YAZI: Prof. Dr. Murat Türkeş, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi
Kuşkusuz günümüzde dijital teknolojilerin (Bilişim ve İletişim teknolojileri – BİT), yaşamın hemen tüm alanlarında ve tüm insan etkinliklerinde, örneğin enerji ve su dağıtımdan, sanayi ve ulaştırmaya, hizmet sektöründen sağlık, eğitim ve öğretime kadar hemen her sosyoekonomik sektörde insan yaşamını kolaylaştırdığı, üretim ve insan refahını artırdığı çok iyi bildiğimiz bir gerçek.
Öte yandan, diğer insan etkinliklerinin yanı sıra, küresel COVID-19 salgın döneminde kullanıcı sayısı ve kullanım derecesi (kullanım sıklık ve süresi, işlem hacmi, vb.) daha da yaygınlaşan internet ve dijital teknolojilerin önemli bir karbon ayakizi var.
Yaygın BİT kullanımları, tıpkı geleneksel elektrik enerjisi kullanımı, ulaştırma, konut ısıtması vb. sektörlerden olduğu gibi, iklim değişikliğine neden olan karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) gibi ışınımsal olarak etkin seragazı salımlarının (salım = emisyon) atmosfere verilmesine yol açıyor.
Yapılan bazı çalışma ve değerlendirmelere göre, örneğin:
– Dijital teknolojinin üretiminde kullanılan madde ve enerjinin, toplam seragazı salımları içindeki payı % 2. Bu oran, havacılıktan kaynaklanan salımlara eş bir değer;
– Kullandığımız bilgisayarlar ve ekranları, toplam BİT enerji isteminin yaklaşık % 40’ını kullanıyor ve toplam CO2salımlarının yaklaşık % 1’i kadar CO2‘nin atmosfere salınmasına neden oluyor;
– Toplam dünya elektrik enerjisi tüketimin % 4’ünü BİT kullanıyor;
– Sıradan bir istenmeyen (spam) e-postanın karbon ayakizi eşdeğeri 0.3 gram CO2 salımı. Olağan bir e-postanın karbon ayakizi ise, 4 g CO2’dir. Büyük ekleri olan bir eposta ise yaklaşık 50 g CO2 eşdeğeri bir salıma yol açıyor.
Örneklerden de görülebileceği gibi, iklim değişikliğine, hava, su ve toprak kirliliğine yol açmamak, doğal ve tarımsal ekosistemler ile biyoçeşitliliğe zarar vermemek, su toprak ve su kaynaklarımızı korumak için dijital ayakizimizi azaltmamız gerekiyor.
Her bir epostanın, bir paylaşım ya da beğeninin, karbondioksit salımına, buna bağlı olarak da iklim değişikliğine yol açan seragazlarının atmosferdeki birikimlerinin artmasına neden olduğunu dikkate alarak, ne yapmalıyız? Özetle:
1- Genel olarak internet ve sosyal medya kullanım alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve zorunlu durumlar dışında çevrimiçi geçirdiğimiz zamanları azaltmalıyız.
2- Akıllı-dijital telefonlarımızda kullanmadığımız uygulamaları sıklıkla temizlemeli, sık kullanmadığımız uygulamalara ait bildirimleri kapatmalıyız.
3- Mesaj ve e-posta kutularını düzenli olarak temizlemeliyiz.
4- Sosyal medyada izlediğimiz hesapları azaltmalıyız.
5- Kullanmadığımız çevrimiçi program ya da web tabanlı uygulamaları bilgisayar ve akılı telefonlarımızdan kaldırmalıyız.
6- İnternet tarayıcısındaki sekmeleri açık bırakmamaya çalışmalıyız.
7- Galerimizi düzenli olarak temizlemeliyiz.
8- Ekran kullanım sürelerimizi denetlemeli ve sınırlamalıyız.
9- Ekran ışığını kısık- ekonomik ayarda tutmalıyız.
10- Kullanmadığımız zaman telefonumuzun kablosuz ağ bağlantısını kapatmalıyız (önemli bir elektrik tasarrufu sağlayabileceğimiz bir önlem).
11- Başta sağlık gelmek üzere, başka zarar ya da olumsuzluklarını da düşünerek, dijital dünyadan uzaklaşmalı ve yeni hobiler edinmeliyiz.
Kaynaklar
Türkeş, M. 2020. İklim değişikliği nedir, iklim gerçekten değişiyor mu, sonuçları nelerdir? Recycling Industry Dergisi, 154:68-71.
Türkeş, M. 2020. İklim değişikliğinin fiziksel bilim temeli -II: Dünyada ve Türkiye’de Gözlenen ve Öngörülen İklim Değişiklikleri ve Değişkenliği. Toplum ve Hekim, 35(1): 3-31.
http://www.bugday.org/blog/sosyal-medya-ve-internetin-gezegene-bedeli/
Yeni yapılan bir çalışma, iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de zeytin üretimine en uygun alanlarda daralma beklendiğine…
Son verilere göre, Türkiye 2024 yılında üç kömürlü termik santral planını iptal etti, ancak OECD…
Fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmak için Küresel Güney ülkelerinin başlattığı pakt giderek büyüyor. İklim krizinden…
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Kenan Aslanlı, iklim değişikliği ve kirlilik gibi faktörlerin,…
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…