TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji Komisyonu Toplantısı’nda açıklamalarda bulunan CHP Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, yeni kanun teklifinin Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan stratejik işbirliği anlaşmasıyla bağını anlattı.
AKP’li milletvekilleri 29 Ocak’ta TBMM’ye 16 maddelik yeni torba yasa değişiklikleri sunmuştu. Maden ve enerji gibi iklim değişikliğinde büyük rol oynayan alanları içeren teklif üzerine 1 Şubat’ta TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji Komisyonu Toplantısı düzenlendi. Teklifte, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan stratejik işbirliği anlaşmasının işleyebilmesi için gereken altyapının hazırlanmasına kadar enerji ve maden alanında birçok değişiklik bulunuyor.
Yeni kanun teklifinin BAE’yle nasıl bir ilişki olduğunu açıklayan Yavuzyılmaz, “Denizler, baraj gölleri, suni göller ve tabi göllerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak ilan edilen alanlarında imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji üretim santralleri kurulabilir” ibaresinin bulunduğu 4. maddeye dikkat çekerek imar planı yapılmadığı takdirde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve belediyelerin sürecin dışında bırakıldığını belirtti. Bu projelerin tümünün göllerde ve deniz kenarlarında yapılacağını ifade eden CHP’li Milletvekili Yavuzyılmaz, yeni kanun teklifi ile Ege Bölgesi’nde sürecin dışına itilecek belediyelerin %95’inin CHP’li belediyeler olduğunun altını çizdi.
Müzakere Bile Edilmeyecek
15 Aralık 2023’te Meclis Başkanlığı’na sunulan ve BAE ile imzalanan stratejik işbirliği anlaşması metninde yenilenebilir ve temiz enerji kapsamında 2.500 megavata kadar deniz üssü rüzgâr projesi veya projelerinin yapılması bulunuyor. Sözleşmenin 3. maddesinde bulunan “Projeler için uygun saha/sahaları işbu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Birleşik Arap Emirlikleri tarafına bildirilecek” ifadesine dikkat çeken Yavuzyılmaz, “Bu sözleşme Meclis’ten çıktığı an üç ay içinde proje sahaları bir başka ülke, Birleşik Arap Emirlikleri’ne bildirilecek. On sekiz ay boyunca Birleşik Arap Emirlikleri tarafı ve onun tayin ettiği kuruluşlar dışında hiçbir yatırımcı söz konusu proje için belirlenen sahalarda bir proje yapamayacak ve söz konusu sahanın rakip bir proje için kullanılmasına izin verilmeyecek ve hatta müzakere bile edilemeyecek” dedi.
Yavuzyılmaz, bu anlaşma ile bir başka ülkede proje yapmak için teknolojik donanımı olmayan BAE’nin Ege Denizi’ndeki sahaları fiilen yönetir duruma geleceğini belirtti ve ekledi: “Bu bahsettiğim sözleşme on yıl geçerli, üç yıl içinde de kendini otomatik olarak yeniliyor. Dolayısıyla bu projenin, bu anlaşmanın Meclis’e sunulması ile bu kanun teklifinin gelmesi arasındaki sürenin yakınlığına bakıldığında hızlı bir şekilde BAE’ye Ege Denizi’ndeki sahaların açılması ve orada onun finansman sağlayıcısı olduğunun, onun uygun gördüğü şirketlerin gelerek buraya yerleşmesinin ve deniz üssü rüzgâr projesi yapmasının teminatı verilmiş oluyor.”
BAE ile yapılan sözleşmede “Türk tarafı projelerin uygulanması için izinlerin, ruhsatların ve çevresel etki değerlendirme sürecinin alınmasında kolaylık ve destek sağlayacaktır” cümlesi yer alıyor. Bu cümlenin de yeni kanun teklifindeki 4. madde ile belediye ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı dışındaki Bakanlıkların dışarıda bırakılmasının bağlantısı olduğunu aktaran Yavuzyılmaz, “kolaylık sağlamak” ifadesinin flu ve nereye gideceği belli olmadığını söyledi.
“Bu Sözleşme Açıkçası Berbat Bir Sözleşme”
Anlaşmanın bununla da kalmadığını vurgulayan Zonguldak Milletvekili, KOBİ büyüklüğündeki güneş enerjisi yatırımcılarını da devreden çıkarıp Birleşik Arap Emirlikleri’ne güneş enerji santralleri ve rüzgâr enerji santralleri konusunda geniş bir tahsis alanı açıldığını dile getirdi. Yavuzyılmaz, bu anlaşmada tahsis edilecek alanın belli olmadığını ancak yeni kanun teklifi çerçevesinde bu alanın Ege Denizi olduğunun anlaşıldığını öne sürdü.
“Bu sözleşme açıkçası berbat bir sözleşme” diyen Zonguldak Milletvekili, anlaşmanın Türkiye’nin, Ege Denizi’ndeki egemenlik hakkını da tehlikeye atan, bir başka ülkeyi “patron” sıfatıyla oraya getiren ve ona tahsis edilen proje alanlarında on sekiz ay boyunca da hiçbir projenin yapılmasına izin vermeyen, müzakere ettirmeyen de bir altyapıyı burada doğrudan kurmuş olduğun altını çizdi. Anlaşma metninde geçen “enerji iletimindeki kapasite tahsisi” hakkında da yorumda bulunan Yavuzyılmaz, bu ifadenin uzanacağı noktanın alım garantisinin altyapısının kurulmasının ispatı olduğunu söyledi ve ekledi: “Dolayısıyla, Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapılan bu sözleşme ve bu kanun teklifi arasında doğrudan organik bir bağ var.”