COVID-19 sadece ilk işaret, yenileri yolda, çünkü insanlık artık kendine bir çekidüzen vermek zorunda. Elbette kirlenen toprak, hava ve su yüzünden biyosfer bu virüsü oluşturuyor ve bir işaret yolluyor. Bu bağlamda küresel anayasamızı yazmak zorundayız. Şebekenin yapısının ölçeklenmesi ve dengelenmesi, enerji depolaması, arz güvenliği, şebeke kullanımı, dijitalleşme ve diğer enerji üretim kaynaklarını kullanarak çok daha kapsamlı ve doğru enerji yapı ve şebekeleri oluşturarak geleceğimizi, çevremizi ve tercihlerimizi şekillendirebiliriz.
YAZI: Deniz Selkan POLATKAN – Güneş Elektriği Uzmanı Selkan.polatkan@motifproje.com
Yaklaşık 4.5 milyar yaşında olan dünyamızda, fotosentez 3.5 milyar yıl önce başladı, ilk çiçekli bitkiler ise 130 milyon yıl önce oluştu. Bundan altı milyon yıl önce ise insanın ataları meydana çıktılar yeryüzünde. Ortalama olarak üç milyar yılda gelişen hayat ve yaşam türleri bugün sadece 200 yıllık sanayi devrimi sonrası birdenbire yok olmaya başladılarsa, gezegenimizdeki esas ve gerçek salgının ve virüsün insanlığın bizatihi kendisi olduğunu bilmek ve düşünmek zor gelmese gerek.
İşte bu noktada biyosferi yok etmeye başlamış olan insanlığın yine biyosferin kendisi tarafından üretilmiş olan bir virüsün saldırısına uğramış olması bana son derece doğal geliyor çünkü buna hayatın ve biyosferin savunma mekanizması deniyor.
Bu sadece ilk işaret, yenileri yolda, çünkü insanlık artık kendine bir çekidüzen vermek zorunda. COVID-19 ve yenilerini oluşturan tek şey doğanın kendisi ama hangi sebeple?
Elbette kirlenen toprak, hava ve su yüzünden biyosfer bu virüsü oluşturuyor ve bir işaret yolluyor. İnsan vücudunun içinde de benzer hücreler, bakteriler ve virüsler var çünkü insan başka şekilde yaşayamaz, yediğini sindiremez, doğuramaz ve var olamaz.
Bu bağlamda küresel anayasamızı yazmak zorundayız, nedir bunlar?
1- Bioetik, yani insanlığın çevresine karşı sorumlu olması,
2- Ekonominin yeniden tanımlanması ve çevresel maliyetlerin tüm insani faaliyetlerin içinde dikkate alınması,
3- Nüfus planlaması, yani doğurganlığın ebeveynlerin sorumlulukları ile buluşturulması,
4- Her türlü sanayi ve kimyasal kirliliğin önlenmesi,
5- Gelir dağılımı, ekonomi ve sermayenin çevresel ve etik bazda yeniden tanımının sağlanması,
6- Teknolojik devrim, iletişim, internet, genetik biyoloji, nükleer silahlanma ve nanoteknolojik gelişimlerin sınırlarının belirlenmesi ve kontrol altında tutulması
7- Ulaşım sektörünün kirleticiliğinin bedelinin hesaplanması ve bu maliyetin de ödetilmesi,
8- Enerji sektörünün kirleticiliğinin bedelinin hesaplanması ve bu maliyetin de ödetilmesi,
9- Kent ve kırsal alanların yoğunluğunun ve planlamasının değiştirilmesi,
10- Tarım ve hayvancılık sektörlerinde ürün kalite denetiminin yapılması. Görüldüğü gibi birçok konuda ciddi bir yol ayrımına geldik bile, bu yol ayrımında bizim uzman olduğumuz konu ise enerji ve elektrik.
Üretentüketici Geliyor
Elektrik icat olduğunda ve kullanılmaya başlandığında dağıtık ve desantralize (yerel) idi. Elektrik şirketleri ise küçük ve dağınıktı. Enerji talebi arttıkça şebeke gelişti, birbirine bağlandı, standartlar oluştu, üretim maliyetleri azaldı ve elektrik ağı yaygınlaştı. Elektrik endüstrisi yayıldıkça, üretim, iletim, dağıtım ve tüketim standart bir hale geldi. Bu olumlu gelişmelerin paralelinde ise fosil yakıt bazlı üretim kaynaklarının yaratmış olduğu sorunlar ve kirlilik, çevresel taşıma kapasitelerinin çok fazla üstüne çıkarak, küresel ısınmanın temel aktörü oldu.
Geldiğimiz noktada, artan verimlilik ve yeni nesil teknolojiler sayesinde elektrik üretiminin merkezileşme gereği ortadan kalktı.
Yakıt hücreleri ve depolama sistemleri, güneş ve rüzgar enerjisini artık dünyanın her yerinde ucuz ve kullanılabilir hale getirdi.
Sosyal ve teknolojik gelişmeler ise artık sadece modüler, ölçeklenebilir, taşınabilir, depolanabilir ve dağıtık sistemleri destekliyor ve talep ediyor.
Eski, büyük, merkezi ve hantal yapıların yerini artık sadece yerinde üretim ve depolama yapabilen, temiz, daha ucuz ve güvenilir enerji kaynakları alıyor. Uzun enerji nakil hatları ise yerini lokal ve akıllı dağıtım şebekelerine bırakıyor. Ancak, bu değişim ve dönüşüm sürecinin yasa, yönetmelik ve yeni kurumlarla desteklenmesi şart.
Klasik üretici ve tüketici kavramlarının yerini artık “Üretentüketici” kavramı alıyor. Bu sürece erişimin desteklenmesi ve enerji sektörünün buna göre yeniden yapılanması kaçınılmaz bir durum. Aynı paralelde piyasa enerji fiyatlandırma mekanizmasının serbestleşmesi gerekiyor. Verilmiş olan imtiyazların yerini yeni fırsatlar ve dönüşümler dolduruyor. Tüm bu süreç yerli sanayinin oluşumunu ve gelişimini de sağlıyor. Aksi takdirde, dışa bağımlılık ve ithalat artarken, yerli ve milli pazar ve fırsatlar da eriyor.
Enerji bağımsızlığı ve yeşil ve temiz enerji gerçekleri ise bu değişimi ve dönüşümü hızlandırıyor. Enerji piyasasının serbestleşmesi ile beraber, üretim, yönetim, depolama ve dağıtım yapısının da daha küçük parçalara ayrılması gerekiyor. EPDK piyasaya ihalelerle imtiyaz veren ve piyasa fiyatlarını belirleyen bir kurum olmaktan çıkıp, piyasada sadece denetleyici rol üstlenmeli.
Değişim kaçınılmaz ve bu süreç içinde yerli teknoloji ve sanayinin oluşması ve büyümesi de ancak ve ancak serbest piyasanın desteklenmesi ile mümkün. Yakın zaman içinde piyasaya girecek olan elektrikli araçlar aynı değişim rüzgarını daha da hızlandırılacak.
Aynı anlamda öztüketim ve yerinde üretim imkanları ve fırsatları hibrit teknolojiler sayesinde hızla gelişiyor. Tüm bu gelişmeler bizlere ve sektörümüze kesinlikle daha ekonomik fırsatlar ve daha temiz bir çevre sağlıyor. Bu dönüşüm ve gelişim görmezden gelinemez. Öneri ve düşüncelerimizi destekleyen gelişmeler de yaşanıyor. Son dört yılda 15 Avrupa ülkesi kömür ile elektrik üretimini durduracağını açıkladı. Yine Ocak ayındaki bir habere göre 2020 yılında tüm dünyada 142 GW daha güneş elektriği sisteminin kurulması bekleniyor.
Özetle, şebekenin yapısının ölçeklenmesi ve dengelemesi, enerji depolaması, arz güvenliği, şebeke kullanımı, dijitalleşme ve diğer enerji üretim kaynaklarını kullanarak çok daha kapsamlı ve doğru enerji yapı ve şebekeleri oluşturarak geleceğimizi, çevremizi ve tercihlerimizi şekillendirebiliriz.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…