;
Politika

Ekoloji Örgütleri: Doğayı Sermayeye Açacak İklim Kanunu Meşru Değildir

İklim Kanunu

Ekoloji örgütleri, İklim Kanunu teklifinin toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketler için hazırlandığı belirtirken, Türkiye’deki iklim politikalarının doğayı ve toplumu değil, ticareti korumak üzerine inşa edildiğini vurguladı.  

Ekoloji örgütleri, AKP tarafından Meclis’e sunulan ve bugün Çevre Komisyonu’nda görüşülecek olan İklim Kanunu teklifine ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı. 69 örgütün imzasının yer aldığı açıklamada, kanun teklifinin havayı, toprağı, suyu pazarlık konusu hâline getirdiği vurgulandı. Teklifin toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketler için hazırlandığı belirtilen açıklamada, “Türkiye’deki iklim politikaları doğayı ve toplumu değil, ticareti korumak üzerine inşa edilmektedir. Ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişiklik, şirketlerin dereleri kurutmasına, tarım arazilerini yok etmesine; bölgelerin ormansızlaştırılmasına, soluduğumuz havanın kirletilmesine neden oldu. İşçiler haklarını alamadı, kadınlar kamusal alanlardan uzaklaştırıldı, çocuklar hasta doğdu, insanlar göçe zorlandı. Yaban hayat yok edildi” denildi.

Sermayenin kârını odağını alan bir kanunun gerçek bir İklim Kanunu olmadığı kaydedilen açıklamada, “İklim krizine neden olan tarım, enerji, sanayi ve madencilik politikalarında hiçbir değişiklik getirmeyen, iklim krizinin yol açtığı seller, fırtınalar, yangınlar gibi afetler için hiçbir önlem öngörmeyen, işçilerin haklarını güvence altına almayan, kadınların ve dezavantajlı grupların iklim krizi nedeniyle uğrayabileceği ayrımcılığı gözetmeyen, gençlere güvenceli bir gelecek vadetmeyen ve adalet mekanizmasını halkın talepleri doğrultusunda işletmeyen bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir. Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünyanın sorumluluğunu hissediyoruz. İklim Kanunu tasarısı hazırlık sürecine dahil edilmeyen sesimiz, zeytin ağaçlarımızın kökleri kadar güçlü ve Türkiye’nin dört bir yanından yankılanıyor: Doğa satın alınamaz, yaşam bir ticaret meselesi olamaz. Halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarı için hazırlanmış ve iklim adaletini gözetmeyen bir kanun düzenlemesi bizler için meşru olamaz” ifadeleri kullanıldı.