YAZI: Prof. Dr. Doğanay Tolunay, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi
Aralık 2021’de İklim Haber ve KONDA Araştırma işbirliğinde yürütülen iklim değişikliği anket araştırmasının dördüncüsü gerçekleştirildi. Önceki yıllardaki anketlere benzer şekilde çok ilginç sonuçlar var. Öncelikle iklim değişikliğinden endişe duyanların oranı önceki yıllarda %75’lere kadar çıkmışken son ankette %66’ya gerilemiş. Bu durum araştırmanın yapıldığı Aralık 2021’de aşırı hava olaylarının çok fazla görülmemesi nedeniyle olabilir. Anketin orman yangınlarının ve sellerin olduğu yaz aylarında yapılması durumunda bu oranın çok daha yüksek çıkacağını söylemek mümkün. Ancak en ilginç sonuç, iklim değişikliği algısının iktidar ve muhalefet cephesine göre farklılaşması. Örneğin Cumhur İttifakı’nı oluşturan Ak Parti ve MHP’de iklim değişikliğinden endişe duyanların oranı %60 ve altına düşerken, diğer partilerin seçmenleri arasında %70’in üzerine çıkıyor. Ama en ilginç ve çarpıcı sonuç 2021 yaz aylarında yaşanan orman yangınlarının çıkış nedenine dair soruya verilen cevaplar. Katılımcıların %36’sı orman yangınlarının terör örgütlerince ve %27’si ormanları imara açmak için çıkarıldığını düşünüyor. Dikkatsizlik ve ihmal sonucu çıktığını düşünenlerin oranı %20 ve orman yangınlarının iklim değişikliği nedeniyle olduğunu düşünenler ise %14 kadar.
Bu soruya verilen cevaplarda da siyasi tercihler ön plana çıktığı açık. İktidar cephesinde ağırlıklı olarak orman yangınlarının terör örgütlerince çıkarıldığı düşünülürken, muhalefet cephesinde ormanların imar için yakıldığı görüşü hâkim. İklim değişikliğinden endişe duyanlar dahi öncelikli olarak orman yangınlarının terör örgütlerince çıkarıldığına inanıyor. Bu cevapların ilginç olmasının nedenlerinden biri bugüne kadar yanan orman alanlarının imara açıldığı tek bir örnek olması. Hatta Orman Genel Müdürlüğü (OGM) 2021 yangınlarından sonra orman alanlarından madencilik, turizm ya da benzer amaçlı olarak verilen izinleri iptal ettiğini açıkladı. Kamuoyu tarafından pek fazla bilinmese de orman alanlarında turistik tesis, maden ocağı, enerji santralı, kampüs, hastane ve hatta cezaevi inşa etmek için yakılmasına gerek yok. Nitekim 2004-2020 yılları arasında yanan orman alanı miktarı toplam 156 bin ha’ken ormanları yakmadan verilen izinlerin toplam alanı 496 bin ha olarak gerçekleşti. Turistik tesis olarak ise yine aynı dönemde 142 tesise izin verildi ve bunların toplam alanı 1.591 ha’dı. Yanan orman alanlarını imara açılmadığını Tarım ve Orman Bakanlığı, OGM ve akademisyenler açıklasa da anket sonuçları bu algının değişmediğini gösteriyor. Bu durum kamu kurumlarına karşı güvensizliği ve Bodrum’da yanan orman alanına inşa edilen otel örneğinde olduğu gibi tek bir istisnanın bile çok önemli olduğunu gösteriyor.
Yangınlarla Mücadelede En Etken Yol Çıkan Yangın Sayısını Azaltmak
Söz konusu sonucun ilginç olmasının diğer bir nedeni ise OGM’nin verilerine göre 2013-2020 yılları arasında çıkan toplam 22 bin yangından sadece 47’sinin (% 0,2’si) çıkış nedeninin terör olması. Yıllık çıkan ortalama 2.730 orman yangından sadece 6’sının terör örgütlerince çıkarıldığı resmi verilerde yer almasına rağmen toplumda yangınların terör faaliyetleri ile çıktığına inanılıyor. 2021 yaz aylarındaki orman yangınlarının üzerinden altı ay geçti ve halen henüz resmi kurumlarca yangın çıkış nedenleri kamuoyuyla paylaşılmadı. Yangınların başladığı tarihlerde bazı terör örgütlerinin yangınları üstlenmesi, yangınların kasıtlı çıkarıldığına dair sosyal medya paylaşımları, bazı basın kuruluşlarının ve Orman Mühendisleri Odası temsilcilerinin yangınların terör faaliyeti olduğu yönündeki açıklamaları bu algının oluşmasında oldukça etkili oldu. Ancak özellikle İçişleri ya da Adalet Bakanlığı gibi orman yangınlarını soruşturmakla yükümlü bakanlıklardan bu konuda hiçbir açıklama yapılmamış olması da ormanların terör örgütlerince yakıldığı düşüncesinin yayılmasında etkin oldu denilebilir. Bilerek ya da bilmeyerek suskun kalınması aslında gelecekte iklim değişikliğine bağlı olarak sayısının, şiddetinin ve etki alanının artacağı orman yangınlarının önlenmesinin önünde bir engel oluşturuyor çünkü orman yangınlarıyla mücadelede en etkin yol uçak ya da helikopter sayısı değil, yangın çıkış nedenlerinin doğru bir şekilde analiz edilerek çıkan yangın sayısının azaltılması.
Benzer şekilde muhalefet partisi temsilcileri tarafından da sıkça söylenen yanan ormanların imara açılacağı söylemi de orman yangınlarıyla mücadeleye ve yanan alanların yeniden ormanlaştırılması çalışmalarına zarar veriyor çünkü kamuoyu bu endişeyle yanan alanların süratle ağaçlandırılması için baskı oluşturuyor. Bu baskı sonucunda sadece yanan alanlardaki ağaçların kesilmesi, yanan alanlarda toprağın sadece tırmıklanması gibi basit önlemlerle fidanların alana gelmesi sağlanacakken çoğu yanan alana uygun olmayan fidanlarla ağaçlandırmalar yapılıyor.
Ankette Paris Anlaşması ve net sıfır karbon emisyonu ile ilgili sorulara verilen cevaplar da oldukça ilginç. Öncelikle kamuoyunun bu konulardaki farkındalığı ve bilgisinin oldukça düşük olduğu söylenebilir. Paris Anlaşması’nın TBMM’de onaylanmasını iktidar cephesi seçmeninin desteklemesi, muhalefet cephesi seçmenin ise desteklememesi ülkemizdeki yerel siyasetin küresel risklerin bile önüne geçtiği şeklinde okumak mümkün. Yine de bugünlerde İklim Şurası ve İklim Kanunu hazırlığı yapan, 2053 net sıfır karbon emisyonu için yol haritası oluşturmaya çalışan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının iklim değişikliği ile mücadele için atması gereken en önemli adımın toplumdaki farkındalığı artırmak olduğu söylenebilir. Siyasilerin de iklim değişikliğiyle, orman yangınlarıyla samimi olarak mücadele etmek istiyorlarsa söylemlerine dikkat etmeleri, siyasi kaygılarla hareket etmemeleri gerekiyor.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.