;
Bilim

Diyadin Mollakara Altın Madeni Geniş bir Coğrafyayı Tehdit Ediyor!

Diyadin Mollakara Altın Madeni

Ekoloji örgütleri, Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Koza Altın Madeni tarafında hazırlıkları devam eden maden projesine ilişkin gözlem raporu yayımladı. Raporda, maden faaliyetlerinin sadece bölgeyi değil geniş bir coğrafyayı tehdit ettiği belirtildi.

Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Koza Altın İşletmeleri tarafından yürütülen Mollakara Altın Madeni Projesi’nin hazırlıkları sürüyor. Mollakara Köyü’ndeki proje kapsamında Murat Nehri’nin yakınında bulunan alanda tonlarca toprağın siyanür ve diğer tehlikeli kimyasallar kullanılarak altından ayrıştırılması planlanıyor. Murat Nehri’nin yakınında yer alan sahanın yaşamsal alanlar üzerinde büyük tahribatlar yaratacağı tahmin ediliyor.

Geçtiğimiz günlerde bölgeyi ziyaret eden Zîlan Ekoloji Platformu, Van Çevre Derneği ve  Medya Hukuk ve Ekoloji Derneği, maden sahasıyla ilgili “Diyadin’de Madencilik ve Ekosistem Üzerindeki Tehditler” başlıklı bir gözlem raporu açıkladı. Raporun giriş kısmında görüşme yaptıkları köylülerin büyük endişe duydukları ifade edildi.

“Tarım ve Hayvancılık Yapılamaz Hale Geliyor”

Raporda, “Maden sahalarının genişlemesi ve bu süreçte kullanılan kimyasallar, halkın sağlığı ve geçim kaynaklarını tehdit ediyor. Maden çalışmaları, köylüleri asgari ücretle çalışmaya zorlarken, aynı zamanda tarım ve hayvancılığın yapılamaz hale geldiğini söylüyorlar. Maden sahalarından yayılan toz, hayvanların otladığı alanları kirletiyor. Tarım alanlarında verim düşüyor ve ürünlerin kalitesi bozuluyor. Köylülerin bir kısmı, ‘Murat Nehri’nin suyu kirlenirse, bu topraklarda hayat sona erer’ diyerek endişelerini dile getirdi. Bu sözler, nehrin ve bölgenin ekosistemi için taşıdığı yaşamsal önemi bir kez daha gözler önüne seriyor” denildi.

Siyanür sızıntısının toprağa ve suya karışma riskine dikkat çekildiği raporda, “Siyanürle yapılan altın çıkarma işlemlerinin sonuçlarını izlemek tüyler ürpertici. Diyadin’de gözlemlediğimiz kadarıyla, Eğer siyanür, Murat Nehri’ne karışırsa, bu sadece Diyadin’i değil, Fırat Nehri ve Basra Körfezi’ne kadar uzanan tüm su havzasını zehirleme potansiyeline sahip. Bu geniş bir alanda tarım ve hayvancılığı yok edebilir, sulak alanlardaki endemik balık türlerini ve diğer sucul canlıları tehdit etmektedir. Siyanürün bölgedeki seracılık ve kaplıca kaynaklarına zarar vereceği ve insanların bu kaynaklardan yararlanamaz hale geleceği açık bir gerçek olarak karşımıza çıktı” ifadeleri yer aldı.

“Murat Nehri’nin Siyanürle Kirletilmesi, Geniş bir Coğrafyayı Tehlikeye Atacak”

Maden sahasının yakınında yer alan Murat Nehri ile nehrin geçtiği coğrafyada yaşanabilecek tehlikelere dikkat çekilen raporun devamında şu ifadeler yer aldı; “Bölgedeki yaşamın kalbi olan Murat Nehri, suyu tarımda, hayvancılıkta ve günlük yaşamda kullanılmak üzere köylülere hizmet ediyor. Bu nehrin siyanürle kirlenmesi, doğrudan ve uzun vadeli bir felaketi beraberinde getirir. Diyadin’den doğarak birçok yerleşim yerini besleyen bu nehrin kirlenmesi, sucul yaşamın yanı sıra, bölgede tarım yapan köylülerin geçim kaynaklarını da yok edecektir. Gözlemimizde net bir şekilde gördüğümüz gibi, bu bölgede başlatılan madencilik faaliyetleri, yerel ekosistemi yok ederken sadece bölgedeki değil, geniş bir coğrafyadaki yaşamı da tehlikeye atıyor.”

“4 Yılda Çıkarılacak 26 Ton Altın, Bölge Ekosistemini 300 Yıllık Tahribata Sürükleyecek”

Raporun sonuç kısmında ise geniş bir coğrafyanın maden faaliyetleri sonucu tahrip olabileceği riskine dikkat çekildi, bölgedeki ekosistemin 300 yıllık bir tahribata sürüklenebileceğine işaret edildi. Şu ifadeler yer aldı: “Diyadin’in ekosistemi ve Murat Nehri, kimyasal madencilik faaliyetleriyle büyük bir tehdit altında. Yerel halkın sağlığı ve bölgedeki doğal kaynaklar için büyük bir risk oluşturacak bu faaliyetlerin, çevre üzerindeki etkileri göz önünde bulundurularak daha sürdürülebilir alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Maden sahalarının işleyişi ve kullanılan kimyasallar, çevresel tahribatı hızlandırarak neredeyse geri dönülemez bir duruma yol açmaktadır. Bu faaliyetler, bölge üzerinde yürütülen, doğal kaynakları hedef alan sistematik bir yıkım politikasının parçası olarak değerlendirilebilir. Siyanür ve diğer toksik maddelerin kullanımıyla 4 yıl içinde çıkarılması planlanan 26 ton altın, bölgedeki ekosistemi 300 yıllık bir tahribata sürükleme riskini taşımaktadır.”