İnsanlığın karşılaştığı en büyük meydan okuma olan iklim krizi, 6-18 Kasım tarihleri arasında COP27 İklim Zirvesi’nde, Paris Anlaşması’nı onaylayan 195 ülkeyi bir araya getiriyor. Söz konusu zirveler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) en üst karar alma forumu olarak kabul ediliyor. Her yıl farklı bir ülkede düzenlenen COP’un birincisi, 1995 yılında Berlin, Almanya’da gerçekleşmişti. Bir önceki zirve olan COP26 ise İngiltere ve İtalya tarafından Glasgow, İskoçya’da ortaklaşa düzenlenmişti.
“Uygulama için birlikte” sloganı ile COP27’nin, konumu ve Afrika ülkelerinin iklim değişikliğinin en şiddetli etkilerinden bazılarına maruz kalması nedeniyle bir “Afrika COP”u olması bekleniyor.
COP26, Paris Anlaşması’nın seragazı emisyonlarını önleme ve azaltma konusundaki hedef artırma işlevinin ilk testiydi. Ancak başarılı olmaktan çok uzak bir süreç geride kaldı. 120’den fazla taraf COP26 öncesinde yeni veya güncellenmiş NDC’ler sunarken, yeni hedefler tam olarak uygulanırsa – ve bu kesin olmaktan uzak- yüzyılın sonuna kadar tahmini 2,4 derecelik bir ısınma ile karşılaşacağız.
COP26’nın resmi sonucu olan Glasgow İklim Paktı, taraflardan 2022’nin sonuna kadar Paris hedefine uyum sağlamak için iklim eylem planlarındaki veya başka bir deyişle Ulusal Katkı Beyanları’ndaki (NDC’ler) 2030 hedeflerini güçlendirmelerini talep ediyor. Bu nedenle COP27, önceki COP’lardan daha fazla öneme sahip. NDC’lerin revizyonu uluslararası sürecin durumun artan aciliyetine cevap verip veremeyeceğinin kritik bir testi olacak.
COP27’ye az günler kala, yalnızca 24 ülke yeni, gözden geçirilmiş veya güncellenmiş NDC’lerini UNFCCC’ye sundu ancak güncelleme gönderen ülkelerin büyük çoğunluğunun Glasgow Paktı’nın NDC’lerini güçlendirme çağrısına tam olarak uyduğu söylenemez
Buna COP27 ev sahibi Mısır ve COP başkanlığına devam eden Birleşik Krallık da dahil. Avustralya, COP26’dan bu yana hedefini artıran tek ülke. ABD, “Enflasyon Azaltma Yasası” ile iklim eylemini desteklemek için önemli bir adım atmış olsa da, bu, tam olarak uygulandığı takdirde emisyonlarda yalnızca %40’lık bir azalmaya yol açacak.
COP27’de aynı zamanda, 2030’dan önce azaltım hedefini ve uygulamasını acilen yaygınlaştırmayı planlayan “azaltım çalışma programı” sürecine dair gelişmeler yaşanabilir. COP’ta emisyon azaltım hedefini güçlendirmeye ilişkin bir taslak kararın kabul edilmesi ümit ediliyor.
COP27, iklim açısından son derece hassas bir kıtada ve ülkede gerçekleşiyor. Uyum, (mevcut ve gelecekteki iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak) uzun süredir azaltıma göre daha az ilgi görürken, daha az finansman bu konuya aktarılıyor. COP26’da, gelişmiş ülkeler uyum finansmanını en az ikiye katlamaları konusunda teşvik edilirken, küresel uyum hedefi (GGA) kapsamında iki yıllık bir çalışma programının başlatılması da önerildi.
GGA, sürdürülebilir kalkınma yoluyla ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamalarına, iklim değişikliğine karşı dirençlerini artırmalarına ve kırılganlıklarını azaltmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor.
Savunmasız ülkeler uzun süredir iklim etkilerine uyum sağlamak için destek çağrısında bulunuyorlar. Aşırı hava olaylarının yoğun yaşandığı bir yazın ardından, iklim değişikliğine uyum sağlamanın aciliyeti, değişimi uygulamak için en fazla finansmana ve teknolojik kapasiteye sahip olanlar için de giderek daha açık hale geliyor.
Başarısız hasat ve iklim değişikliğine bağlı ısı stresi ile ilgili birinci elden deneyimler, iklim krizini gelişmiş ülkelerde kamuoyunun ve siyasi gündemin üst sıralarına taşımış olabilir ve COP27’de daha geniş bir ülke yelpazesinden uyum ihtiyacının daha keskin bir şekilde anlaşılmasını bekleyebiliriz.
COP26’da gelişmekte olan ülkeler arasında önemli bir hayal kırıklığı ve öfke noktası, hem uyum hem de azaltım çabalarında kendilerine yardımcı olacak düzenli finansman vaatlerinin gelişmiş ülkeler tarafından yerine getirilmemesiydi. COP27’de, gelişmiş ülkelerin 2020’den 2025’e kadar her yıl sunması beklenen, ancak şimdiye kadar yerine getirilmeyen 100 milyar dolarlık yıllık iklim finansmanı gibi tarihi vaatlerin yerine getirilmesi için bir baskı olabilir. Zengin ülkeler durgunluk beklentileri, artan enerji ve gıda fiyatları ve yaşam maliyeti kriziyle başa çıkmaya çalışan yurttaşları nedeniyle kendi içlerinde finansal zorluklarla karşı karşıya kalırken, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanının öncelikler arasında kalması elzem.
IMF, gelişmekte olan ülkelerin Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı karşılamak için 2030’a kadar yıllık 2,5 trilyon dolarlık dış finansmana ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor. İklim etkileri ülkelerin sınırlarını aşıyor, bu nedenle küresel dayanıklılığı finanse etmek herkesin çıkarına.
COP26’da ayrıca Glasgow Financial Alliance for Net Zero‘nun (GFANZ) lansmanı yapıldı. 130 trilyon dolar değerindeki finansal varlıklardan sorumlu kuruluşlardan oluşan GFANZ, finansal kurumların faaliyetlerini 1.5 derece taahhüdüne uygun hale getirmelerini sağlamayı umit ediyor. GFANZ, COP27 öncesinde önlemleri ve en iyi uygulamaları detaylandıran bir rapor yayımlayacak.
Kayıp ve zarar, iklim değişikliğinin azaltım veya uyum yoluyla önlenemeyen yıkıcı etkilerini ifade ediyor. İklim değişikliğine en az katkıda bulunan gelişmekte olan ülkeler, mevcut ve tarihi faaliyetleri ile iklim krizine büyük ölçüde katkıda bulunan gelişmiş ülkelerden kayıp ve zararın giderilmesine yönelik finansal destek arıyorlar.
Gelişmiş ülkelerin direnişine rağmen, COP26, konuyla ilgili üç yıllık “Glasgow Diyaloğu”nun kurulması ve İskoçya ve Belçika’nın Valon Bölgesi’nin sırasıyla 2 milyon sterlin ve 1 milyon euroluk sembolik taahhütleri de dahil olmak üzere kayıp ve hasar konusunda bazı ilerlemeler kaydetti. Bunların ardından Danimarka, 100 milyon DKK (13 milyon dolar)taahhüt ederek zengin ülkeler arasındaki tabuyu yıktı.
Gelişmekte olan ülkeler kayıp ve zararın COP27 gündemine resmi olarak eklenmesi çağrısında bulundular ve bazıları konferansta finansman düzenlemeleri konusunda somut kararlar görmeyi umuyor.
COP27, 2021-23 “Küresel Durum Değerlendirmesi”nin (Global Stocktake-GST) bir parçası olarak üç “Teknik Diyalog”dan birine ev sahipliği yapacak. GST, beş yıllık bir döngüde gerçekleşen, dünyanın Paris Anlaşması hedeflerini yerine getirme yönündeki toplu ilerlemesini değerlendirecek. Azaltım, uyarlama ve uygulama ve destek araçları konusundaki ilerlemeyi ele alacak. Ayrıca alınan önlemlerin sosyal ve ekonomik sonuçlarını ve kayıp ve zararı gidermeye yönelik çabaları da dikkate alıyor.
GST’nin sonuçları, iklim eylemi için uluslararası işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor.
Birleşik Krallık COP26 Başkanlığı, “kömür, arabalar, nakit para ve ağaçlar” olarak çerçevelenen sektörel konulara odaklanmıştı. Müzakerelerin sonucunda da, fosil yakıtın aşamalı olarak kaldırılması, metan emisyonlarının azaltılması, ormansızlaşmanın sona erdirilmesi gibi birçok konuda karara varıldı. COP27, bu tür anlaşmalardaki ilerlemeyi değerlendirmek için önemli bir an olacak.
Yazının aslı Chatham House’dan Ruth Townend’e aittir. Makale, İklim Haber tarafından kısaltılarak Türkçeye çevrilmiştir.
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…