Oxford Üniversitesi bünyesinde çalışan iki araştırmacı, koronavirüs salgını ile iklim değişikliğinin etkilerini karşılaştırdı. Araştırmacılara göre, iki kriz ile eş zamanlı olarak mücadele edilmesi gerekiyor.
Yazı: Eli Mitchell-Larson ve Kaya Axelsson
Çeviri: Çisil Sevinç
Önde gelen bilim insanları, bu günlerin geleceği konusunda bizi devamlı uyarıyordu.
Bize bu krizin milyonları öldüreceğini, milyarlara mâl olacağını ve yaşadığımız hayatı tamamen değiştireceğini; ancak gerekli hazırlıklarla en kötü etkilerden kaçınılabileceğini söylemişlerdi.
Üç ay önce iklim krizini açıklıyorduk. Şimdi ise aynı açıklamayı COVID-19 için yapıyoruz.
İki kriz de insanlığın aynı başarısızlığından doğuyor: Gelecekteki sonuçları önceden önleyebilmek için harekete geçememek. İki krize de hızlı ve kapsamlı bir çözüm getirilmesi gerekiyorken, şiddetleri ve süreleri birçok açıdan farklılık gösteriyor.
Bu küresel salgın kişisel bir durum. Hem en savunmasız olanlar ve acı çekenlerle empati kuruyoruz, hem de kendimiz ve sevdiklerimiz adına endişeleniyoruz.
İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!
Hükümetlerin ne hızla harekete geçtiğine bir bakın. Haklı olarak vatandaşlardan yaşam tarzlarının hızla ve radikal bir şekilde değiştirmeleri istendi ve hemen milyarlık teşvik paketleri hazırlandı. Bu tarz acil durumlar bizi harekete geçiriyor.
İklim acil durumu çok daha sinsi. COVID-19’un etkileri hızlı ve kolaylıkla anlaşılabiliyorken, iklim tahribatı kademeli olarak gerçekleşiyor ve çok daha karmaşık.
Birçok bilim insanı, hükümetlerin COVID-19 önlemlerini yavaş veya yetersiz buluyor. Ancak yarattığı tahribat kalıcı olmasına rağmen iklim değişikliğine karşı alınan önlemler çok daha ihmalkar.
COVID-19’un sebep olduğu ciddi miktardaki can kayıpları gittikçe yükseliyorken, hayatların kurtarılması için bütün önlemler alınmalı. Ancak küresel salgın bittiğinde trajedinin boyutları ölçülebilir ve sınırlı olacak.
Ölü sayısının tamamını tahmin etmek güç olsa da, dünya genelinde iki ila 20 milyonu bulabilir. En kötü senaryoda, küresel salgının 18 aylık bir sosyal mesafeyle son bulması öngörülüyor.
Öte yandan, iklim değişikliğinin sebep olduğu ölümcül olaylar ise birçok şekilde gerçekleşiyor ve her yıl fosil yakıt yüzünden milyonlarca can kaybı halihazırda yaşanıyor. 2050 yılına kadar sıcaklık stresi, yetersiz beslenme ve doğrudan etkiler sonucu 7 milyon can kaybı yaşanacağı tahmin ediliyor.
Ölü sayısını arttıran başka unsurlar arasında zorunlu göç, silahlı çatışmalar ve 120 milyonluk yoksul nüfus bulunuyor. Ancak koronavirüs salgınında olduğu gibi, en yakın zamanda daha ciddi önlemler alırsak daha az insan zarar görebilir.
Küresel salgın ve iklim krizleri oldukça maliyetli. BM’nin yaptığı bir tahmine göre, koronavirüsün yalnızca 2020 yılındaki maliyeti 1 trilyon dolar olacak ve bu küresel GSYH’nin %1’inden fazlası demek oluyor. Ancak toplum yeniden özgürleştiğinde, bu kayıplar 10 yıl içinde telafi edilebilir.
Öte yandan iklim değişikliği, artan sel, sıcaklıklar, mahsul kıtlığı ve hava kirliliği gibi olumsuz etkilerin sıklığınıve şiddetini kalıcı olarak değiştiriyor. Bu nedenle sebep oldukları hasar her yıl artmaya devam ediyor. Ancak, hemen yatırım yapıldığı takdirde büyük bir fark yaratılabilir.
Bir çalışmaya göre, iklim değişikliğine uyum sağlamak için yapılacak acil bir yatırımla yılda 7 trilyon dolardan fazla kazanç sağlanabilir.
İklim değişikliğinin ne kadara mâl olacağı hala tahmin edilemiyor. Küresel ısınma artışının 1.5 derece ila 2 derece arasında değişim göstermesi dahi yüzyıl sonuna kadar GSYH’yi %5 oranında geriletebilir. Isınma 2 dereceyi aştığında ise GSYH’ye çok daha büyük zarar verecek.
Bir de yüksek emisyonlu elektrik santralları, fabrikalar ya da araçlara yaptığımız yatırımlar var ki bunlar var olan karbon bütçelerini tükettiğimizde ölü yatırımlara dönüşebilir.
İklim ve koronavirüs arasındaki farklardan en çok dile getirileni, etkilerinin ne kadar uzun süreli hissedileceği. Virüse yakalanan insan sayısının artması ile atmosferdeki karbondioksit artışı benzer etkilere sahip.
Ancak bu yanıltıcı bir karşılaştırma çünkü çoğu insan virüsü atlatıyor ve haftalar sonra insanları enfekte etmeyi bırakıyor.
Günlük iyileşen sayısı enfekte sayısını aştığı an virüsün etkileri de ortadan kaybolmaya başlayacak. Eğer alınan önlemlere dünya genelinde aşı kullanılmaya başlanana kadar devam edilebilirse, koronavirüsün yarattığı insani ve ekonomik maliyetler zamanla yok olacak.
Buna karşılık, yaydığımız karbondioksitin her tonu iklim sistemimizi belirsiz şekilde etkiliyor, atmosferi ısıtıyor ve okyanuslarımızı asitleştiriyor.
Koronavirüse yakalanan hasta sayısı, gezegenin kısa sürede ısınmasına yol açan atmosferdeki metan miktarı ile daha rahat kıyaslanabilir.
Yukarıdaki tablo, karbondioksit artışının kalıcı etkileri ile küresel salgınların geçici etkilerinin yol açtığı ısınma arasındaki farklılığı gözler önüne seriyor.
Hem karbondioksit emisyonları hem de yeni COVID-19 vakaları artış gösterdiğinde (a), iki krizin yol açtığı ısınmalarda artış yaşanıyor.
Ancak iki kriz sabit seviyelerde seyrettiğinde (b), yeni enfeksiyon miktarının iyileşen ya da hayatını yitiren hasta sayısını dengelemesiyle birlikte COVID-19 vakaları zamanla düzeliyor. Ancak aynı durum karbondioksit için geçerli değil. Sabit seviyelerde dahi kalıcı ve giderek artan ısınmalar yaşanıyor.
İki kriz seviyesinde de düşüş yaşandığında (c), COVID-19 vakaları zamanla sıfırlanıyor ancak toplam ısınma seviyesinde düşüş yaşanırken ısınma durumu ömür boyu devam ediyor.
Koronavirüs salgının etkilerini azaltmak tartışmasız bir biçimde önceliğimiz olmalı. Ancak küresel salgından kurtuluğumuzda daha büyük bir tehlikeyle savaşma fırsatı doğacak: İklim değişikliği.
Bulunduğumuz durum, hem küresel salgın hem de iklim krizi ile eş zamanlı olarak savaşmamız gerektiğini gösteriyor.
İklim değişikliğine büyük katkıda bulunan havayolları, petrol ve doğalgaz şirketlerinin yer aldığı bazı sektörler alışılanın aksine savunmasız durumda. Toplum olarak, salgın geçtikten sonra bu iş yerlerinin ihtiyaç duyduğu desteğin karbonsuzlaşmalarına yardımcı olmasını talep ediyoruz.
Koronavirüs derslerinin ihmal edilmesine izin vermeyin. Küresel bir salgını önlemek için yıllar öncesinden yatırımlar yapabilirdik, ama yapmadık. Salgına karşı aldığımız önlemlerle başlattığımız hareketi karbonsuzlaşma için devam ettirirsek iklim değişikliğinin daha ciddi etkilerini bertaraf edebiliriz.
Bu yüzden, iyileşmek adına alınan önlemler kararlaştırılırken milletvekilinizle veya yetkililerle iletişime geçin. Aynı hatayı ikinci kez yapmalarına izin vermeyin. Bunun yerine, bugünkü krizden çıkarılan sonuçları gelecektekiler için kullanmaları gerektiği tavsiyesini verin.
Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.