COP27’de, Cumartesi gece geç saatlere kadar süren ve Pazar sabahına uzayan görüşmelerin ardından kayıp ve zarar mekanizması finansmanı resmi gündeme girdi.
Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde başlayan COP27’deki tartışmalar, yıkıcı sel baskınları ve benzeri görülmemiş ısı dalgaları, şiddetli kuraklıklar ve fırtınalar görülen bir yılın sonlarına doğru başlıyor.
Tüm bu aşırı hava olayları, ortaya çıkan iklim acil durumunun açık belirtileri olarak görülüyor. Aynı zamanda, dünya çapında milyonlarca insan, şiddetli jeopolitik çatışmalar ve gerilimler nedeniyle ağırlaşan enerji, gıda, su ve yaşam maliyeti alanlarındaki eşzamanlı krizlerin etkileriyle karşı karşıya. Bu olumsuz bağlamda, bazı ülkeler iklim politikalarını gevşetirken fosil yakıt kullanımlarını da artırdılar.
10 yıldan fazla süredir zengin ülkeler, kayıp ve hasar olarak adlandırılan veya yoksul ülkelerin küresel ısınmanın sonuçlarıyla başa çıkmasına yardımcı olmak için sağladıkları fonlar konusundaki resmi tartışmaları reddetti.
Mısır Dışişleri Bakanı ve COP27 Başkanı Sameh Shoukry, zirvenin açılışındaki genel kurulda, kararın kayıp ve hasarın finansmanının tartışılması için “kurumsal olarak istikrarlı bir alan” oluşturduğunu söyledi.
Geçen yıl Glasgow’da düzenlenen COP26’da, zengin ülkeler, finansman tartışmaları için üç yıllık bir diyaloğu desteklemek yerine, kayıp ve hasar finansman organı önerisini engellemişti.
Shoukry, şu anda COP27 gündeminde yer alan “kayıp ve hasar” tartışmalarının tazminat garantisi vermeyeceğini veya zorunlu olarak sorumluluğu kabul etmeyeceğini, ancak en geç 2024’te kesin bir kararla sonuçlanmayı amaçladığını söyledi.
Ukrayna savaşı, enerji fiyatlarındaki artış ve ekonomik durgunluk riski, hükümetlerin fon sözü verme konusundaki isteksizliğini artırırken, yoksul uluslar her geçen gün böyle bir fona daha çok ihtiyaç duyuyor. Konu bu yıl önceki konferanslarda olduğundan daha fazla gerilim yaratabilir.
Kâr amacı gütmeyen İklim Eylem Ağı’nın küresel siyasi strateji başkanı Harjeet Singh, cumartesi gecesi gündemin kabul edilmesinden önceki müzakerelerin “son derece zorlayıcı” olduğunu söyledi: “Her şeyden önce zengin ülkeler kayıp ve zararın gündeme gelmesini asla istemediler.”
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise yaptığı açıklamada, “Haklı olarak yoksul ülkeler zengin ülkelerden daha fazla dayanışma bekliyorlar ve Almanya hem iklim finansmanında hem de zarar ve kayıplarla mücadelede buna hazır” dedi.
Almanya, konferansta Bangladeş ve Gana gibi savunmasız devletlerle üzerinde çalıştığı bir girişim olan “iklim risklerine karşı koruyucu bir kalkan” başlatmak istiyor.
Bangladeş merkezli çevre araştırma kuruluşu Uluslararası İklim Değişikliği ve Kalkınma Merkezi, kaybın ve hasarın resmi olarak gündemde olduğunu “iyi haber” olarak nitelendirdi.
Merkezin direktörü Salmeel Huq, “Artık asıl iş, finansmanı gerçeğe dönüştürmekte başlıyor” dedi.
Stiell’den Üç Talep
COP27 ayrıca seragazı emisyonlarını azaltmak için yetersiz hedeflerin verildiği bir ortamda gerçekleşiyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, bu yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamaya yönelik Paris Anlaşması hedefine ulaşmak için 2030 yılına kadar karbondioksit emisyonlarının, 2010 seviyelerine kıyasla %45 oranında azaltılması gerekiyor. Bu, daha sık ve şiddetli kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve yağışlar dahil olmak üzere iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için oldukça önemli.
BM İklim Değişikliği tarafından COP27 öncesinde yayımlanan bir rapor, ülkeler küresel seragazı emisyonlarının eğrisini aşağı doğru bükerken, yüzyılın sonuna kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamak için çabaların yetersiz kaldığını gösteriyor.
Glasgow’daki COP26’dan bu yana, 194 ülkeden sadece 29’u güçlendirilmiş ulusal planlar sundu.
BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell, dünyanın her yerinde, her gün herkesin iklim krizini önlemek için elinden gelen her şeyi yapması gerektiğini söyledi. Steill, “COP27, yeni bir uygulama dönemi için yeni bir yön ortaya koyuyor: Resmi ve gayri resmi süreçten elde edilen sonuçların, daha fazla iklim ilerlemesini sağlamak için gerçekten bir araya gelmeye başladığı ve bu ilerleme için hesap verebilirlik.
BM İklim Değişikliği Genel Sekreteri açılış konuşmasında hükümetlerden COP27’deki üç kritik alana odaklanmalarını istedi. Birincisi, Paris Anlaşması’nın uygulanmasına ve müzakerelerin somut eylemlere dönüştürülmesine yönelik bir geçiş.
İkincisi, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için özellikle finansmanı hızlandırırken, azaltım, uyum, finansman ve kayıp ve hasar gibi kritik iş akışlarında ilerlemeyi pekiştirmek.
Üçüncüsü, süreç boyunca şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini güçlendirmek.
Zirveye Hangi Liderler Katılıyor?
COP27’de Pazartesi ve Salı günü Dünya Liderleri Zirvesi gerçekleşecek. Zirveye 70’ten fazla liderin katılması bekleniyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid en-Nehyan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Nijerya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yemi Osinbajo, Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, Barbados Başbakanı Mia Mottley, Kenya Devlet Başkanı William Ruto, Liberya Devlet Başkanı George Weah ve ABD başkanı Joe Biden’in da aralarında olduğu liderler, 7-8 Kasım tarihlerindeki Liderler Zirvesi’ne katılacaklar.
Zirvenin sürpriz katılımcıları arasında, Birleşik Krallık’ın yeni Başbakanı Rishi Sunak da bulunuyor. Liz Truss’ın istifasıyla yeni Başbakan olan Sunak, selefinin aksine COP27’ye katılacağını bir sosyal medya mesajıyla duyurdu: “İklim değişikliği eylemi olmaksızın uzun dönemli bir refah olamaz. Yenilenebilir enerjilere yatırım olmadan enerji güvenliği sağlanamaz. Bu yüzden COP27’nin 2. haftası’na katılacağım”.
Zirvenin bir başka sürpriz ismi ise, Brezilya Devlet Başkanlığı’na yeni seçilen Lula da Silva. Zorlu bir seçim süreci sonucunda rakibi muhafazakar politikacı Jair Bolsonaro’yu yenmeyi başaran Lula, ikinci haftada zirvede olacağını açıkladı. Mısırlı yetkililer tarafından zirveye özel olarak davet edilen Lula’nın Brezilya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Endonezya gibi yağmur ormanlarını barındıran ülkelerdeki ormansızlaştırmanın kontrolü ve Amazon Fonu’nun yenilenmesine yönelik ortaklıklar ve finansal destekler çağrısı yapması bekleniyor. Benzer şekilde zengin ülkelerin Afrika ülkelerine yönelik finansal destek vaatlerini desteleyecek açıklamalar yapması da sürpriz olmayacak.
Zirveye katılmayacak liderler arasında ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi isimler bulunuyor. Bunun yanı sıra Arjantin, Japonya, Güney Kore’nin de liderleri zirveye katılmayacak.