek için daha da pahalanacağı ve sıfır emisyon araçların sayısı artıkça maliyeti düşeceği için, aralarındaki fiyat farkı azalacak.
  • Ulaşım altyapılarına yatırım yapılması gerekiyor ancak sağlanacak faydaların maliyetlerin üstünde olacağı görülüyor. Avrupa’da 2030 yılına kadar elektrikli araç şarj altyapılarına yaklaşık 23 milyar euro yatırım yapılması gerekebilir ve bunun 9 milyar eurosunu da kamuya açık şarj istasyonları oluşturabilir. Elektrik şebekeleri modernize edilirken, akıllı şarj sistemi maliyet düşürmek için kullanılabilir. En kötü senaryoda 2050 yılına kadar azami talepte 21 GW’lık bir artış görmek yerine, akıllı şarj sistemleri ile bu miktar 3 GW’lık bir artışla sınırlanabilir. Akıllı şarj sisteminin uygulamaya geçirilmesinin maliyeti, şebeke işletmecisine hizmet sağlayan elektrikli araçların sisteme bağlı olmasıyla ortaya çıkan değer tarafından karşılanabilir. Akıllı şarj sistemi, 2030 yılına kadar elektrikli araç başına yılda yaklaşık 100 euro civarında finansal fayda sağlayacak.