;
Bilim

Çocuklara COVID-19 ve İklim Değişikliği Nasıl Anlatılmalı?

Haber: Sabrina Shankman

Çeviri: Çisil Sevinç

İki hafta içinde dördüncü kez markete gidip tuvalet kağıdı bulamadıklarında, Carol Ramsdell’in 8 yaşındaki kızı korkmaya başladı. Bir fırtına ve elektrik kesintisi öncesi yaşananlara kıyasla bu olay kesinlikle normal değildi.

Markete beşinci ziyaretlerinde, köşede gaz maskesi giymiş bir adam gördükten sonra küçük kız artık dayanamadı ve korkuyla sordu: “Anne, ölecek miyiz?”

Cape Cod’daki Stop & Shop adlı marketin mısır gevreği reyonunda donakalan Ramsdell, salgında istif yapma kavramını çok korkmuş küçük kızına açıklamak zorunda kaldı.

Dünyanın her yerindeki ebeveynler aynı soruyla karşı karşıya: Bu gerçeküstü durumu çocuklarını korkuya sürüklemeden nasıl açıklayacaklar?

Bu durum bir diğer var oluş krizi olan iklim değişikliğine çok benziyor ve bazı ebeveynler karşılaştırmalı yaklaşımlara başvuruyor.

Çevre konusunda eğitim veren Antioch Üniversitesi profesörü David Sobel, “Bu sorunlar bazı benzerlikler taşıyor. İkisi de çocukların boyunu oldukça aşan büyük dünya sorunları” dedi.

Sobel, soyut çevre problemlerinin yarattığı endişeyi tarif etmek için “ecophobia” (ekofobi) terimini icat etti.

Şu anda neler olup bittiği inkar edilemez. Çocukların okul ve kreşe giderken bir anda eve hapsolması, ailelerin onlardan neler olup bittiğini saklamasını imkansız hale getirdi.

Benzer şekilde, iklim değişikliğinin yol açtığı aşırı hava koşulları sıklaştıkça, çocukların küresel ısınma etkileriyle mücadele etme olasılığı hiç olmadığı kadar artmış durumda.

Çocuklar normal zamanlarda bile ebeveynlerine pek çok soru yönelterek çevrelerinde gelişen durumları öğrenmeye çabalıyorlar. Konular ciddileştikçe, bu soruların ağırlıkları da artıyor.

New York’ta yaşayan iki çocuk annesi ve öğretmen Christina Arata, “Çocuklarımız için elimizden gelenin en iyisini yapmaya uğraşıyoruz. Ama onlara yardımcı mı oluyoruz yoksa canları daha fazla mı yanıyor, emin değiliz” şeklinde konuştu.

Uzmanlar ebeveynlerin işlerini kolaylaştırmak adına pek çok yöntem geliştirdi.

Bunlar arasında çocuklarla gelişim seviyelerinde konuşmak, içinde bulunduğumuz olağanüstü durumda yeni rutinler geliştirmek ve zor zamanları olumlu hikayeler anlatarak dengelemek gibi yöntemler bulunuyor.

O gün markette 8 yaşındaki Charlotte gözyaşları içinde annesinin bacağına yapışmışken, annesi eğildi ve ona sarıldı. Söyleyebildiği tek şey “Tatlım, her şey yoluna girecek. Bu fırtına dinecek ve her şey eskisi gibi olacak” oldu.

Ancak bu, Charlotte’un kabus görmesini engelleyemediği gibi, astım hastası ve bekâr bir anne olan Ramsdell’in hastalanıp ölebileceği endişesini de yatıştıramadı.

Ramsdell, “Kızım pek çok duyguyla yüzleşiyor ve 8 yaşında olduğu için nasıl başa çıkacağı hakkında bir fikri yok. Bir ebeveyn olarak bunları görmek beni yıkıyor” dedi.

Çocukların Duygularını Anlayabilmek

Bu krizin başlangıcında, çocukların COVID-19 hakkındaki endişelerini nasıl dışa vurabileceği hakkında bir gönderi sosyal medya üzerinden hızla yayılmıştı.

Chicago’da yaşayan aile terapisti Erin Leyba tarafından oluşturulan basit grafikte, COVID-19’un yarattığı üzüntünün küçük çocuklarda değişik şekillerde gözlemlenebileceği yer alıyor. Grafiğe göre, çocuklar çok sıkıldıklarını, parkta yürüyüşe çıkamayacak kadar yorgun olduklarını söyleyebilir ya da öfke nöbetleri yaşayabilir.

Leyba, “İnsanlar, şu anda tanık olduğumuz davranışların bir çoğunun yaramaz olmaktan, kuralları çiğnemekten ya da taşkınlık yapmaktan kaynaklandığını düşünüyor olabilirler, ancak bence çocukların yaptığı şey yalnızca içsel duygu dünyalarına cevap vermek” dedi.

Leyba bahsedilen semptomları dünyaları tersine dönen iki, yedi, sekiz ve 10 yaşlarında olan kendi çocuklarında ve aynı zamanda artık video konferans aracılığıyla danışmanlık hizmeti verdiği çocuklarda gözlemlediğini söyledi.

Leyba, çocuklarına dışarıda yürüyüş yapmayı önerdiğinde isteksiz olduklarını ve “Dışarı çıkmak istemiyorum. Hava çok soğuk, ben çok yorgunum” şeklinde yanıt verdiklerini söyledi.

Uyuşuk olmak ve devamlı uyku isteği Leyba’ya göre bir başa çıkma yöntemi.

Christiana Arata ise 9 yaşındaki kızının yaşananlar karşısında yenik düşmüş hissettiğini söyledi.

Arata, Kızım ‘Ne zaman okula geri dönüyoruz? Öğretmenimi tekrar görebilecek miyim?’ gibi sorular soruyor. Çok endişeli” dedi ve dördüncü sınıf öğrencisi Sofia’nın, evden yapılan Zoom derslerinin sonunda genelde gözyaşlarını tutamayıp ağladığını da ekledi.

Aynı şey iklim krizi için de geçerli.

Sofia, bu yıl başlarında gerçekleşen ve Avustralya’daki sayısız hayvanı öldüren orman yangınlarından perişan olmuştu.

Arata, “Devamlı yaşananlar hakkında konuşuyordu. Koalalar hakkında çok endişeliydi. Neler olacak? Hayvanlar ölecek mi? Kaç tanesi ölecek?gibi sorular soruyordu” dedi.

Leyba’ya göre bunlar anlamsız tepkiler değil. Tıpkı yetişkinler gibi, çocuklar da bu büyük ve korkutucu sorunlara aynı tepkileri veriyorlar. Tek fark, çocukların bu sorunları idrak edemiyor oluşu.

Aynı zamanda, ebeveynlerin kaygıları doğrudan çocuklara da geçiyor.

Leyba, “Bu yaştaki çocuklar bende gördüklerinin aynısını yapmaya çalışıyor. Ne hissettiğimi anlayıp aynı hislere kapılıyorlar” dedi.

Ebeveynler, üzgün hissediyorum ve çok doğal” gibi ifadelerle çocuklara duygularıyla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yardımcı olabilirler.

Maplewood, New Jersey’de yaşayan Lauren Escobar-Phani, iki ve dört yaşlarındaki kızlarına virüslerin ne olduğunu, neden okula veya mağazalara gidemeyeceklerini ya da oyun alanlarında oynayamayacaklarını açıklamak için çok zaman harcıyor.

Eşi bir öğleden sonra öğle uykusunda olması gereken dört yaşındaki kızını kontrol etmek için odasına girdiğinde onu oyuncak bebeğiyle beraber uyanık buldu. Küçük kız, babasına bir doktor olduğunu ve koronavirüse yakalanan oyuncak bebeğini tedavi ettiğini söylemişti.

Escobar-Phani bu durumu, “Her gün düzenli olarak yaptığı şeyleri artık yapamadığı için üzgün ve arkadaşlarını özlüyor” şeklinde açıkladı.

Eko-Kaygıdan Kaçınmak

Çocuklarla korkunç şeyler hakkında konuşmak söz konusu olduğunda, yaş önemli bir faktör. Dokuz veya 10 yaşın altındaki küçük bir çocuk sorunları büyük bir çocuğun algıladığı gibi algılamıyor.

Sobel, “Dört-yedi yaş aralığındaki çocuklar mekânsal farklılıkları algılayamıyor ve başka yerlerde yaşananlar ile kendininkileri kıyaslayamıyor. Çocukların bilişsel yeteneklerini olduğundan fazla görme eğilimine sahibiz” dedi.

Örneğin, bir çocuk Kaliforniya’daki yangınlardan endişe ediyorsa ve ailesi doğu kıyısında yaşıyorsa, ona sadece bir harita gösterip sorunun çok uzakta olduğunu açıklamaya çalışmak endişesini hafifletmeyebilir.

Sobel sözlerine, Ancak bu durum dördüncü sınıfta değişiyor. Yaklaşık dokuz yaşındayken mantık, hayal gücünün önüne geçiyor. Sekiz ya da dokuz yaşına kadar çocuklar, mantıksal tutarsızlıkları büyü ile çözerler. Noel Baba bacaya sığamayacak kadar büyük, peki bunu nasıl çözüyor? Burnuna dokunuyor ve kendini küçültüyor” şeklinde devam etti.

Ancak 9 yaşlarında, bu tarz mantıksal tutarsızlıkları sorgulamaya başlıyorlar. Sobel, bu yaşlardaki çocukların duygularına daha az teslim olduklarını da belirtti.

Sobel, farklı yaşlardaki çocuklarla değişik yöntemlerde konuşmanın yollarını açıklıyor:

5 yaşındaki bir çocukla konuşurken, “Dışarıda bir hastalık var ve buna çok kolay yakalanabiliriz. Hiçbir şeye dokunmamalı ve insanlarla buluşmamalıyız, işte bu yüzden evde kalıyoruz. Biliyorum bu çok kötü çünkü arkadaşlarınla oynamak istiyorsun. Ama bir süre yalnızca sen, ben, kardeşin ve oyuncak tavşanın olacak ve çok eğleneceğiz. Şu an evde kalmalı ve insanlardan uzak olmalıyız” ifadeleri kullanılabilir.

Ama dört ile altıncı sınıf öğrencilerinde bu durum değişiyor ve daha fazla bilgiye açık hale geliyorlar.

O yaş civarında bir çocuğun mevkisi genellikle yaşadığı dünyayı’ temsil eder” diyen Sobel sözlerine şu şekilde devam etti: Bu yüzden ben olsaydım haritaya bakıp vakaların bulunduğu eyaletleri incelerdim. Dünyadan ziyade ülkemizde neler olduğuna odaklanırdım, böylece onların idrak edebileceği boyutlardaki gelişmeleri sunmuş olurdum.”

Sobel’e göre, 13 yaşındaki bir çocukla yapacağınız konuşma ise bir yetişkinle konuşmaya benzer çünkü algı kapasiteleri buna elverişli.

Bir Öykü Anlatmak

Yapacağınız konuşmada bütün yaş grupları için geçerli olan kilit nokta umut duygusudur.

Virginia Klinik Tedavi Uzmanları için İklim Eylemi’nin başkanlığını yürüten çocuk doktoru Samantha Ahdoot, “Her çocuk öyküsü aynı konsepte sahiptir: Bir tehdit bulunur ve bir kahraman bu tehdidi fark edip onunla savaşarak günü kurtarır” dedi.

COVID-19 tehdidindeki kahraman konseptinin uygulanması oldukça basit: Çocuklar üstlerine düşen görevi yapıp evde kalırlarsa birer sağlık kahramanı olabilirler.

İklim değişikliğinde ise evrensel tek bir tehdit ve çözüm belirlenemediğinden durum karmaşıklaşıyor.

Ahdoot, “Durumu hiçbir zaman dünyanın sonu gelmiş gibi göstermememiz gerekiyor. Çocuklarımızla konuşarak çözümün bir parçası olmalarına katkı sağlayabiliriz” dedi.

Küçük çocuklarda bu katkı su ve enerji tasarrufu, doğaya saygı ve çöpleri yere atmamak gibi yöntemlerle sağlanabilir.

Çocuklar orta okula veya liseye geçtiğinde ise, daha karmaşık konseptleri algılayabilir ve iklim değişikliğinin kötücül sonuçlarını idrak edebilirler. Fridays for the Future gibi iklim eylemleriyle fark yaratabileceklerini görebilirler.

Hem COVID-19 hem de iklim değişikliği için konuşan Ahdoot, “Kilit nokta dürüst olmakta ancak bunu yaparken onları korkutmamalıyız. Çözümlere odaklanmak ve kendilerini ve ailelerini korumak için topluluk çabalarına nasıl katkı sağlayacaklarını göstermek son derece önemli” dedi.

San Antonio, Teksas’ta yaşayan Heather Eichling, yedi ve iki yaşlarında olan oğulları Luca ve Joaquine, yaşanan olumlu şeylerden bahsediyor.

Bir gece, yıldızlarla dolu temiz gökyüzünü seyrettiler ve havaalanına çok yakın bir yerde yaşadıkları için bu nadiren gerçekleşen bir olay. Eichling, “Büyük oğluma daha az hava ve ışık kirliliğinin yıldızları görebilmemizi sağladığını söyledim” dedi.

Bu olumlamalar sıkıntıları yok etmiyor ama yardımcı oldukları da bir gerçek. Çocuklar daha fazla ilgiye ihtiyaç duyuyor ve ebeveynlerinin evde kalıp yine de çalışıyor olmalı kafalarını karıştırıyor.

Eichling, “Olumlu şeylere odaklanıyoruz ve gelecekte yaşam tarzımızın değişebileceği konusunda açıklamalarda bulunuyoruz” dedi.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.