Taslak anlaşma, gerçek iklim ilerlemeleri için geleceği işaret ediyor .
BM iklim konferansı başkanı Alok Sharma, ülkelerin iklim taahhütlerinde şimdiye kadar küresel ısınmayı yavaşlatmak için çok az eylemde bulunduğunu kabul etti ve ülkeleri kalan iki günlük müzakerelerde iddialı bir anlaşmaya varmaya çağırdı.
Günün erken saatlerinde yayımlanan COP26 sonuç taslağı, iklim aktivistleri ve uzmanlarından karışık bir yanıt aldı. Glasgow’da bulunan yaklaşık 200 ülkenin, nihai bir metin üzerinde anlaşmak için cuma günkü iki haftalık toplantının kapanışına kadar süreleri var.
Mevcut taahhütlerin iklim felaketini önlemek için yetersiz olduğunun üstü kapalı bir şekilde kabul edildiği taslak, ülkelerden 2030 itibarıyla seragazı emisyonlarını azaltma hedeflerini yılın sonuna kadar “tekrar gözden geçirmelerini ve güçlendirmelerini” istiyor.
Alok Sharma, “Glasgow’daki anlaşmamız çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini belirleyecek. Bu yüzden hepimizin kollarımızı sıvayıp çalışmaya başlamamız gerekiyor” dedi.
Müzakerelerin önümüzdeki iki gün boyunca şiddetli geçmesi olası gözüküyor. Bazı gelişmiş ülkeler Çin, Hindistan ve Rusya gibi büyük kirleticilere işaret ederken, daha yoksul ülkeler zengin dünyayı iklim değişikliğinin sonuçlarıyla başa çıkmak için kendilerine verilen mali yardım sözlerini tutmamakla suçluyor.
Konferansın genel amacı, küresel sıcaklıkları, sanayi öncesi seviyelere göre en fazla 1.5 derece üzerinde ısınma ile sınırlandırmak.
2015 Paris Anlaşması’nda beri 1.5 derece eşiğinin aşılmasının, halihazırda meydana gelenlerden çok daha kötü deniz seviyesi yükselmeleri, sel, kuraklık, orman yangınları ve fırtınalara yol açacağına ve bunun geri dönüşü olmayan sonuçlara neden olacağına dair bilimsel kanıtlar artmaya devam ediyor.
Sharma, konferansın cuma günkü planlanan kapanışından sonra uzatılmasını istemeyeceğini söyledi.
Climate Action Tracker salı günü yaptığı açıklamada, 2030 itibarıyla seragazlarını azaltmak için şimdiye kadar verilen tüm ulusal taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda küresel sıcaklığın 2100 yılına kadar 2,4 derece yükseleceğini söyledi.
Greenpeace, taslağı iklim krizine yetersiz bir yanıt olarak reddetti ve “ülkelerden gelecek yıl belki daha fazlasını yapmaları için kibar bir istek” olarak nitelendirdi.
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nde başkan yardımcısı olan Helen Mountford, fosil yakıtlara yapılan açık referansın önceki iklim zirvelerine göre bir ilerleme olduğunu söyledi ve büyük emisyon kaynağı olan ülkelerin görüşmeler devam ederken bunu ortadan kaldırmaya çalışabileceği konusunda uyardı.
Nihai metin yasal olarak bağlayıcı olmayacak, ancak Paris Anlaşması’nı imzalayan yaklaşık 200 ülkenin siyasi ağırlığını taşıyacak.
Alman çevre bakanlığının üst düzey yetkililerinden Jochen Flasbarth, en çok seragazı üreten ülkelerden 2030 itibarıyla daha iddialı taahhütler talep etti.
Yine de Çin ve Hindistan gibi ülkeler, zengin Batılı ülkelerin kişi başına emisyonlarının çok daha yüksek olduğuna ve tarihsel sorumlulukları nedeniyle bahsi geçen ülkelerin karbondioksit seviyelerine en çok katkıda bulunanlar arasında olduklarına dikkat çekiyorlar.
Taslak, ülkelere gezegenin ısınmasını kritik 1.5 derece eşiğinin ötesinde durdurmak için, küresel karbondioksit emisyonlarının 2030 itibarıyla 2010 seviyelerine göre %45 oranında düşmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Şimdiye kadar Birleşmiş Milletler’e sunulan ulusal iklim taahhütlerine göre, emisyonlar 2030 itibarıyla 2010 seviyelerinin %14 oranında üzerinde olacak.
Taslak, yoksul ülkelerin, zengin ülkelerin emisyonlarını azaltmalarına ve artan sıcaklıkların sonuçlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak için çok daha fazla fon sağlayacağına dair taahhütte bulunmaktan kaçınıyor.
Gelişmiş ülkeleri, yoksul ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olmak için yardımı “acil olarak artırmaya çağırıyor” ve yoksul uluslara daha fazla borç yükleyen krediler yerine daha fazla fonun hibe şeklinde olması gerektiğini söylüyor. Ancak, bu fonu teslim etmek için yeni bir plan içermiyor.
Zengin ülkeler, 2009’da daha yoksul ülkelere 2020 itibarıyla iklim finansmanı için yılda 100 milyar dolar verme taahhüdünü yerine getiremedi ve şimdi bunu üç yıl geç teslim etmeleri bekleniyor. Bu tutulmayan söz güveni zedeledi ve yoksul ülkeleri gelecekteki finansman için daha katı kurallar aramaya sevk etti.