Kuruyan göller, kirlenen nehirler, tahrip edilen ormanlar, bozulan kıyılar ve avlanan nadir türlerle ilgili artan haberlerle Türkiye biyoçeşitlilik açısından cazip bir coğrafya olmaktan uzaklaşıyor.
Biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla 22 Mayıs 1992 tarihinde imzalanan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin kabul edilişinin yıl dönümü olan 22 Mayıs, her yıl tüm dünyada Biyolojik Çeşitlilik Günü olarak kutlanıyor. Biyoçeşitlilik; kara, deniz ve diğer sucul ekosistemlerde bulunan canlı türlerinin çeşitliliği ile bu türler arasındaki farklılaşma ve ilişkileri ifade eden bir kavram. Biyoçeşitlilik denince yalnızca doğadaki bitki ve hayvan türleri akla gelse de genetik çeşitlilikten habitat çeşitliliğine ve hatta ekolojik süreçlere kadar geniş bir kapsamı var. Üzerinde yaşadığımız gezegenin sağlıklı bir şekilde işlemesi, biyoçeşitliliğin istikrarlı bir şekilde devamına bağlı. Ancak biyoçeşitliliğin gidişatı ciddi bir şekilde alarm veriyor.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından hazırlanan 2024 Küresel Riskler Algı Araştırmasına göre 10 yıl için öngörülen ilk beş küresel riskten dördü doğayla ilgili. Bunlardan biri de “Biyoçeşitlilik Kaybı ve Ekosistemlerin Çöküşü”. Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Paneli’nin (IPBES) 2019 yılında yayımladığı rapora göre, her şey olduğu gibi devam ederse, yakın gelecekte 1 milyona yakın bitki ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. WWF’in iki yılda bir yayımladığı son Yaşayan Gezegen Raporu da son 50 yıl içinde omurgalı tür popülasyonlarının %69 azaldığını ortaya koyuyor.
Dünyadaki genel eğilime paralel olarak Türkiye’de de Ekolojik Ayak İzi büyürken Yaşayan Gezegen Endeksi düşüyor. Kuruyan göller, kirlenen nehirler, tahrip edilen ormanlar, bozulan kıyılar ve avlanan nadir türlerle ilgili artan haberlerle ülkemiz de artık biyoçeşitlilik açısından cazip bir coğrafya olmaktan uzaklaşıyor. Örneğin, WWF-Türkiye’nin de katılımıyla 2019 yılında yayımlanan Avrupa Üreyen Kuş Atlası’na göre, Türkiye’de kadife ördek ve yaz ördeğinin artık üremediği tespit edildi.
2030, Doğa Pozitif Bir Gelecek için Son Şans
1992 yılında Rio’da imzalanan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nden (BÇS) bu yana dünya genelinde gösterilen çabalar, düşüş eğrisini bir miktar frenlemiş olsa da tamamen durdurmaya yetmedi. 2030, doğa pozitif bir gelecek için son şans olarak yorumlanıyor. Eğriyi tersine çevirmek için BÇS’ye taraf ülkeler 2022 yılında yapılan 15. Taraflar Konferansı’nda (Kunming-Montreal) 23 hedeften oluşan 2030 Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesini (GBF) kabul etti. Artık uygulamaya geçme zamanı geldi. Bunun da ilk adımı, sözleşmeye taraf ülkelerin Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planlarını (UBSEP) bu çerçeveye göre daha iddialı hedeflerle revize etmeleri ve güncellemeleri. Yıl sonunda Kolombiya’da yapılacak BÇS 16. Taraflar Konferansı’nda taraf ülkelerin bu konudaki ilerlemelerini raporlamaları bekleniyor.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinde (KM-GBF) ortaya konulan amaç ve hedefler, 2030 yılına kadar doğa kaybını durdurmak ve tersine çevirmek için gereken minimum küresel çabaları ifade etmektedir. KM-GBF’nin büyük ölçüde ulusal düzeyde uygulanacağı göz önüne alındığında, 2030 yılına kadar biyoçeşitlilik kaybını durdurmak, mevcut gidişatı tersine çevirmek ve doğaya uyumlu bir geleceği güvence altına almak üzere biyoçeşitliliğin korunmasını, sürdürülebilir şekilde kullanımının sağlanmasını ve biyoçeşitlilikten elde edilen faydaların adil ve eşitlikçi paylaşımını mümkün kılacak; ulusal koşulların imkân verdiği azami seviyede iddialı Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planlarına (UBSEP’ler) ihtiyaç olduğu açık. BÇS’ye taraf bir ülke olan Türkiye’nin de katılımcı bir yaklaşımla, UBSEP’sini 2030 vizyonuna göre daha iddialı hedeflerle hızla güncellemesi ve devletin ve toplumun tam desteği ile bunu etkili bir şekilde hayata geçirmeye başlaması gerekiyor.”
2030 Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi (GBF) Hedefleri
- Biyoçeşitlilik kaybını azaltmak için tüm doğal alanlar doğru planlanacak ve yönetilecek.
- Bozulmuş tüm ekosistemlerin %30’u onarılacak.
- Kara, tatlısu ve deniz ekosistemlerinin %30’u korunacak (30×30).
- Türlerin yok oluşu durdurulacak, genetik çeşitlilik korunacak, insan-yaban hayat çatışması (iyi) yönetilecek.
- Yabani türlerin hasadı ve ticaretinin sürdürülebilir, güvenli ve yasal olması sağlanacak.
- İstilacı yabancı türlerin girişi %50 azaltılacak; etkileri en aza indirilecek.
- Kirlilik, biyoçeşitliliğe zarar vermeyecek düzeylere indirilecek.
- İklim değişikliğinin biyoçeşitlilik üzerindeki etkileri en aza indirilecek, dayanıklılığı artırılacak.
- İnsanlara fayda sağlayan yabani türler sürdürülebilir yönetilecek.
- Tarım, su ürünleri yetiştiriciliği, balıkçılık ve ormancılıkta biyoçeşitlilik ve sürdürülebilirlik geliştirilecek.
- Doğanın insana katkıları geri kazanılacak (onarılacak), korunacak ve geliştirilecek.
- İnsan refahı ve biyoçeşitlilik için yeşil alanlar ve kent planlaması geliştirilecek.
- Genetik kaynaklardan, dijital dizi bilgisinden ve geleneksel bilgiden edinilen faydaların paylaşımı artırılacak.
- Biyoçeşitlilik her düzeyde karar alma sürecine entegre edilecek.
- Şirketler biyoçeşitlilik ile ilgili risklerini ve olumsuz etkilerini değerlendirecek, açıklayacak, azaltacak.
- Atıkları ve aşırı tüketimi azaltmak için sürdürülebilir tüketim seçenekleri etkinleştirilecek.
- Biyogüvenlik güçlendirilecek; biyoteknolojinin faydaları yaygınlaştırılacak.
- Biyoçeşitliliğe zararlı teşvikler azaltılacak; olumlu teşvikler artırılacak.
- Biyoçeşitlilik için tüm kaynaklardan yılda 200 milyar dolar harekete geçirilecek.
- Biyoçeşitlilik için kapasite geliştirilecek, teknoloji transferi ve bilimsel-teknik işbirliği güçlendirilecek.
- Biyoçeşitlilik eylemine dair bilginin var ve erişilebilir olması sağlanacak.
- Herkesin karar alma süreçlerine katılımı, biyoçeşitliliğe ilişkin bilgiye ve adalete erişimi sağlanacak.
- Biyoçeşitlilik eylemi için cinsiyet eşitliği ve cinsiyete duyarlı bir yaklaşım sağlanacak.