İklim krizinin finansman meselesi değil, sosyal adalet meselesi olduğunu söyleyen CHP Milletvekili Salıcı, “Fonların üreten, eken, biçen, çalışan, çabalayan herkes için kullanılması gerekir” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakü‘de devam eden BM İklim Zirvesi’nde (COP29) yaptığı konuşmada değindiği ve yakında Meclis’e geleceğini söylediği “İklim Kanunu”na ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı.
İklim krizinin, dünyanın üzerinde uzlaştığı bir konu olduğunu söyleyen Salıcı, “Mevsimler şaştı. Geçen hafta İspanya’daki selde 223 insan hayatını kaybetti, 93 kişi kayıp ve ekonomik zarar en az 3,5 milyar dolar. Bu mesele bizi çok yakından ilgilendiriyor. Göçten enerjiye, sanayiden tarıma kadar her alanda ilgilendiriyor. Ama AKP, İklim Kanunu’na dar bir grup dışında kimseyi hazırlamıyor” dedi.
Salıcı, paylaşımında ‘Yeşil Mutabakat’ gereği, Avrupa‘da üretimin karbondan arındırılmasına yönelik çalışmaları hatırlattı:
“Başta fosil yakıt endüstrisi olmak üzere bazı endüstriler daralacak, yeşil enerji kaynaklarına önemli yatırımlar yapılacak. Bu mutabakat hayata geçtikten sonra karbon ayak izi hem üretim süreçlerinde hem de dış ticarette belirleyici olacak. Karbon ayak izi ölçülecek ve ölçümden geçemeyen malların üretimine ve ticaretine kısıtlamalar gelecek.”
Türkiye’nin Irak, İran, Eritre, Libya ve Yemen ile birlikte Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan son altı ülkeden biriyken, Avrupa Yeşil Mutabakatı imzalanınca alelacele anlaşmayı Meclis’e getirdiğini söyleyen CHP’li milletvekili, “Sonra da Bakanlığın adına İklim Değişikliği eklediler ve İklim Şurası topladılar. Birdenbire aydınlanma yaşayıp iklim krizinin farkına mı vardılar? Tabii ki hayır. Tek dertleri yeşil dönüşüm için dünyada dolaşan fonları kapmak” dedi.
“Finansman Doğru Amaçlar için Kullanılmalı”
Oğuz Kaan Salıcı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘in “Sürdürülebilirlik finansmanının dünyada 2032 yılında 31 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Arzuladığımız payı alamıyoruz” ve ilgili bürokratların “Dünya Bankası’yla 3,1 milyar dolarlık finansman paketi anlaşması yaptık” sözlerini de anımsatarak, meselenin sadece bu parayı Türkiye’ye getirmek değil, aynı zamanda bu parayı doğru amaçla kullanmak olduğunu vurguladı:
“Bu paraların millete temiz hava, temiz su, temiz enerji olarak dönmesi gerekir. Sağlıklı yaşam olarak dönmesi gerekir. Elektrik ve ısınma faturalarının düşmesi olarak dönmesi gerekir. Yeni ve iyi ücretli iş olanakları olarak dönmesi gerekir.”
Altını çiziyorum: İklim krizi bir finansman meselesi değildir. Bir sosyal adalet meselesidir. Fonların üreten, eken, biçen, çalışan, çabalayan herkes için kullanılması gerekir.
Çiftçiye ‘Artık eskisi gibi üretmeyeceksin’ diyeceksen, iklim dostu teknolojiler kazandıracaksın. İklim krizi birçok kanser türünü tetikliyorken halk sağlığını koruyacaksın. Vergileri özel jetiyle seyahat etme lüksüne sahip olanlara yıkacaksın. Karbon vergisini herkese salmayacaksın. Araba üreten firmanın patronuyla araba kullanan şoföre aynı bedeli ödetmeyeceksin. Bu aynı zamanda ekonomik planlama meselesidir.”
Yenilenebilir Enerji Çağrısı
Türkiye’nin geleceğine karar vermesi gereken bir dönemeçte olduğunu kaydeden Salıcı, enerji bağımsızlığı, yenilenebilir enerji dönüşümü için siyasi irade ve planlamanın önemine vurgu yaptı:
“Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında, orta sınıfı güçlü, kentsel dönüşümünü hızlandırmış ve enerji talebi yüksek bir ülke olacaksak enerjide arz güvenliği bir milli güvenlik meselesidir. Yeşil enerjideki payımızı artırarak, enerji bağımsızlığımıza daha fazla yaklaşabiliriz. Dış ticaret açığımızı düşürebiliriz. Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da, hatta KKTC’de yenilenebilir enerji, iklim değişikliği, teknoloji ve verimlilik merkezleri kurabiliriz. Türkiye’yi raylı sistemlerle örebilir, ulaşımda ve taşımacılıkta 85 milyon için kolaylık sağlayabiliriz. Cam sanayindeki üstünlüğümüzü güneş enerjisi panelleri üretimine yönlendirebiliriz.
Bu örnekleri artırabilirim. Tüm bunlar için siyasi irade ve planlama şart. Siyasi tarihimizde meşhur bir laf vardır: ‘Bize plan değil, pilav lazım’. Çok net söylüyorum. Artık plan yoksa pilav da yok. Bize önce plan lazım. Yeşil dönüşümün halk için, halkla beraber yapılması lazım. Bize kral değil, kural lazım.”