BM Genel Sekreteri António Guterres, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün endişe verici verilerine rağmen Paris Anlaşması hedeflerinin hâlâ ulaşılabilir olduğunu belirterek, dünya liderlerini artan krize yanıt olarak çabalarını artırmaya çağırdı.
Küresel İklim Durumu raporuna göre, 2024 yılı, kayıtların tutulmaya başlandığı 175 yıl öncesinden bu yana en sıcak yıl olarak rekor kırdı. Küresel ortalama sıcaklık, sanayi öncesi seviyelerin 1,55 derecee üzerinde gerçekleşti ve böylece kritik ısınma eşiği olan 1,5 derece ilk kez aşıldı.
1,5 derecenin üzerindeki bir yıl Paris Anlaşması’nın uzun vadeli hedeflerini ihlal etmese de, emisyonların acilen azaltılması gerektiğine dair sert bir uyarı niteliğinde.
Birçok iklim göstergesi de yeni rekorlara imza attı. Atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonları 800 bin yılın en yüksek seviyesine ulaşırken, okyanuslar benzeri görülmemiş oranlarda ısınmaya devam ediyor.
Buzullar ve deniz buzları hızla eriyor ve bu durum dünya çapında kıyı ekosistemlerini ve altyapısını tehdit eden küresel deniz seviyelerinin yükselmesine neden oluyor.
Ayrıca, geçen yıl yaşanan tropikal siklonlar, seller, kuraklıklar ve diğer afetler, son 16 yılın en yüksek yeni yerinden edilme sayısına yol açarak gıda krizlerinin kötüleşmesine ve büyük ekonomik kayıpların artmasına neden oldu.
BM Genel Sekreteri António Guterres, bu endişe verici eğilimlere rağmen Paris Anlaşması hedeflerinin hâlâ ulaşılabilir olduğunu belirterek, dünya liderlerini artan krize yanıt olarak çabalarını artırmaya çağırdı.
Guterres, “Gezegenimiz daha fazla alarm veriyor; ancak bu rapor, uzun vadeli küresel sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılmasının hâlâ mümkün olduğunu gösteriyor. Liderler bunu gerçekleştirmek için harekete geçmeli, halkları ve ekonomileri için ucuz, temiz yenilenebilir enerjinin faydalarından yararlanmalı ve bu yıl yeni ulusal iklim planları yayımlamalı” dedi.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel Sekreteri Celeste Saulo ise, rapor bulgularını insan hayatı, ekonomiler ve gezegenin karşı karşıya olduğu ölümcül riskin giderek arttığına dair bir “uyanış çağrısı” olarak nitelendirdi.