Politika

“Deniz Üstü Rüzgar Enerjisine Dair Politik Bir Hedef Açıklanmalı”

Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Durak, Türkiye’nin bu alanda Avrupa’daki uygulamalara bakarak yol haritası çizmesini önerirken “Öncelikle politik bir hedef açıklanmalı. 2030 yılına kadar bir hedef sunularak çalışmalara başlanmalı” diyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Türkiye’nin ilk deniz üstü rüzgar enerjisi santralı projesinin gerçekleştirilmesi için çalışmalar hangi aşamada? Pandemiden önce bir ihale yapılması planlanıyordu ancak başvuru olmadığı için ertelenmişti. O günden bu yana nasıl gelişmeler yaşandı ve belki de daha önemli olanı, bir ders çıkarıldı mı? 

Türkiye’de 2018 yılında 1200 MW kapasiteli 80 USD/MWh taban fiyatlı ve profesyonelce tasarlanmış bir deniz üstü rüzgar enerjisi santralı ihalesi düzenlendi. Ancak şartnameyi alan çok sayıda firma olmasına karşın ihaleye katılım ne yazık ki olmadı. Bunun nedenleri irdelenmeli ve bu projeleri hayata geçirmek için daha iyi adımlar atılmalı.

Türkiye’nin büyük bir deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyelinin olduğunu biliyoruz. Bölge bölge baktığımızda hangi şehir öne çıkıyor? Türkiye’nin buradaki potansiyelini gerçekleştirmesi için özellikle yasal altyapıyı da göz önüne alırsak neler yapması gerekiyor? 

Dünya Bankası’nın Ekim 2019 tarihinde yayımladığı “Expanding Offshore Wind to Emerging Markets” raporuna göre, Türkiye’de deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyelinin en fazla olduğu bölge, rüzgar hızlarının 9 m/s’ye ulaşabildiği Ege Bölgesi’nin kuzeybatısında kalan alanlar. Teknik olarak bu bölge 6 GW sabit, 19 GW yüzer olmak üzere toplam 25 GW potansiyele sahip. Ege Bölgesi’ni, rüzgar hızı 7-8 m/s hızlara ulaşan Marmara ve Karadeniz Bölgeleri takip ediyor. Bunun dışında batı ve güney kısımlardaki tüm potansiyel sahalarla birlikte Türkiye’nin toplam deniz üstü rüzgar potansiyeli 50 metreden daha az derinlikte 18 GW sabit, 50-1000 metre derinlikte de 57 GW olmak üzere toplamda yaklaşık 75 GW.

Ciddi bir ekonomik krizin beraberinde dövizde dalgalanma sorunu ile karşı karşıyayız. Böyle bir dönemde yatırımcı bu alanda yatırıma devam etmesi için nasıl teşvik edilebilir? Yatırımcı iştahını koruyor mu? 

Türkiye net enerji ithalatçısı bir ülke. İthalat bağımlılığı, yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye almak için yeni politika ve yatırım modellerinin oluşturulması ve uygulanmasının arkasındaki temel itici güç konumunda. Önemli miktarda yenilenebilir enerji potansiyeline sahip Türkiye’deki bu potansi- yelin kullanımı son 10 yılda artış gösterdi. 2022 yılı ortası itibarıyla, toplam kurulu kapasitenin 31 GW’ını hidro, 11.5 GW’ını rüzgar, 9 GW’ını ise güneş kaynakları oluşturuyor.

Enerji sektörü, neredeyse tüm ekonomik faaliyetlerin sorunsuzca yürütülebilmesi bakımından çok önemli bir sektör. Bu açıdan Türkiye’nin enerji alanındaki açığını kapatmak için 130 milyar dolarlık yatırım yapması bekleniyor.

Türkiye’nin bu sektöre büyük önem vermesi de enerji ve doğal kaynaklar alanına yatırım yapacak kişilere sunduğu kapsamlı teşviklerden anlaşılabilir. Hidroelektrik enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, doğalgaz, biyoenerji ve jeotermal enerji alanlarında yatırımcıların yararlanabileceği teşviklerden bazıları arasında KDV istisnası ve gümrük muafiyeti bulunuyor.

Deniz üstü rüzgar santralı projesinin halihazırda ülkemizde bulunmaması nedeniyle Avrupa’daki uygulamalara bakarak yol haritası çizilebilir. Öncelikle politik bir hedef açıklanmalı. 2030 yılına dek bir hedef açıklanarak çalışmalara başlanmalı.

Dünyada deniz üstü rüzgar enerjisi piyasasındaki aktif ülkeler 2030 yılına dek çeşitli kapasite projeksiyonları hazırladı. Buna göre Avrupa 102,5 GW’lık bir kapasite projeksiyonu ortaya koyarken ABD 38,5 GW, Çin ise 98 GW’lık kapasite projeksiyonuna sahip. Burada belirtilen rakamlar Global Wind Energy Council (GWEC) tarafından hazırlanan Global Off-shore Wind Report 2020 raporundan alındı. 2030 yılına dek kapasite projeksiyonları incelendiğinde toplam 275 GW deniz üstü rüzgar enerjisi santralı projesinin işletmede olacağı öngörülüyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Dünya Bankası ve Danimarka Enerji Ajansı ile çalışmalara devam ediyor.

Deniz üstü rüzgar santralları enerji çeşitliliğinde nasıl avantajlar sağlıyor? Bazı akademik çalışmalar, deniz üstü rüzgar santrallarının ekosistemle ilgili olumsuz yönlerine işaret ediyor. Siz bu konuda neler söylersiniz? 

Deniz üstü rüzgar teknolojisinin iki ayağı bulunuyor: Deniz ve enerji. Ülkemizde her iki alanda da ilerlemiş bir sanayi ve işgücü bulunuyor. Ülkemizin son yıllarda denizcilik sektöründe kayda değer ilerlemesi ve karasal rüzgar enerjisinde edindiği deneyim ve know-how deniz üstü rüzgar teknolojisi kullanımının en önemli avantajlarından. Konu ile ilgili olarak çalışacak işgücü ve ekipman ülkemizde mevcut. Elektromekanik ekipman tedarikinde yerli üretim olanakları karasal türbinler için mevcut olduğundan, bu teknoloji rahatlıkla deniz üstü teknolojisine çevrilebilir.

Deniz üstü rüzgar elektrik santrallarının kara üstündeki rüzgar elektrik santrallarına göre bazı avantaj ve dezavantajları bulunuyor. Genel olarak bu uygulama kara üstü türbinlerine göre ilk kurulum maliyeti açısından dezavantajlı olmasına karşın denizde rüzgar şiddetinin karaya oranla çok daha fazla ve sürekli olabilmesi açısından uzun vadede daha fazla kâr getiren bir yatırım olma özelliğini taşıyor. Deniz üstü rüzgar türbini (DRT) teknolojisinin en büyük avantajları olarak şunları sayabilirim:

– Denizde rüzgarın daha yüksek şiddette olması nedeniyle artan enerji üretimi,

– Rüzgarın sürekliliğinin daha fazla olması ve pürüzsüzlüğün düşük olması,

– Daha düşük türbülans,

– Karada rüzgar santralı yapılan alanların azalması,

– Karadaki rüzgar santralı projelerinde imar sıkıntılarının artması,

– Deniz üstünde kamulaştırma bedellerinin olmaması,

– Yaşam alanlarından uzak olduğu için görüntü ve gürültü kirliliğine neden olmaması,

– Deniz ulaşımının kara ulaşımına kıyasla daha kolay ve ucuz olması nedeniyle ulaştırma maliyetindeki tasarruflar,

– Bölgesel gelişim ve istihdam sağlama,

– Denizsel endüstri ve teknolojilerin gelişerek istihdamın artması.

Deniz üstü rüzgar santrallarının temel elemanları incelendiğinde ise yedi ana sistem görülüyor. Deniz üstü rüzgar enerjisi santrallarının temel elemanları; DRT, sualtı kablolama, ünite trafosu, deniz üstü şalt sahası, deniz altı enerji nakil hattı, kara üstü enerji nakil hattı ve kara üstü trafo merkezi olarak sınıflandırılabilir.

Önceki Haberler

BM İklim Şefi Finans Müzakereleri Yavaş İlerlerken G20 Liderlerinden Destek İstedi

BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…

16 Kasım 2024

Aliyev Bir Senedir Paris Anlaşması’nı Bir Kez Olsun Anmamış!

İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…

16 Kasım 2024

COP29’daki İlk Günün Fosili Ödülü G7’ye Gitti!

G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…

16 Kasım 2024

Fosil Yakıt Liderleri COP29’da “Kırmızı Halıyla” Karşılandı

Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…

16 Kasım 2024

Fosil Yakıt Endüstrisinin Desteğiyle Oluşturulacak Fon “Şimdilik” İptal

Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…

15 Kasım 2024

Metan Emisyonlarını Azaltmak için Taahhüt Var, Eylem Yok

UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…

15 Kasım 2024