Güneş ve rüzgar enerji potansiyeli yüksek olan Doğu Anadolu Bölgesi’nde üretim yok denecek kadar az.
YAZI: Şenol BALİ
Türkiye, güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli açısından birçok ülkeye göre çok şanslı durumda. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu iki enerji kaynağı büyük bir potansiyele sahip. Ancak aynı durum bölgedeki tesisleşme ve enerji yatırımları için söz konusu değil. Bu yüzden bölgenin bu enerji potansiyelinden şimdilik yeteri kadar faydalanılmıyor, bu doğal kaynaklardan yeterli verim alınamıyor.
Güneş enerjisi potansiyelini ve verimliliğini güneş ışınlarının geliş açışı, güneş ışınlarının geldiği süre uzunluğu gibi çeşitli unsurlar belirliyor. Türkiye’de yaygın olarak konutlardaki suyun ısıtılması amacıyla güneş enerjisinden yararlanıldığı bilinirken yapılan araştırmalarının sonucuna göre 1 yıl içerisindeki güneş enerjisi üretim hacmi 750.000 m2 olarak ortaya çıkıyor. Uzmanlara göre gerekli yatırımların yapılması halinde Türkiye yılda birim m2‘sinden ortalama 1.100 kWh’lik güneş enerjisi üretebilir.
Türkiye’nin illere göre Güneş Enerjisi Potansiyeli HaritasıGüneş Işınlarını En Fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi Alıyor
Bölgeler arasında güneş ışınlarının en fazla geldiği bölge Güney Doğu Anadolu Bölgesi. Güneş ışınlarının geliş açısı ve güneşli gün sayısı bakımından Akdeniz Bölgesi’nden sonra 3. sırada Doğu Anadolu Bölgesi; ardından da sırasıyla İç Anadolu Bölgesi ve Ege Bölgesi geliyor. Karadeniz Bölgesi ise güneş enerjisi yönünden en az verimliliğe sahip coğrafi bölge.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Güneş Enerjisi Potansiyeli Oldukça Yüksek
Türkiye’nin Yıllık Güneş Enerjisi Potansiyeli Haritasına göre Doğu Anadolu Bölgesi yıl içinde toplam güneş enerjisi 1460 kWh/m2, güneşleme süresi ise 2993 saat/yıl olarak saptandı. Bölgede coğrafik konumu itibarıyla bölgenin en fazla güneş alan kenti ise Van. Güneş enerjisinden elektrik üretilebilecek bölgeler arasındaki 28 il arasında ikinci sırada yer alan Van, aynı zamanda Türkiye’de rüzgar enerjisinden elektriğin üretilebileceği en verimli şehirler arasında da gösteriliyor. EİEİ ve Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası verileri dikkate alındığında Türkiye’nin yıllık ortalama toplam güneşlenme süresi 2736,89 saat olup Van ilinde bu değer 3068,74 saat ile ortalamanın oldukça üstünde bulunuyor. Halk arasında ‘’Güneş Şehri’’ de denilen Van’ın enerji kaynakları dikkate alındığında güneş ve hidrolik enerji ön plana çıkıyor ancak güneşten tam anlamıyla yararlandığını söylemek imkansız.
Teşvik Programları Tesisleşmeyi Artırıyor
Ayrıca yenilenebilir enerji üzerine yapılan yatırımlara sağlanan devlet teşvikleri, finans kuruluşları tarafından sağlanan uzun vadeli ve başlangıçta ödemesiz dönemi bulunan krediler, yatırımcıya bu alanda kolaylıklar sunuyor ve sıfır maliyetle solar sistemlere sahip olmalarına imkan sağlıyor. Hatta elektrik ihtiyacını güneş yoluyla temin eden sulama tesislerine devlet tarafından sağlanan %50’ye varan hibe desteği veriliyor. Bununla ilgili olarak son dönemlerde Van ve diğer bölge kentlerindeki tesisleşme sayısında gözle görülür bir artışın olduğu gözlemleniyor. Van’ın Edremit ilçesi, Iğdır kent merkezi ile Malatya ve Elazığ gibi kentlerde son süreçlerde güneş enerjisi panellerinin kurulduğu biliniyor. Bu panellere; ekonomik yönden uygun olması ve ekolojinin korunmasına katkı sunması açısından oldukça önem atfediliyor.
Öte yandan güneş enerjisinden faydalanma oranının artmasıyla beraber bölgedeki hava, su ve toprak kirliliğinin kısmi olarak engelleneceği dile getiriliyor. Nitekim geçtiğimiz aylarda Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından yapılan araştırmada sanayileşme gelişmemesine rağmen Türkiye’nin hava kirliliği en yüksek kentleri Muş, Ağrı ve Iğdır gibi bölge kentleri olmuştu.
Bölgede Güneş Santrallarının Sayısı Artıyor
Son yıllarda bölge kentlerinde güneş enerjisi santralları inşası büyük bir ivme kazandı. Van’da yaklaşık 55 milyon dolarlık yatırımla kurulumu tamamlanan 20 megavatlık santral projesiyle elektrik üretimine başlandı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) belirlediği güneş enerjisinden elektrik üretilebilecek bölgeler arasındaki 28 il arasında en yüksek ikinci kotayı Van aldı. Edremit ilçesinde kurulan GES, üretimine devam ediyor.
Bölge Güneş Enerjisinde Olduğu gibi Rüzgar Enerjisinde de İlk Sıralarda
Doğu Anadolu Bölgesi güneş enerjisinde olduğu gibi rüzgar enerjisi konusunda da oldukça avantajlı bir bölge. Yüzey şekilleri ve tünel etkisi gibi rüzgar enerjisini açığa çıkaracak olan parametrelerin neredeyse tamamı bölge için uygun seviyede. Bölgenin ortalama rüzgar gücü yoğunluğu 13.19 W/m2 ve ortalama rüzgar hızı 2.12 m/s olarak biliniyor. Uzmanlara göre rüzgar potansiyeline bakıldığı zaman, kırsal kesimlerin fazla oluşu nedeniyle bu kesimlere kurulacak rüzgar enerji sistemleri büyük ekonomik yararlar sağlayacak. Ancak güneş enerjisinde olduğu gibi rüzgar enerjisinden de yeteri kadar yararlanılmadığı belirtiliyor.
Türkiye’nin Rüzgar Enerjisi Potansiyeli En Yüksek Kentlerinden Biri Malatya
Malatya ise rüzgar enerjisi potansiyeli ve kullanılabilirliği açısından ülkede ve bölgede ilk sıralarda yer alıyor. Son dönemlerde kentin rüzgar enerji potansiyeli, kullanma derecesi ve yöntemi üzerinde durulmaya başlansa da kentin rüzgar enerjisinden etkin ve yaygın bir şekilde faydalandığı söylenemez. Öyle ki Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli en yüksek olan illerin başında gelen kentte ilk rüzgar santralı 2019 yılında kuruldu.
EPDK tarafından 49 yıllığına Ekşi Enerji Üretim Ltd. Şti.’ye lisans verilen Arapgir Rüzgar Enerjisi Santralı’nın üç rüzgar türbini işletmeye alındı. Arapgir ilçe merkezine 6,5 kilometre uzaklıkta kurulan ve toplamda 10 MWe kurulu güçten oluşması planlanan santrala ilerleyen zamanlarda iki adet rüzgar türbini daha eklenmesi hedefleniyor.
Türkiye’nin En Yüksek Rakımlı Rüzgar Enerji Santralı Van’da Kuruldu
En yüksek rakımlı rüzgar enerjisi santralı ise 2020 yılında üç yıllık çalışma sonrasında Van’ın Gevaş ilçesine 55 milyon dolarlık yatırımla kuruldu. Yaklaşık 2 bin 900 rakımda kurulan 53,2 megavatlık RES ile 50 bin hanenin elektrik ihtiyacı karşılanması amaçlanıyor
Doç. Dr: Kemeç: “Kuraklık Mevcut Yenilenebilir Enerji Potansiyelini Daha Çok Artırıyor”
Bölgenin yenilenebilir enerji potansiyelini değerlendiren Van Yüzüncü Yıl Üniversite’sinden Doç. Dr. Serkan Kemeç , bölgede potansiyelin yüksek olduğunu, son süreçlerde yaşanan kuraklığın bu potansiyeli daha çok artırdığını kaydediyor. Şu sözleri kullanıyor Kemeç; “Bölge, güneş enerjisi bakımından yüksek bir potansiyele sahip. İklim değişikliğine bağlı olarak bu potansiyel daha çok artıyor. Yaptığımız bir tez çalışması üzerinden bölgede güneş enerjisin potansiyelinin tespiti ile ilgili üç ayaklı bir çalışma yürüttük. Öncelikle mevcut güneş enerjisi potansiyelinin haritalarını değerlendirdik. İkinci olarak, güneş enerjisi potansiyelini oluşturan güneşlenme, yağış, bulutluluk gibi verilerin zaman içinde değişip değişmediğine baktık. Bölgede güneş enerjisi destekleyen parametrelerde bir artış eğilimi, olumsuz etkileyenlerde de bir azalış eğilimi gözlemledik. Üçüncü olarak 1990-2018 yılları arasındaki dönemde arazi örtüsünün nasıl değiştiğini inceledik. Yapay alanların arttığını, doğal arazilerin de azaldığını gördük. Yarı doğal alanlarında güneş enerjisi veya tarım arazisi olarak kullanılması durumda hangi seçeneğin kârlı olabileceğine dair öneriler geliştirdik.”
“Güneşlenme miktarı, yağışın düşmesi, bulutluluğun azalması gibi kuraklığın artması sonucu ortaya çıkan parametreler bölgedeki güneş enerji potansiyelini arttırıyor” ifadesini kullanan Kemeç, Van için yaptıkları çalışmanın Doğu Anadolu Bölgesi için de geçerli olabileceği görüşünde.
“Mevcut Yatırımlar Potansiyelin Çok Küçük Kısmını Karşılıyor”
Mevcut potansiyele karşın enerjiden faydalanmayı sağlayacak yatırımların çok az olduğuna dikkat çeken Kemeç şöyle devam ediyor; “Mevcut yatırımlara bakıldığında bu potansiyelin çok küçük bir kısmı kullanılıyor. Küçük de olsa artış eğilimi var bu yatırımlarda. Rüzgar enerjisi için de durum bu. Çalışmanın yaygınlaşması, tespiti yapıldıktan sonra yeterli düzeyde anlatılmasıyla bu tesisleşmenin artacağını düşünüyorum. Biz daha tespit noktasındayız. Enerji krizini de düşündüğümüzde geç kalınmadan harekete geçilmesi lazım bana göre”
“Rüzgar Enerji Santralları’nın Ekolojiye Olan Etkisi de Düşünülmeli”
Yaşanan iklim krizine değinen Kemeç, yenilenebilir enerjinin doğal afetlere olan uyum konusunda belirleyici olacağını savunuyor: “İklim krizi ile beraber literatüre dirençlilik diye bir kavram girdi. Doğal afetlere yönelik kentlerin daha dirençli hale getirilmesi hedefleniyor bununla. Sonuçta doğal afetler engellenemiyor, buna ancak uyum sağlayabiliriz. Bu yönüyle yenilenebilir enerji kaynakları belirleyici olacak. Aslında iklim değişikliği direkt manasıyla bir doğal afet değil ancak birçok doğal afetin tetikleyicisi durumunda.”
Kemeç, bölgede sayısı artmaya başlayan rüzgar santrallarının ekolojiye olan etkilerini yorumluyor ve şu ifadelere yer veriyor: “Van-Gevaş ve Bitlis Rahva’da rüzgar gülleri kurulmaya başlandı. Rüzgar santrallarının ekolojiye olan etkilerini de düşünmemiz lazım. Kuş göç yollarını etkiliyor mesela. Ya da Rahva’daki uygulama, birinci düzeyde doğal sit alanı olan Nemrut Kalderası’nı görsel peyzajını olumsuz etkiliyor. Bunun fayda-maliyet ilişkisi bakımından değerlendirilmesi lazım.”