Bakü’deki COP29 zirvesine katılan ülkeler, yoksul ulusların iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için Pazar günü yıllık 300 milyar dolarlık bir küresel finans hedefini kabul etti; bu anlaşmanın hedef alıcıları, anlaşmanın yetersiz olduğunu belirterek sert eleştirilerde bulundu.
Azerbaycan’ın başkentindeki iki haftalık konferansta fazla mesai ile kesinleşen anlaşmanın amacı, tarihteki en sıcak yıl olacak olan bir yılda küresel ısınmayı durdurmaya yönelik uluslararası çabalara ivme kazandırmaktı.
Bazı delegeler anlaşmayı COP29 genel kurul salonunda ayakta alkışladı. Özellikle bazı gelişmekte olan ülke delegeleri zengin ülkeleri daha fazlasını yapmadıkları için topa tuttu ve ev sahibi Azerbaycan’ı tartışmalı planı aceleyle uyguladığı için eleştirdi.
Hindistan heyeti temsilcisi Chandni Raina, anlaşmanın imzalanmasından dakikalar sonra zirvenin kapanış oturumunda “Bu belgenin optik bir illüzyondan başka bir şey olmadığını söylemekten üzüntü duyuyorum” derken şöyle devam etti: “Bize göre bu, hepimizin karşı karşıya olduğu zorluğun büyüklüğüne çözüm getirmeyecektir. Bu nedenle bu belgenin kabulüne karşıyız.”
Birleşmiş Milletler iklim şefi Simon Stiell, anlaşmaya giden yolda müzakerelerin zorlu geçtiğini kabul etti ancak sonucu, küresel ısınmaya karşı insanlık için bir sigorta poliçesi olarak selamladı.
Stiell, “Zor bir yolculuktu ama bir anlaşmaya vardık. Bu anlaşma temiz enerji patlamasının büyümesini sağlayacak ve milyarlarca hayatı koruyacak. Ancak herhangi bir sigorta poliçesi gibi bu da yalnızca primlerin tam olarak ve zamanında ödenmesi durumunda işe yarar” dedi.
Anlaşma, 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar dolar sağlayacak ve zengin ülkelerin 2020 yılına kadar iklim finansmanına yılda 100 milyar dolar sağlama yönündeki önceki taahhütlerini güçlendirecek. Daha önceki hedefe iki yıl gecikmeyle, 2022’de ulaşılmıştı ve 2025’te sona eriyor.
Anlaşma aynı zamanda Brezilya’nın Amazon yağmur ormanlarında gelecek yıl düzenlenecek ve ülkelerin önümüzdeki on yıllık iklim eyleminin haritasını çıkaracağı iklim zirvesinin de temelini oluşturuyor.
Zirve, fosil yakıt kullanımı ile seragazı emisyonlarının büyük bir kısmına neden olan sanayileşmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinden kaynaklanan giderek kötüleşen zararlarını telafi edecek mali sorumluluğu nasıl yerine getireceği tartışmalarıyla geçti.
Aynı zamanda, sıkı iç bütçeler nedeniyle kısıtlanan zengin hükümetler ile fırtına, sel ve kuraklık maliyetlerinden etkilenen gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrımları da açıkça ortaya koydu.
Müzakerelerin Cuma günü bitmesi gerekiyordu ancak yaklaşık 200 ülkeden temsilciler fikir birliğine varmakta zorlanırken fazla mesai yapıldı. Bazı gelişmekte olan ülkeler ve ada ülkelerinin hayal kırıklığı içinde ayrılmaları üzerine görüşmeler Cumartesi günü kesintiye uğradı. Cumartesiyi Pazara bağlayan gece ise sonlandı.
Marshall Adaları iklim elçisi Tina Stege, “İklim açısından hassas ülkelerin acilen ihtiyaç duyduğu finansmanın küçük bir kısmıyla ayrılıyoruz. Bu yeterli değil ama bir başlangıç” dedi.
Taraflar, Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 1,5 derecede sınırlandırma hedefini gerçekleştirmek için finansman arıyor; bunun ötesindeki bir ısınma felaket niteliğinde iklim etkileri meydana gelebilir.
2024 BM Emisyon Açığı raporuna göre dünya şu anda bu yüzyılın sonuna kadar 3,1 derece kadar ısınma yolunda ilerliyor ve küresel sera gazı emisyonları ve fosil yakıt kullanımı artmaya devam ediyor.
Pazar günkü anlaşma, ülkelerin geçen yılki BM iklim zirvesinde fosil yakıtlardan uzaklaşma ve yenilenebilir enerji kapasitesini bu on yılda üç katına çıkarma taahhüdü doğrultusunda nasıl hareket edeceklerine ilişkin ayrıntılı adımları ortaya koymada başarısız oldu. Bazı müzakereciler, Suudi Arabistan’ın görüşmeler sırasında böyle bir planı engellemeye çalıştığını söyledi.
ABD’li iklim danışmanı John Podesta, “Suudilerle müzakere yaparken daha fazla hedef elde etmenin kesinlikle bir zorluğu var” dedi. Suudi yetkililer konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçındı.
Kimler Gelişmekte olan Ülke Olarak Sayılıyor?
Finasnmana katkıda bulunması gereken ülkelerin listesi – ABD, Avrupa ülkeleri ve Kanada da dahil olmak üzere yaklaşık iki düzine sanayileşmiş ülke – 1992’deki BM iklim müzakerelerinde kararlaştırılan listeye dayanıyor.
Avrupa hükümetleri, dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin ve petrol zengini Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere diğerlerinden ödeme talep etti. Anlaşma, gelişmekte olan ülkeleri katkı yapmaya teşvik ediyor ancak bunu gerekli kılmıyor.
Anlaşma, 2035 yılına kadar iklim finansmanında yıllık 1,3 trilyon dolar toplama yönünde daha geniş bir hedef içeriyor; bu, tüm kamu ve özel kaynaklardan gelen finansmanı içerecek ve ekonomistlerin söylediğine göre küresel ısınmayla mücadele için gereken meblağla eşleşiyor.
Ülkeler ayrıca, karbon kredilerinin alınıp satılmasına yönelik küresel bir pazarın kuralları üzerinde de anlaşmaya vardı; destekçiler, yeniden ağaçlandırmadan temiz enerji teknolojilerinin konuşlandırılmasına kadar projelerle küresel ısınmayla mücadele için milyarlarca doların aktarılabileceğini söylüyor.
İklim finansmanı anlaşmasını güvence altına almak başından beri zorlu bir işti. Donald Trump’ın bu ayki ABD başkanlık seçimlerindeki zaferi, bazı müzakereciler arasında dünyanın en büyük ekonomisinin Bakü’de kararlaştırılan herhangi bir iklim finansmanı hedefine ödeme yapacağına dair şüpheleri artırdı. Ocak ayında göreve gelecek Cumhuriyetçi Trump, iklim değişikliğini bir aldatmaca olarak nitelendirdi ve ABD’yi uluslararası iklim işbirliğinden bir kez daha çıkaracağına söz verdi.
Başkan Joe Biden, COP29 katılımcılarını, ihtiyaç duyulan fonların harekete geçirilmesine yardımcı olacak tarihi bir anlaşmaya vardıkları için tebrik etti, ancak daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Batılı hükümetlerin ajandasında, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Orta Doğu’da genişleyen çatışma ve artan enflasyon da dahil olmak üzere artan jeopolitik gerilimler nedeniyle küresel ısınma ulusal öncelikler listesinde geriledi.