Türkiye’de hava kirliliğinin en yoğun olduğu Muş, Iğdır ve Ağrı gibi kentlerdeki STK’lar bölgedeki hava kirliliğinin ormanların hızla tahrip edilmesi ile bağlantılı olduğunu söylüyorlar.
YAZI: Şenol BALİ
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), geçtiğimiz aylarda “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” isimli rapor yayımladı. Rapora göre hava kirliliği 12 kent için her geçen gün ağırlaşan bir sorun. Muş, Iğdır, İstanbul, Sinop, Malatya, Edirne, Tokat, Kayseri, Denizli, Düzce, Karabük, Ağrı ve Ankara’da yıl boyunca yapılan ölçümlerde yüksek hava kirliliği gözlemlendi. Bu yıl dördüncüsü yayımlanan rapora göre hava kirliliğinin en yüksek oranda olduğu kent ise Muş. Havası 306 gün boyunca kirli olan Muş, 2020 yılında yapılan ölçümlerde en kirli havanın olduğu tespit edilen Iğdır’ı geçti. Iğdır, son dört yıldır hava kalitesi açısından en kirli iller listesinde son dört yıldır ilk sırada yer alıyordu. Ağrı’yı da eklediğimizde hava kirliliği Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu üç kent için kronik bir hal almışa benziyor. Peki orta ve büyük ölçekteki sanayinin gelişmediği bu kentlerde hava neden bu kadar kirli? İklim Haber bu üç kentteki hava kirliliğinin muhtemel nedenlerini ele aldı.
Muş Ovası’nda Oluşan Sis Bulutları Hava Sirkülasyonunu Durduruyor
Muş Ovası Türkiye’nin üçüncü büyük ovası. Ovada oluşan sis bulutları , kentte yaşanan hava kirliliğinin en başat sebebi olarak belirtiliyor. Kış aylarında ovanın yapısından dolayı oluşan sis, hava sirkülasyonunu durduruyor ve havzadaki hava kirliliğini tetikliyor. Muş Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Derneği Başkanı İhsan Aytemiş, bunun gibi başka etkenlerden de söz ediyor. Aytemiş’e göre Muş’ta yaşanan kirliliğin en önemli sebebi ormanlık alanların hızla yok olması. Şöyle diyor Aydemir: “Kentimizdeki hava kirliliğinin en temel nedeni yeşil alanların az olması. Yeşillik alanlar hızla tahrip ediliyor. 365 köyümüzün 95’i orman köyüydü ama şu an yarısından fazlası çoraklaştı. Ormanlar kesildi veya yakıldı. Yeşillendirilme çalışmaları da yapılmıyor. Mevcut ormanlar korunmalı. Dağlar her geçen gün çıplak bir hal alıyor. Kirli havayı emen yeşil örtü kalmıyor. Bununla beraber atıkların arıtılması lazım, kaynağından ayrıştırarak geri dönüşüm işlemi yapılmalı. Bölgemizde yeşil alan yüz ölçüme göre %8 ancak bunun %40 dolaylarında olması lazımdı.”
Doğa ve Çevrenin Kirletilmesi Hava Kirliliğini Artırıyor
Bir başka etken olarak çevre kirliliğinden bahseden Aytemiş, kentte arıtma tesisinin olmadığının altını çiziyor ve şu ifadelere yer veriyor; “İnsanların doğa ve çevrenin kirlenmesinde payı var. Muş’ta hâlâ artıma tesisi yok. Vahşi çöpler hâlâ doğaya atılıyor. Murat Nehri kanalizasyon atıklarıyla kirleniyor. Çevre böyle kirlenince hava da nasibini alıyor.” Konuşmasının devamında bölgede alım gücünün düşük olduğunu bu yüzden kaliteli kömürün tüketilmediğini kaydeden Aytemiş bunun yerine yerli kömürlerin ve hayvansal atıkların ısınmak için kullanıldığını söylüyor. Şöyle devam ediyor Aytemiş; “Şu an doğalgaz şehir merkezinde var ama ilçe ve kırsal alanlarda yok. Yardım kömürü denilen kömürün çıkardığı duman da önemli kirlilik sebeplerinden. Kalite düşük, karbondioksit oranı yüksek. Yüksek kaliteli kömür için para yetmiyor. Hayvansal atıkların özellikle kırsal alanlarda kullanılıyor.’’
Bölge için de Elverişli olan Yenilenebilir Enerjiye Yatırım Yapılmalı
Tüm bu nedenlerin Muş’un havasının kirlenmesine yol açtığını kaydeden Aytemiş, yenilenebilir enerjinin kullanılmasının elzem olduğunu belirtiyor. Aytemiş şu değerlendirmede bulunuyor; “Dünyanın en iyi güneş haritasının olduğu bölgedeyiz. Ama bundan faydalanamıyoruz. Muş, Ağrı ve Van güneş ışıklarını oldukça fazla alıyor. Buna yatırımın yapılması lazım. Almanya enerji ihtiyacının %48’ini yenilenebilir enerji ile karşılıyor ancak ülkemiz Almanya’dan üç kat daha fazla güneş alıyorken bu enerjiden sadece %4.4’lük bir oranla faydalanıyor.” Aytemiş, bölgede astım, KOAH gibi solunum yolu hastalıklarından şikayet eden vatandaş sayısının arttığını ifade ediyor ve kirliliğin azaltılması için şu önerilerde bulunuyor: “Meraların bilinçli otlatılması lazım. Yanlış tarım uygulamalarının ortadan kaldırılması lazım. Su kaynaklarının korunması ve vahşi sulamanın terk edilmesi lazım.”
Yoksulluk Muş ve Ağrı’da ortak etken
Hava kirliliğinin yoğun olduğu bir diğer kent ise Ağrı. Bu iki kent aynı zamanda Türkiye’nin en yoksul iki kenti. İklim Haber’e konuşan Doğu Çevre Üyesi ve aynı zamanda İnsan Hakları Derneği Doğubeyazıt temsilcisi Mehmet Nuri Taşdemir de tam olarak bu konuya dikkat çekiyor. Bakanlık tarafından dağıtılan ‘yardım kömürü’ olarak bilinen yıkanmamış kömürün kış aylarında önemli bir kirlilik yarattığını savunan Taşdemir şu ifadeleri kullanıyor “Ekonomik olarak geri kalmışlık var bölgemizde. Doğalgaz sistemi yeni yeni geliyor. Kalitesiz kömürler kullanılıyor. Halk biraz da bu kalitesiz kömüre mecbur bırakılmış. Sanayi neredeyse yok denecek kadar az. Sadece çimento fabrikası var o da filtre sistemiyle üretim yapıyor.”
Rakım yüksek, Yeşil Alanlar Yok Denecek Kadar Az
Bölgenin çorak olduğunu ,yeşillendirmeye dönük bir politikanın gelişmediğini ifade eden Taşdemir şöyle devam ediyor: “Rakım yüksek, kuraklık had safhada bu yüzden yeterli miktarda oksijen üretilmiyor. Ormanlık alan da yok. Acil olarak yeşillendirme çalışmalarının yapılması lazım, oksijen üretimin olacağı alanlar oluşturulmalı ve su kaynakları korunmalı. Maalesef şu an kentte atıklar hâlâ geri dönüşüme tabi tutulmuyor. Çoğu belediyelerde artıma tesisi yok mesela. Adım başı yapılan barajlar da suların doğal akışını bozmuş. Bu sebeplerle bölgede kirlilikle beraber su krizi de yaşanıyor.”
Ermenistan’daki Metzamor Nükleer Santralı hem Ağrı’yı hem de Iğdır’ı Tehdit Ediyor
Taşdemir konuşmasının sonunda hem Ağrı hem de Iğdır için önemli bir kirlilik kaynağı olan Ermenistan’da bulunan Metzamor Nükleer Santralına dikkat çekiyor. Dünyadaki mevcut santrallar içerisinde en güvensiz reaktör olma özelliği taşıyan bu santral Iğdır’a 30, Ağrı’ya ise 56 km uzaklıkta. Taşdemir’e göre iki kente de hem insan sağlığı hem de çevre kirliliği anlamında önemli zararlar veriyor bu santral. Şu ifadeleri kullanıyor Taşdemir: “Ermenistan’da Metzamor denilen bir santral var hemen sınırımızda. Buradaki nükleer santral Çernobil ile aynı ayardadır. Bu santralın bölge için ne kadar tehlikeli olduğu defalarca teyit edildi. Hatta AB buranın kapatılmasını istemiş, ancak, Ermenistan artan enerji ihtiyacını ileri sürerek burayı kapatmamış ve 2026 yılında kapatacağını taahhüt etmiş. Bu santral hem insan sağlığını tehdit ediyor hem de bölgede yaşanan kirlilikte önemli bir pay sahibi.”
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan ve komşuları hâlâ büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlı ancak yenilenebilir…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan, 2229 kişiyle zirvede en büyük delegasyona sahip ülke olarak kaydedildi.…
Fosil yakıt lobicileri COP29’da iklim açısından en hassas ülkelerin delegasyonlarını gölgede bıraktı; zirveye iklim açısından…