Haber: Gülce Demirer
İki ay önce yayımlanan BM Çevre Programı’nın raporuna göre yenilenebilir enerji alanında inanılmaz bir yatırım yapan Çin’in başı, ozon tabakasının incelmesine sebep olan kloroflorokarbon (CFC) gazı ile dertte. Çin’in kırsal bölgesinde kalan küçük çaplı sektörler kloroflorokarbon gazından sorumlu tutuluyor.
2017 yılına dair iki ay önce yayımlanan Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın raporu Çin, Hindistan ve Brezilya’nın yenilenebilir enerji adına büyük adımlar attığını ortaya koyuyor. Yeni yayımlanan başka bir rapora göre ise ozon tabakasını incelten seragazlarından biri olan ve 2010 yılında Montreal Protokolü kapsamında yasadışı ilan edilen kloroflorokarbon (CFC) gazı Çin’in kırsal bir bölgesinde tespit edildi. Bilindiği üzere ozon tabakası atmosferin stratosfer tabakasında bulunuyor ve ultraviyole güneş ışınlarını kırıcı özelliğe sahip. Kloroflorokarbon ise ozon tabasını incelterek hem iklim değişikliğini hızlandırıyor, hem de ultraviyole ışınların yeryüzüne ulaşmasını sağlayarak cilt kanseri gibi bir çok rahatsızlığın artışına neden oluyor.
BM Çevre Programı’nın 2017 yenilenebilir enerji yatırımları ile ilgili raporuna göre Çin, küresel yenilenebilir enerji yatırımının %45’ini tek başına gerçekleştirirken bu yatırımların yarısından fazlasını güneş enerjisi santrallarına ayırdı. Bu alanda küresel düzeydeki toplam yatırımların 279.8 milyar dolara ulaştığı belirtilen raporda Çin’in 126,6 milyar dolar ile 40,5 milyar dolar yatırım yapan ABD’nin üç katı kadar yatırım yaptığı vurgulanıyor. Çin, 2016’daki %35 oranındaki yatırımını bir yılda %10 oranında artırırken, Avrupa 2017’de sadece %15’lik yatırımıyla 2004’ten bu yana en düşük değerini kaydetti.
Çin 2017 yılında, küresel ekonomide %6.8 oranında bir büyüme gösterdi. 2017 yılında %7 civarında ekonomik çıktı üreten Çin, %3 bandındaki ABD’yi geçerken, aynı hızla devam ederse 2028’de dünyanın en güçlü ekonomisi statüsünü koruyan ABD’yi tehdit edebilir. Çin hâlihazırda dünyanın gelişen en büyük ticaret ülkesi konumunda; 2.4 milyar dolar ile ABD’den 0.6 kat daha fazla ihracat yaparken, ABD Çin’in 1.3 katı daha fazla ithalat gerçekleştiriyor.
Bu değerler göz önünde bulundurulduğunda Çin’in yenilenebilir enerjiye ABD ve Avrupa’nın neredeyse üç katı yatırım yapması anlaşılabilir durabilir ancak Çin ekonomisi ne kadar büyüyor gözükse de Çinliler ortalama bir Amerikalının üçte biri kadar kazanıyor. Peki bu ne anlama geliyor? Çin’in özellikle büyük şehirleri, yüksek teknoloji alanındaki iş sektörleriyle hızla gelişirken, çok büyük bir kırsal kesimin yoksullaşması kutuplaşmış bir tabloya işaret ediyor. Şehirlerin dışarısında kalan kırsal ve/veya gelişmekte olan yarı kırsal alanlardaki istihdam olanakları da tarım ve küçük ölçekli üretim yerleri olarak gözüküyor.
CFC Gazı Küresel Isınmayı Yavaşlatmak İçin Atılan Adımlara Ket Vuruyor
Bu noktada Çin yenilenebilir enerjiye ne kadar çok yatırım yapıyor olsa da, araştırmacılar geçtiğimiz ay atmosferin koruyucusu olarak nitelendirilen ozon tabakasına oldukça zarar veren bir kimyasal maddeye rastladı: CFC. Kloroflorokarbon gazı olarak bilinen CFC, 2010 yılında Montreal Protokolü kapsamında ozon tabakasına verdiği zararlardan dolayı ve küresel ısınmanın en büyük faktörlerinden biri olması gerekçesiyle yasaklanmıştı. Kloroflorokarbon en çok buzdolaplarında, soğutucularda, klimalarda, spreylerde, plastik üretiminde ve yalıtım köpüklerinde kullanılan bir kimyasal gaz. Gazın, kaynağı tam belirlenememiş olsa da küçük ölçekli birçok buzdolabı ve yalıtım köpüğü üretim fabrikasına ev sahipliği yapan ve hızla gelişmekte olan Xingfu’dan yayıldığı varsayılıyor.
Kloroflorokarbon gazı ucuz olması ve denetimlerin sık yapılmaması nedeniyle çoğu üretici tarafından tercih ediliyor. Fabrika sahiplerinden biri de geçtiğimiz yıla kadar bu yasaktan haberi bile olmadığından ve denetimlerin yapılmadığından bahsediyor. Sürdürülebilir kaynaklar ise küçük ölçekli üretim yerleri için daha maliyetli olduğundan tercih edilmiyor.
Montreal Protokolü küresel düzeyde şu ana kadar imzalanmış en kapsamlı ve başarılı anlaşma olarak görülüyor ve CFC salımının devam etmesinin, sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji adına atılan adımlarda gerilemeye sebep olduğunun altı çiziliyor.
Raporda Çin’in Xingfu bölgesinde soğutucu/buzdolabı üretimi gerçekleştiren 1700 işyeri olduğu belirtiliyor. Üreticilerin hangi gazları kullandığını ve bunların yasak olup olmadığını kontrol etmenin de çok zor olduğu dile getirilirken, hükümetin işyerlerini denetime sokmaması da kloroflorokarbonun tercih edilmesinde rol oynuyor. 2015’de kapatılmış olan ve ozon tabakasına zarar veren kimyasallar kullanan bir fabrikanın 300 tondan fazla atık ürettiği ifade ediliyor. Sadece bir fabrikanın sebep olduğu atık miktarı göz önünde bulundurulduğunda, Çin hükümetinin acil olarak daha güvenilir ve ciddi denetim politikaları uygulaması gerektiğinin altı çiziliyor.
Ancak 1,4 milyarlık nüfusa sahip ve gelir dağılımının oldukça eşitsiz olduğu Çin’de kısa bir sürede uzun vadeli çözümler bulunması ve denetimlerin artırılması, 326 milyon nüfusa sahip ABD’ye kıyasla daha zor bir görev olarak yorumlanıyor.
Çin yenilenebilir enerjiye ne kadar yatırım yapmış olsa da, CFC ve benzeri yasaklanmış gazların kullanımı devam ettikçe atılan sürdürülebilirlik adımlarının sekteye uğramasına neden olabilir. Çin’de kimyasal üretimi yapan bir fabrikanın sahibi Fan Jingang, enerji tasarrufunun ulusal düzeyde bir politika olduğunu ve soğutucu/buzdolabı sektöründe kullanılan köpüğün bile yasal yollardan üretilmediği takdirde bu amaca ulaşılamayacağını söyleyerek Çin’in sürdürülebilirlik politikasında atması gereken adımları özetliyor.